20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan, Mersin’in Tarsus ilçesinde bindiği minibüsün şoförü tarafından vahşice katledildi. Her yıl yüzlerce kadının erkek şiddetine kurban gitmesini sessizce izleyen Türkiye, bu kez Özgecan için ayağa kalktı ve birçok kentte binlerce kişinin katıldığı gösterilerde kadına şiddet protesto edildi, hükümet yetkilileri erkek şiddetini önlemek için bir dizi ek önlemler alınacağını duyurdu.
Öğretmeni Sultan Koç, "öğrencim, kızım, dostum" dediği Özgecan'ı Fil dergisinin mart sayısında anlattı. Özgecan'ın daha önce yayımlanmayan fotoğrafları da Fil'in mart sayısında yer aldı.
Sultan Koç'un Özgecan'ın ardından yazdığı yazı şöyle:
“Biz hem öğretmen-öğrenci, hem anne-kız, hem dosttuk. Bana bütün derdini anlatırdı. Özel konularını paylaşmak istemem ama ailesiyle ilgili ve kendi özel hayatıyla ilgili hep dertleşirdik. Çok güzel bir insandı ama aldılar onu. Her yönüyle çok güzeldi o. Hayata çok pozitif bakardı Özgecan. İnsanlar için iyi bir şeyler yapmayı adeta kendine ilke edinmişti. Herkes için elinden geleni yapmak için çırpınırdı.
Hayatta amacı olan, idealleri olan ve çok çalışkan biriydi. Belki her giden için söylenir bunlar ama Özgecan, her şeyiyle bu tanımlara uyuyordu.”
***
“Üniversiteye hazırlanırken sürekli ‘Psikoloji okumak istiyorum’ hocam derdi. İlk sene çok yalvardım ‘iyi bir puan aldın, bir bölüme yerleş’ diye ama o psikoloji okumak istediği için tercih yapmayacağını ve beraber tekrar hazırlanmak istediğini söyledi. ‘Ben psikolog olacağım, insan bilimini inceleyeceğim’ derdi. Bunu çok istiyordu çünkü insanlara yardımcı olmak, onların bozulan psikolojilerini onarmak istiyordu. İnanılmaz okuyan biriydi. Okumayı çok severdi, sürekli elinde kitaplarla dolaşırdı. Bir gün bile kitapsız gezdiğini görmedim onun. Ders kitaplarının dışında bilim ve psikoloji kitaplarıyla doluydu o minik elleri.”
***
“Okuduğu vakıf üniversitesinden yüzde elli burs kazanmıştı. Annesi Songül hanım, kızını okutmak için hemen bir iş buldu. O kadar iyiydi ki Özgecan, bu yükü paylaşmak istedi. Turizm çıkışlıydı ve bu sayede yazın Kıbrıs’ta bir otelde çalışarak ailesine maddi destek sağlamayı düşünüyordu.
O kadar çalışmıştı ki üniversite sınavı döneminde. Bir sürü de hayali vardı çocuğumun. Okuldan sonra yurtdışına gitmek istiyordu. İnsanları tanımayı, başka coğrafyalar görmeyi ve bu coğrafyalarda insanların nasıl yaşadıklarını, bu insanların psikolojilerini görmek, öğrenmek istiyordu. Ama olamadı…”
***
“Bir haksızlık gördüğünde tahammül edemez, hemen tepki gösterirdi. Sonucunun kötü olacağını hesap etse de tepkisiz kalmazdı. Zaten ölümü de bu şekilde oldu kızımın. O spreyi de üniversiteye başlarken babası almıştı, geç saatlerde dönüyor diye. Sanki bir gün başına böyle bir olayın geleceğini biliyordu. Çünkü hep kendini korumayı bilmesi gerektiğini söylüyordu. Bunun için bir dönem karate kursuna da gitmişti.”
***
“Bizim şehir merkezinden uzakta bir çiftliğimiz var. Hafta sonları bazen oraya giderdik. Gelir gelmez bir koşuşurdu. Orada sürekli ağaçları sulardı ve hayvanlar aç kalmasın diye değişik yerlere yiyecekler bırakırdı. Bir kaplumbağanın açlığını bile dert edinirdi. Öyle sevgi doluydu Özgecan.
Lisedeyken bana bir öğretmenleri olduğunu ve ondan korktuğunu söylemişti. Bana ‘hocam bir gün gelip görüşün çok ürkütücü bir öğretmen korkuyorum’ dedi. Benimde arkadaşımdı bahsettiği öğretmen. İyi bir öğretmendi aslında ama sadece öğrencilere karşı çok sert dururdu. Özgecan ısrar edince bir gün okula gittim. Sözünü ettiği öğretmen arkadaşım da beni karşılayınca gizliden kulağıma ‘şimdi rahatladım hocam, artık korkmama gerek yok’ diye fısıldayarak gülümsedi. O anki mutluluğunun bile tarifi yok.”
Özgecan’ın öğretmeni Sultan Koç