Ömer Faruk Gergerlioğlu*
Bugün size KHK'lı bir öğretim üyesi Prof. Dr.'un yaşadıklarından bahsedeceğim. Bana gönderdiği mektubunda yazdıklarıyla KHK keyfiliği ve zulmüyle ne dramlar oluştuğunu anlatıyor. İsmini ve önceden çalıştığı yeri vermemi istemediği için aktaramıyorum.
"İçimi dökmek istedim size. Ben de bir vatandaşım, sizi medya dünyasında çoğu zaman görmekteyiz ve okuyorum yazılarınızı sürekli. Sizlere olan inancımız, güvencimiz ve yakınlığınız nedeni ile 10 aylık OHAL uygulamasının bir Üniversite Öğretim Üyesi olarak bana ve aileme neler yaptığını, nasıl sonuçlar verdirdiğini ve öğrettiklerini yazmak istedim. Devlet memurluğundan (Profesör Doktor, Bölüm Başkanı) ihraç edilmemin 10. ayında neler oldu size biraz yakınmak istedim.
"Benim Bay Lock’um yok. Bank Asya da hesabım hiç olmadı hatta hayatım boyunca banka kapılarını bir defa bile tutmadım. Cemaatin okullarında hiç okumadım. Çocuklarım sadece devlet okullarında okudu. Cemaate ne bir kurban, ne bir para yardımım hiç olmadı. 15 temmuz felaketinde yıllık izinde memleketimde idim ve onu televizyondan saat 21.00 gibi öğrendim. Fetö terör örgütü mensupları ile hiç irtibatım olmadı ve irtibatım saptanmadı. Beni görevden aldıktan iki ay sonra mahkemeye kendi isteğimle gittim dilekçe verdim ben neden ihraç oldum diye. Sonrasında ise 1 gün mahkemede sorgulandım ve akşamına serbest bırakıldım. Sadece bana sorulan soru Kimse Yok mu derneğine toplamda 100 TL kadar kandillerde 5 TL lik mesajlara yardım yaptığım söylendi. 15 temmuzdan 2 yıl öncesinden daha önceki tarihlerde kandillerde yardım için gelen mesajlara küçük kızımın evet dediğini ve bu nedenle toplamda 100 TL kadar yardım yapılmış olabileceğini, ancak Cumhurbaşkanımız onları terörist kabul ettikten sonra 1 TL bile yardım olmadığını söyledim. Ayrıca LÖSEV ve Ortopedik Engelli Derneğinden gelen mesajlara da kızımın evet diye cevap yazıp 5 TL yardım yaptığımızı söyledim. Anlayabildiğim kadarı ile tek suçum bu galiba. O da benim değil. O zaman 10 yaşında olan kızımın. Kızım bana derdi ki Baba biz doktor ailesiyiz. Gelen mesaja evet diyelim bu kandillerde yardım yapalım. Onu da yardım amaçlı değil de telefon kullanma ve mesaj çekmeyi öğrenme ve telefon ile oynama için yapardı. O zaman 10 yaşında idi ve telefonu da yoktu."
KHK zulmü sonrası neler olduğunu özetliyor sonra
"- Emeklilikteki hakkım olan kadroma el koydular. - Hiçbir hastane işe almıyor beni. - Müracat ettiklerim "korkuyoruz bize de suç bulurlar" diyorlar alamıyorlar - Emekliliğimi yapmıyorlar. - Emekli ikramiyemi vermiyorlar. - Sadece yaşamama izin veriyorlar artık. - 10 aydır maaş alamadım. - Emekli olamadım. - Hiçbir yerde çalışamıyorum. - Borç içinde yüzüyorum. - Memuriyet yaşantımda ilk defa parasızlıktan dolayı kurbanda kurban kesemedim. - Kurban kesemediğim için komşular kurban eti gönderdiler çok utandım. - İlk defa 9 günlük bayram tatilinde parasızlıktan anne babama gidemedim çok üzüldüm. - Babam ameliyat oldu, parasızlıktan gidip yanında bulunamadım çok sıkıldım. - 10 aydır ailemle bir defa bile olsa bir restorana gidip ailece yemek yiyemedim. - 10 aydır yol param yok diye memleketime gidemedim, gül yüzlü anamı babamı göremedim."
Mağdur KHK'lı bütün bunlardan sonra hayat tecrübesi olarak ne öğrendiğini söyle özetliyor.
"- Düşmez kalkmaz bir Allah olduğunu iyice öğrendim. - Dua etmeyi öğrendim. - Adaletin olmadığını bazen gecikebileceğini öğrendim. - Fakir halkın rağbet ettiği marketlere gitmeyi öğrendim. - Pazara geç gidip ucuza almayı öğrendim. - Hangi dükkan ne kadar ucuz satmakta olduğunu öğrenme yollarını öğrendim. - Fakirlerle raflardan ucuza yiyecek seçmeyi öğrendim. - Yollarda bolca gezip kağıt toplayıcılarla yanyana dolaşmayı öğrendim. - Çöpten bir şey toplayanlarının birçoğunun çok nazik birileri olduğunu öğrendim. - Çöpten yemek toplayan kişilerin oldukça çok olduğunu öğrendim. - Bir sofrada 1 çeşit yemeğin insana yeteceğini öğrendim. - 3 öğün yemek yerine 2, hatta bir öğünün yetebileceğini öğrendim. - Etin çok pahalı olduğunu öğrendim. - Meyveleri kilo kilo değil de yarımşar kilo almayı öğrendim. - Pastaneden ucuza ve yarım kilo tatlı alıp ailece yemeği öğrendim. - Bayat ekmeğin bile insanı doyuracağını öğrendim. - Peynirin ucuzu olduğunu öğrendim. - Yolda dilenene ve açım diyen herkese yardım edilmesi gerektiğini öğrendim. - Kimsenin aç bırakılmaması gerektiğini öğrendim. - Ağlamayı öğrendim. - Küçük kızımın her OHAL ilanında babam yine maaşsız kalacak diye ağladığına ağladım. - Küçük kızımın artık marketten babamın parası yok diye bir şey istemediğine şahit oldum. - Küçük kızımın 1 TL lik bir çikolata isterken bile neredeyse benden utandığını gördüm. - Profesör Doktor iken bir anda toplumun en alt tabakasına inilebileceğini öğrendim. - Parası ve işi olmayan kişilerin rahatça zekat-yardım alabileceğini öğrendim. - 1 liranın bile büyük bir para olduğunu öğrendim. - Bazı insanların ne kadar kötü olabileceğini öğrendim. - Benzinin ne kadar pahalı olduğunu öğrendim. - Arabaya binmenin çok ta şart olmadığını öğrendim. - Dışarıda ailece yemek yemenin parası olmayanlar için çok lüks olduğunu öğrendim. - Parasız kalınca ne iş olsa yapılabileceğini öğrendim. - Ülkemde çok dert olduğunu öğrendim. - İki yüzlü olan insanlar olduğunu öğrendim. - Vatanını satabilecek, çıkarcı insanların olduğunu öğrendim. - Mahkemelerin hak arama yeri olduğunu ve olmadığını öğrendim. - Mahkemelerin davaları kolayca reddettiğini öğrendim. - İlahi adaletin çok yararlı olduğunu öğrendim. - Gece kalkıp ağlayarak, ailem görmeden dua etmeyi öğrendim. - Beni her an gören ve duyan bir Yaratıcı olduğunu daha yakından öğrendim.
İnanması belki zor ama doktor olduğum halde iş yok bana. İhraç derken kadromuzu da bloke ettikleri için kadromuzu kullanamıyoruz. Profesör Doktor olduğum halde özel bir Tıp Merkezine gittim gece pratisyen nöbeti tutayım çocuklarım aç kalmasın diye. Tıp Merkezi sahibinin gözler sulandı. "Hocam özür dilerim çalıştıramam. Gelir burayı incelerler, bize baskı yaparlar. Benim gücüm yetmez buna" dedi. Benzin istasyonunda pompacı ilanı vardı. Gece beni kimse görmez, hastalarım çok beni karanlıkta tanımazlar dedim çalışmak istedim. 40 yaş üstünü çalıştırmıyorlarmış. Yakın gözlük kullanıyorum ne parayı saymada ne de pompayı kullanırken tuşları kullanmada rahat olmazmış. Sağlam gözlü arıyorlarmış. Ne yapayım çok kitap okudum. Sadece 3 kitap sahibiyim. Yüzlerce bilimsel makalem var. Yurt dışı dergilerde ise yayınlanmış toplamda 50 den fazla yabancı dilde yazım var ayrıca, Türkçe makale sayım ise oldukça fazla. Gözlerim bozuldu. "Keşke az okusaymışım"diyorum bazen kendi kendime. 9 ay oldu, ne maaş aldım, ne emekli edildim, ne haklarım verildi, ne de suçum söylendi.
Komisyon kurulacaktı, hem de kanuna göre 1 ay içinde. Aylar geçti hala 7 kişilik komisyon kurulamadı. Kağıt üzerinde kuruldu belki ama asılda maalesef hala etkili değil. Belki o komisyon hakkımızı verir dedik. Bir bilseniz 3 tane öğrenci okutan (ikisi üniversite öğrencisi) eşi çalışmayan bir aile olarak resmen mahvolduk.
Geçen iki ay önce bir eski hastam hastam aradı 60-65 yaş arası. Yıllardır doktoruydum onun ve ailesinin. Dedi ki "Hocam zor durumdasınız biliyorum. Eğer alınmaz iseniz benim 90 yaşlarda son yıllarda oruç tutamayan bir annem var. Tutamadığı oruçlarının kaza keffaret borçlarının parası var biraz birikmiş, onu sana toplu olarak vermek istemekteyiz alınmazsan eğer" dedi. Vallahi billahi ne dedim biliyor musunuz? "Sayın Mesut ağabey, alınmadım hiç, gerçekten 10 aydır bende hiç para yok. Ama yakında bir yakınım borç vermişti onu kullanıyoruz, iki aya o da bitecek. O zaman alırız, söz alırız, ne yapabilirim başka dedim".
İşte insanların hayatlarını alt üst eden KHK felaketinden bir kesit... "KHK'lar sivil bir ölüm oluşturuyor, bu hal gayri insani, ne yaptığınızın, nasıl bir keyfiliği dayattığınızın farkında mısınız" diye haykırıyoruz, anlamıyorlar. İşinden ihraç edip çalışmasını da engellediğiniz insanları sivil ölüme, ardından intihara sürüklüyorsunuz. Azıcık vicdan sahibinin bile isyan edeceği bu duruma hala "acırsanız acınacak hale düşersiniz" diye mi cevap vereceksiniz?