Bu kez LGBT bireyleri aileleri anlattı: Oğlum, kızım değil benim çocuğum

Bu kez LGBT bireyleri aileleri anlattı: Oğlum, kızım değil benim çocuğum

 

Belgesel sinemacı ve akademisyen Can Candan'ın yönetmenliğini yaptığı, çocukları lezbiyen, gey, biseksüel veya trans olan ailelerin yaşadıklarını anlatan belgesel "Benim Çocuğum" !f İstanbul Film Festivali kapsamında gösterime giriyor.

Radikal'de yayımlanan Elif İnce imzalı haberde, ailelerin LGBT çocuklarıyla yüzleşmelerini konu alan belgeselde yer alan tanıklıklar şöyle aktarıldı: 

“O zamanlar eşcinselliği normal bir şey değil de hastalık gibi algılıyordum. Aman diyordum olamaz, biz onu iyi yetiştiriyoruz…” Beş anne ve iki baba, yönetmen Can Candan’ın kamerasının karşısında bütün içtenlikleriyle anlatıyorlar: LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) çocuklarıyla ilk yüzleşmelerini, “Acaba hastalık mı?” endişelerini, kabullenme sürecini, zamanla çocuklarıyla birlikte kendilerinin de topluma, ailelerine ‘açılmayı’ nasıl başardıklarını...

“28 aylıkken anaokuluna verdik, hemen ertesi gün okulun psikoloğu çağırdı. Erkeklerle oynamak istiyormuş, erkekler ‘Sen git kızsın’ diyormuş. Çocuğumuza kolye, küpe takmamızı, elbise giydirmemizi önerdi. İlk 18 aylıkken bayramda elbise aldım ama giydiremedim. Hiçbir zaman kolye, küpe taktıramadım, hep çıkarıyordu.”

“İlkokul öğretmeni çağırdı, ‘Biraz hani böyle şey davranıyor, çocuklar gülüyorlar’ dedi. Ben de evde onu tartakladım, ‘Adam gibi olsana sen’ diye. Anlam veremiyordu, bakıyordu.”

“Eşcinsel olması için makyaj yapması, kadın kıyafeti giymesi falan gerekiyordu. Böyle normlar vardı kafamda. Oğlumun durumu bunlara uymuyordu, o zaman eşcinsel olamazdı.”

“O zamana kadar eşcinsellikle ilgili bir şey bilmiyordum. Tek gördüğüm şey televizyonda Bülent Ersoy, Zeki Müren örneğiydi. Sokakta trans birey gördüğümde ağzımı burnumu büküyordum ‘Aman bunlar da niye böyle giyiniyor, neye heves etmişler’ diye…”

 

Ağlıyorduk, şimdi gülüyoruz

 

“Aileleri iyi büyütmemiş, bakmamış, ilgilenmemiş diyordum. Korkunç önyargılıydım. Hiçbir şey bilmiyordum.”

“Dualara başladım, çok dua eden biri olmadığım halde. Geceler boyu, ‘Tanrım ne olur bunu düzelt’... Sonra baktım dualar da işe yaramıyor.”

Beş yıl önce, çocukları LGBT olan ‘bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda’ ebeveyn bir araya geliyor, bir dayanışma ve destek grubu kurmaya karar veriyorlar. LİSTAG (LGBT Aileleri İstanbul Grubu) böylece ortaya çıkıyor. ‘Benim Çocuğum’, LİSTAG ailelerinin çocuklarıyla olduğu kadar birbirleriyle kurduğu yakınlık, dostluk ve dayanışmanın da hikâyesi. LİSTAG’ın telefon hattına hep bir anne veya baba cevap veriyor, kendileriyle aynı süreçlerden geçen ebeveynleri aralarına alıyorlar, sayıları artıyor. Bir baba, grubun annelerden ibaret olmadığını söylüyor: “Öyle şeyler yaşıyoruz ki bir anne geliyor ‘Kocam doğulu, ne söyleyebilirim ne de buraya getirebilirim’ diyor. Altı ay, bir sene geçiyor kocasını alıp getiriyor...”

Bir diğer baba, yeni gelen birinde kendisini görüyor: “Bir baba yeni geldi, çırpınışları vardı, bizim 11 sene önce yaşadığımızın aynısıydı. Bugüne kadar kimseye anlatamadığı şeyleri o kadar güzel anlatıyor ve rahatlıyor ki… Biz de o baskıyı uzun süre çok hissettik, artık sıyrıldık...” Bir anne de “Şimdi gülüyorsam, bir zamanlar çok ağladığımı, bunun bir süreç olduğunu onlara anlatabilirim…” diyor. Trans ve eşcinsellerin yaşamın her alanında ayrımcılığa maruz kaldığı, kendi aileleri tarafından öldürüldüğü Türkiye ’de bu ailelerin mücadelesi, çözüm için önemli ipuçları sunuyor...