Yeni çağın öğrenme biçimi kopyala-yapıştır akademisyenler tarafından masaya yatırıldı. Ve kafaları karıştıran ‘Öğrenciler yoksa hırsızlık mı yapıyor?’ sorusuna cevap arandı. 2007’de ABD’nin en saygın üniversitelerinden Duke Üniversitesi’nin iş okulunda işletme yüksek lisansı yapan öğrencilerin yüzde 10’unun bitirme tezlerini başkalarının araştırmalarından çalarak hazırladığı ortaya çıktığında, Business Week Dergisi şu soruyu sormuştu: Bu öğrenciler hırsızlık mı yapıyor, yoksa yeni çağın öğrenme biçimi bu mu? İnternet icat olduğundan beri, o dünyada istediğiniz her bilgiyi buluyorsunuz çünkü. Kopyala ve yapıştır komutlarıyla, başkalarının yazdığını kendi sayfanıza aktarmak da son derece kolay. “Kopyala- yapıştır jenerasyonu” sözünün anlamı bu. Türkiye’de de üniversiteler bu sorunla karşı karşıya. Üstelik, bizde zaten ezberci ve kopyacı bir gelenek olduğu için durum daha da vahim. Çünkü öğrenciler, kaynak göstermeden başkalarının yazılarından alıntı yapmayı hırsızlık olarak görmüyor bile. İnternet de yaygınlaşıp her bilgiye ulaşmak kolaylaşınca, iş iyice çığırından çıkmış durumda. Boğaziçi, Sabancı, Koç, Bilkent gibi üniversitelerdeki hocalar şimdi harıl harıl bunu tartışıyor, öğrencilerin intihal (metin hırsızlığı) yapmasını önlemek için bilgisayar programları alınıyor, akademisyenlerden dedektif olmaları bekleniyor. Internet dedektifi Turnitin Sabancı Üniversitesi’nde Turnitin, iParadigms LLC adlı şirket tarafından geliştirilmiş, internet tabanlı bir kopyacılık tespit servisi. Lisansını alanlar, istedikleri yazıyı www.turnitin.com sitesinden kontrol edebiliyorlar. 2005’ten beri Sabancı Üniversitesi, bu hizmetten faydalanıyor. Hocalar, öğrencilerin bütün ödev ve tezlerini www.turnitin.com üzerinde kontrol ediyor; ödevler, 10 milyon web sayfası, 70 milyon öğrenci ödevi, 10 milyon gazete, dergi, akademik yayın, 1000 klasik kitapla karşılaştırılarak kontrol ediliyor, yapılan alıntılar hemen tespit ediliyor. Onlara F vermek yeterli değil Boğaziçi Üniversitesi’nde son zamanlarda öğretim üyeleri arasında önemli bir tartışma var. Öğrencilerin yaptığı intihali önlemek için öğretim üyeleri yeni yöntemler arıyor. İşte Boğaziçi Üniversitesi hocaları, mail grubunda kendi aralarında şöyle dert yanıyorlar: * Bazı öğrenciler ödevlerini başka öğrencilere para karşılığı yazdırıyor. Bu işin piyasası var. Üniversitelerarası bir piyasa bu. Özel üniversitedeki öğrenciler, iyi devlet üniversitelerindeki öğrencilere ısmarlıyor. İç karartıcı bir durum... * Öğrenci ödevlerinde ciddi intihal sorunları yaşıyoruz. İntihalin ne olduğunu anlatıyoruz, tespit ettiğimizde nasıl bir politika izlediğimizi de anlatıyoruz (o dersten F, yani en düşük notu alması, hiçbir hocadan referans mektubu alamaması, bölümün hiçbir programına başvuramaması vesaire) ama bu bile işe yaramıyor. Öğrenciler bunun vahametini, cut-paste’in (kes-yapıştır) bir suç olduğunu idrak edemiyorlar en yumuşak tabirle. * Her ödevi okurken google ve google scholar’a cümleler girmekten helak oluyorum. Tam nereden neyin alındığını tespit etmek vs. korkunç zaman alan bir iş. Ve tabii üniversite genelinde çok sıkı bir politikanın uygulanması lazım ki etkili olsun. Yoksa “Hocam, X derste de yaptım, biz bölümümüzde bunu hep öyle yapıyoruz, ama sorun olarak görülmüyor” gibi şaşırtıcı cevaplar alabiliyor insan... * İntihal yapana ya da kopya çekene sadece F vermek yeterli değil. Namusuyla F alan öğrencilere karşı haksızlık olur... Bütün dünyada aynı sıkıntı var Gittikçe artan şiddette intihalle karşı karşıya kalıyoruz. Bu aslında sadece Türkiye’ye özgü değil, tüm dünyada aynı sıkıntı var. Öğrencilerin çalıntılarını birkaç kategoride incelemek mümkün. Kimi referans vermeyi bilmiyor, kimi bir yazıdan olduğu gibi alıyor. Kimi para karşılığı ödevini başkalarına yaptırıyor. Hatta bazen ödevi Türkçe yapıp İngilizce’ye çevirten bile oluyor... İntihal yapana acımam, akademik hayatın en büyük suçudur bu Hasan Bülent Kahraman (Sabancı Üniversitesi) İntihal bir ters, eksik, yanlış kültür meselesidir. Yaratıcılığa dayanmayan, özgünlüğün ne olduğunu bilmeyen, icat çıkartmayan bir kültürdür. Çocuğun ilkokuldan itibaren içinde büyüdüğü bir kültür var. Türkiye’deki eğitim sistemi ezbercidir. Talim Terbiye Kurulu bir müfredat hazırlar. O müfredat beyin yıkamadır. Herkesin aynı şeyi öğrenmesi, homojen, bir örnek insanlar oluşması, toplumun böyle kontrol edilmesi düşünülür. Öğretmen de zaten, “Kitabınızın şu sayfasından, şu sayfasına kadar ezberleyin, sınavda soracağım” der. Hafızlığı yapan başarılı olur, olmayan başarısız. Mesela öğretmen çocuklara “Gidin şu padişahın hayatını yazın” der. Çocuk da bir ansiklopedide o bilgiyi bulup aynen aktarır, öğretmen de birebir ansiklopediyle aynı olan o yazıya not verir. Oysa bu, intihaldir. Çocuklar, üniversiteye de bu kültürden geliyor. Şimdi ansiklopedilerden değil, internetten alıntı yapıyorlar, ama aynı şey. Bu konuda acımam yoktur. İntihal yapan çocuğa disiplin cezası tatbik ettiririm. En trajik olan da tezlerde karşılaştığımız intihaller. Özgüveni gelişmeyen, “yazarsam alay ederler” kompleksi olanlar bu yola başvurur. Bir de herkesin kendisini alkışlamasını zaruri olduğunu düşünenler. Bunlar zaten aşırı derecede stres altındadır, bir an önce şunu yapayım bitsin, der, internetten pasajları kendi tezine indirir. Tabii, literatüre hakim olan hoca da bunu görür görmez anlar. Bir hoca için en korkunç an: Öğrencinin çaldığını tespit etmek Prof. Dr. Esra Mungan (Boğaziçi Üniversitesi) Bir öğrencinin ödevini, normal zamanının en az iki misli sürede okuyoruz. Çünkü sürekli bir intihal alarmı içindeyiz. Şüphelendiğimiz kısımları kontrol ediyoruz ve ne yazık ki çoğu zaman sezgilerimiz doğru çıkıyor. Bu da bir hoca için en korkunç an. Kimi zaman sevdiğimiz, güvendiğimiz bir öğrencinin intihalini tespit ediyoruz. Güven bir anda çöküyor. Bazen biz, öğrencilerden daha fazla sarsılıyoruz. Bu da eğitim sisteminde dürüstlük, ahlak, etik, onur gibi değerlerin katiyen verilmediğini düşünmeme yol açıyor. Tuhaf bir şekilde anlatamıyoruz intihalin ne kadar vahim bir suç olduğunu. Burada ilk ve ortaöğretimin de rolü büyük. Bu okullarda intihale başvuranların ödevlerinin, çalmayanlara göre daha şık ve düzgün göründüğünden daha yüksek not aldığını biliyoruz. Ne yazık ki evrensel ahlakın, yani kimsenin hakkını yememe, dürüst olma gibi aslında çok temel değerlerin eğitim sistemimizde hiçbir şekilde verilmediğini düşünüyorum. Bilim dunyasındaki intihal yapma eğilimi (ki buna ne yazık ki hocalar da dahil, doçentlik ve profesörlük jürileri tercüme ve intihal dolu “özgün eser”lerle karşılaşabiliyor) de bunun tezahürlerinden sadece biri. Uzaklaştırma cezası veriyoruz Prof.Dr. Abdullah Atalar (Bilkent Üniversitesi) 1997’de üniversitemizin senatosu bazı kararlar aldı. Başkasına ait düşünce, görüş, buluşu kaynak göstermeden kendininmiş gibi sunarak ödevinde, projesinde, raporunda ve benzeri çalışmalarında kullanan bir haftadan bir aya kadar üniversiteden uzaklaştırılıyor. Sınavda kopya çekmek de bir veya iki yarıyıl üniversiteden uzaklaştırmakla sonuçlanıyor. Hürriyet