Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), OECD üyesi ülkeler ile Rusya, Brezilya ve Güney Afrika’nın dahil edildiği 38 ülkeye dair verilerin ele alındığı Daha İyi Yaşam Endeksi’ni (Better Life Index) açıkladı. 9,3 puanla Hollanda endekste ilk sırada yer alırken 9 puanla Danimarka ikinci, 8,9 puanla Fransa üçüncü oldu. İspanya 8,8 puan ile dördüncü, Belçika 8,6 puanla beşinci sırada yer alıyor.
Araştırmada haftada 50 saat ve daha fazla çalışma oranı, çalışanların bireysel bakım ve boş zaman aktiviteleri için bir günde ne kadar zaman ayırabildikleri dikkate alındı. Türkiye’nin son sırada yer aldığı listede, Rusya 9. sırada yer aldı. ABD 30. olurken, Japonya 34. sırada yer aldı.
Türkiye’de çalışanların yüzde 34’ü 50 saatten fazla çalışıyor. OECD’nin bu alandaki en yüksek ortalaması yüzde 13. Erkek çalışanların yüzde 37’si, kadın çalışanların ise yüzde 26’sı için mesai saatleri uzun. Türkiye’de çalışanlar OECD ortalamasına göre hayattan daha az memnun. 0’dan 10’a kadar olan bir ölçekte memnuniyet derecelendirmesi istendiğinde, Türk halkı ortalama 5,5 puanda kalırken, OECD 6.5 ortalamasına sahip.
Araştırmada, uzun iş saatlerinin kaygı ve stresi artırdığına vurgu yapılıyor. İş-hayat dengesinin sağlandığı ülkelerde, çalışanların daha mutlu olduğuna dikkat çekilen araştırmada, uzun iş saatlerinin sağlığı olumsuz yönde etkilediği belirtiliyor.
İş-yaşam dengesi kurulmasının hem işverenler hem de çalışanlar için önemli olduğunu söyleyen Great Place to Work Türkiye Genel Müdürü Eyüp Toprak, “Sağlıksız ve mutsuz çalışanlar uzun saatler çalışsalar bile daha az üretken olabiliyorlar. Çalışanlarda görülen tükenmişlik sendromu ve bunu izleyen işten ayrılmalar kaynak israfına neden oluyor. Diğer çalışanlar işlerine odaklanmak yerine yeni çalışanı eğitmek için zaman ve emek harcamak zorunda kalıyor. Sağlıklı bir iş-yaşam dengesi sunan şirketler, daha düşük çalışan devir oranına sahip. Great Place to Work olarak, çalışanına yatırım yapan şirketlerin ekonomik olarak daha iyi konumda olacaklarını, mutlu çalışanın mutlu müşteri demek olduğunu söylüyoruz.” dedi.