Öğrencilerinden intihar eden hocalarına mektup: Barış diye haykırmaya devam edeceğiz Fatih Hoca!

Öğrencilerinden intihar eden hocalarına mektup: Barış diye haykırmaya devam edeceğiz Fatih Hoca!

Güneydoğu'daki operasyonlar ve sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan hak ihlalleriyle ilgili olarak "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiriyi imzaladığı için görev süresi uzatılmayan ve intihar eden Araştırma Görevlisi Mehmet Fatih Traş için öğrencileri mektup yazdı.

Evrensel’de yer alan habere göre, adını saklamak zorunda olduğunu söyleyen bir öğrenci, “Ne yazsak, ne çizsek 30-35 yılda yetişip bütün emeğini ve ömrünü barışa adayan bir akademisyeni geri getiremeyeceğimizi biliyorum. Yüzümüzü saklayarak da olsa, adımızı saklayarak da olsa sesin olup  barış diye haykırmaya devam edeceğiz Fatih Hoca. Toprağın bol, mekanın cennet olsun” dedi.

Bir öğrencinin mektubu şöyle:

Haberi ilk duyduğumda çok kötü oldum, boğazım düğüm düğüm oldu. Ben 2015 yılında mezun oldum Çukurova Üniversite’sinden. Mehmet Fatih Hoca fakültede en sevdiğim hocalarımdandı. Hangi öğrencisinin yardıma ihtiyacı olsa hep yanında olurdu. Mezun olmam için dönem ödevi hazırlamam gerekiyordu. Kendi tez çalışması da varken işini gücünü bırakıp bana yardımcı olmuştu. Sadece kendi bölümü ile de sınırlı değildi ilişki kurduğu, yardımcı olduğu öğrenciler. Bütün bölümlerden öğrenciler ile iyi ilişkileri vardı. Politikadan günlük hayata dair her şeyi konuşabilirdi öğrencileri onunla; okul dışında da vakit geçirirdik. Barış Bildirisine imza atan akademisyenler listesinde onun adını gördüğümde sormuştum kendisine: “Sizden başka Mehmet Fatih Traş var mı bu ülkede?”

“Yok” dedi. 

Memuriyetinden korkan profesörlere örnek bir davranış sergilediğini söyledim. Mütevazı bir şekilde “insanlık görevi” cevabını vermişti. Çukurova’nın bize kattığı en önemli değerlerdendi. Artık şimdi yok.  Rakel Dink’in “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamak gerek” sözünü çok severdi ve bu sözü unutmayacağını söylerdi. Hocamıza bizim de son görevimiz bu topraklarda barışı sağlamak.

Başka bir öğrencinin mektubu da şöyle:

Başta sınavlarda gördüm kendisini. Sonra yaz tatilinde kütüphane önünde karşılaşınca sohbet etme fırsatım olmuştu. Hoca olduğunu hissettirmeyen nadir akademisyenlerdendi. İnanmamıştım. Duyar duymaz haberlere göz attım, yoktu.  Herhalde karışıklık oldu dedim. Biraz endişeli, buruk; biraz da haberlerde görmeyince umutlu... Başkasıdır dedim. Başkası da olsa ölüm yakışmazdı. Ölüm kimseye yakışmaz; ama Fatih Hoca’ya hiç yakışmadı. Çukurova Üniversitesinin sunduğu imkanlardan daha fazla kendini geliştirmiş, öğrencilerine hocalık değil de ağabeylik yapmayı ilke edinmiş bir değer... Hani koridorlarda durmadan kitap öneren, elimize makale sıkıştıran, “Ben kendim çevirdim. Oku. Beğeneceğin tarzda bir makale” diyerek “cahiller devleti ayakta tutar” diyen rektör bozuntusu zihniyete karşı mücadele eden  bir değeri kaybettik.

Maalesef bunları yazarken bile adımızı saklamak zorunda kaldığımız günler yaşarken onun gibi değerli bir bilim insanının “barış” derken savaş alanlarından rant sağlayanları ne kadar korkuttuğunu fark edebiliyoruz. Ne yazsak, ne çizsek 30-35 yılda yetişip bütün emeğini ve ömrünü barışa adayan bir akademisyeni geri getiremeyeceğimizi biliyorum. Yüzümüzü saklayarak da olsa, adımızı saklayarak da olsa sesin olup  barış diye haykırmaya devam edeceğiz Fatih Hoca. Toprağın bol, mekanın cennet olsun.