T24 - Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran, 61 yaşındaki anne Ayşegül Şora'nın 'vicdani reddini' yazdı. Şoran, "En güçlü şey annelik içgüdüsü. Bir anne nasıl askerliği kabul eder. Oğlumu asla askere göndermezdim" dedi. Başaran'ın, 'Bir anne nasıl olur da askerliği reddetmez' başlıklı bugünkü (17 Kasım 2011) yazısı şöyle: Biraz kendinizi anlatsanız, önce…
Öyleyse size vicdani reddimi açıkladığım metinden birkaç satır okuyayım: Ben Ayşegül Şora. 61 yaşındayım. İstanbul Üniversitesi İktisat mezunu, çeşitli kuruluşlarda yöneticilik yapmış, şu anda da emeklilik döneminde kendini yarı profesyonel olarak denizlere vermiş, 36 ve 30 yaşlarında 2 kız annesi, toplumuna duyarlı, silah düşmanı bir kadınım. Şu anda, küçük bir teknem var. Yelken dersi veriyorum.
Vicdani ret kavramını ilk ne zaman duydunuz?
Geçen sene kızımdan duydum. Haberim yoktu. Vicdani reddini açıklayanların hapse girdiğinden bahsetti. Çok üzüldüm. Uzun süredir de Türkiye’deki askerliğin birçok açıdan tehlikeli olduğunu, kalkması gerektiğini düşünüyordum. Meğer bunun adı vicdani retmiş. Takındığım tavrın bir adı varmış. Biraz da çok bunalmıştım, son dönemde. Ben vicdani retçiyim demem gerekiyordu. 61 yaşında bir kadın olarak vicdani ret açıklamak bazısında ‘Amaan zaten erkek evladı yok, zaten erkek değil, zaten 61 yaşında, ne kolay’ gibi bir düşünce yaratabilir. Fakat öyle değil.
Niye bunalmıştınız? Benim arkadaş çevrem 45-65 yaş grubunda. Bu insanların içinde benim gibi düşünen, silaha, ölüme her şeye karşı olanlar 50 kişide 3 kişi filan. Herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin korunması için askerlerimiz çok önemli insanlar gibi şeyler söyleyip duruyor. Ve ben bazen lafa laf katmaktan imtina ediyorum. Çünkü bakıyorum ki, uzatsam, sorgulasam arkadaşlığımız bitecek. Yaşadığım toplumla barışık değilim ve bu bana çok acı veriyor.
Arkadaş ortamınızda vicdani ret tuhaf karşılanan bir tavır mı? Tabii. Ben kendimi anlatmakta güçlük çekiyorum birçok konuda. Mesela oy verme konusunda bir karar almıştım.
CHP’li bir aileden gelmeme rağmen Kürt sorunu silahla değil müzakereyle çözülene kadar BDP’ye oy verecektim. Bu nedenle referandumu da boykot etmiştim. Birçok arkadaşım “Bunu nasıl yaparsın, bu AKP’ye yarar” filan dediler.
Hiç böyle şeyleri düşünemem, satranç oynarmış gibi oy kullanamam. Facebook’ta bunu açıkladığımda bütün arkadaşlarım hatta teyzemin oğulları filan “Ne yapıyorsun, deli misin, şaşırdın mı sen?”diye tepki gösterdiler. Eskiden bana CHP filan iyi gelirdi, şimdi yok. Hiçbir parti yok aslında. Hiçbir gazete de yok. Çok yabancıyım ülkeme.
Yabancılık ve fikrî yalnızlık zor olmalı… İşte o zorluğu aşmak için kendimi denizlere verdim. Geçen gün kayalıklara oturmuş bir tekneyi kurtaran ekibin içindeydim. İstanbul’da yaşayabilmek için ancak denizde olmak lazım, bu lafımı benim yaşıma geldiğinde daha iyi anlarsın. Kararınız sizi rahatlattı mı biraz? Evet. Vicdani retçiyim, her yerde söylüyorum. Silaha karşı olmanın, insanların bu şekilde ölmesine, bunun devlet tarafından desteklenmesi ve örgütlenmesine karşı olmanın bu ülkede bir müeyyidesi varsa onu da kaldırırım.
Hiç umurumda değil. Korkum yok, bu yaştan sonra. Ortaokuldayken Milli Güvenlik dersine giren askerin söylediği lafı hiçbir zaman unutmam. “Bizim mesleğimiz adam öldürmek” demişti. Doğru söylüyordu çünkü meslek dedikleri şey silah üzerine kurulu. Askerlik ve silahla ilgili ilk fikir o günlerde kafamda uyandı. Ama sonra başka türlü bir hayat düzeni araya girdi.
Sizin vicdani reddinizi açıklamanız arkadaşlarınız arasında nasıl karşılandı peki? Valla beni iyice tuhaf karşılayanlar olmuştur. Beni hiç ilgilendirmez. Bana tuhaf kadın demeyen gerçekten aydınlık arkadaşlarım da var ama çok çok az tabii. Bir kadında susuzluktan bile güçlü olan şey annelik içgüdüsüymüş. Bir kadın, bir anne nasıl olur da vicdanen askerliği, silahı reddetmez anlayamıyorum.
Oğlumu asla askere göndermezdimBen bir apartman çocuğu olarak büyüdüm. Moda’da otururduk. Siyasetle hiç ilgilenmezdim. Taa ki İstanbul Üniversitesi’nde Tarık Zafer Tunaya’nın, İdris Küçükömer’in derslerine girene kadar. Bir gün kendimi Dev-Genç’in toplantısında buldum. Bir kız konuşma yapıyordu. Sonra çıkarıp masaya bir silah koydu. O silah yüzünden bir daha o toplantılara gitmedim. Ne adına olursa olsun silahın ve ölümün hiçbir kısmında yer almak istemem. Eğer bir erkek evladım olsaydı askere göndermezdim.