Tarih Vakfı ve Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ortaklığında Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle yürütülen “Türkiye’de Resmi Eğitim Sisteminde Eşitliğin İzlenmesi” adlı proje kapsamında, Türkiye eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koyma amacıyla hazırlanan raporda öğretmenler, "Okulda akıllı tahta var, duvar küflü. Müzik, spor, resim dersleri bazı okullarda bahçede yapılıyor. Hakkâri’deki okulun tuvaleti yok. Fatih Projesi ile tablet getiriyorlar" dedi.
Cumhuriyet'te yer alan habere göre, Türkiye'deki bölgeler arası eşitsizlik, okulların fiziki koşullarına bakıldığında açıkça görülüyor. Mardin’de görüşme yapılan bir grup öğretmen bölgede fiziksel açıdan çok kötü durumda olan, üç yıldır soba yakılan, tuvaleti olmayan okulların bulunduğunu anlatıyor. Öğretmenler, Batıda öğrencilere tablet dağıtılırken doğuda çocukların çok kötü fiziki koşullarda okuduğunu söylüyor.
Tarih Vakfı ve Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ortaklığında Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle yürütülen “Türkiye’de Resmi Eğitim Sisteminde Eşitliğin İzlenmesi” adlı proje kapsamında, Türkiye eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koyma amacıyla hazırlanan rapor, dün Türkiye ‘Milli’ Eğitim Sisteminde ‘Gayri Milliler’ adıyla düzenlenen basın toplantısında açıklandı. Uluslararası Azınlık Hakları Grubu Türkiye Koordinatörü Nurcan Kaya tarafından yazılan raporun sunuşunda amaç ve yöntem şöyle anlatılıyor:
“2014-2015 öğretim yılında Türkiye’de formel eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koymayı amaçlıyor. Türkiye’de yaşayan farklı toplulukların uluslararası standartlara göre korunan eğitim haklarının eşitlik temelinde güvenceye alınmasını ve bu toplulukların eğitim sisteminde maruz kaldıkları ayrımcılıkla mücadele edilmesini amaçlayan projede 17 sivil toplum örgütünün katıldığı bir izleme ağı oluşturuldu. İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’da toplam dört ağ çalıştayı düzenlendi. Proje koordinatörleri İstanbul, Diyarbakır, Mardin, Ankara ve Edirne’de çeşitli okul yöneticileri, konuyla ilgili sivil toplum ve meslek örgütlerinin temsilcileri ve etnik kökeni veya inancı nedeniyle eğitim sisteminde ayrımcılığa maruz kalan öğrencilerin ebeveynleriyle mülakatlar gerçekleştirdi’’
Raporda Türkiye Eğitim Sistemindeki ayrımcılık halleri genel olarak üçe ayrılıyor:
Dil Temelli Ayrımcılık,
Din/İnanç Temelli Ayrımcılık,
Renk, Etnik Köken Temelli Ayrımcılık
Rapora göre, Müfredat, mevzuata ve karar vericilerin okullarda empoze etmeye çalıştığı ideolojiye göre şekilleniyor. Türkiye’de yalnızca Türk ve Müslüman olan bir halkın yaşadığı varsayımından hareketle, Türk ve Müslüman olmayan tüm kimlikleri dışlayarak, farklı kimliklere karşı saygı yerine düşmanlığı teşvik edecek biçimde yapılandırılıyor.
Raporda, ders kitaplarıyla ilgili de şu tespitler yapılıyor:
- Ders kitapları Türkiye’deki toplumsal çeşitliliği yansıtmaktan çok uzaktır. Kitaplarda Kürtler, Ermeniler, Museviler, Rumlar, Abazalar, Lazlar, cinsel yönelim grupları ve başörtülüler yer almamakta; metinler dışlayıcı bir Türklük anlayışıyla yazılmaktadır.
- Ders kitaplarında “biz” derken yalnızca kökleri Orta Asya’ya dayanan ve Müslüman olan Türkler kastedilmektedir.
- Ders kitaplarında bazı gruplara karşı önyargı ve kalıpyargı oluşturan ifadeler yer almaktadır. Örneğin ateistler topluma zarar vermekle suçlanmaktadır.
Öğretmenler anlatıyor:
- Okulda akıllı tahta var, duvar küflü.
- Müzik, spor, resim dersleri bazı okullarda bahçede yapılıyor.
- Hakkâri’deki okulun tuvaleti yok. Fatih Projesi ile tablet getiriyorlar yani. Kayak pisti yapıyorlar Hakkâri’ye.
- Üç senedir soba yakmaktan bıktım. Saat 8.30’tan 9’a kadar soba yakmakla uğraşıyorum. Derse başlayamıyorum, sınıf buz gibi.’’
- Çocuklar yırtık ayakkabıyla geliyorlar okula. Ders de dinleyemiyor, üşüyor, hasta oluyor.
- Onlar aidat topluyorlar; yani burada fakirlik var, aidat toplamak mümkün değil.
Ders kitaplarında yer almayan gruplardan biri Afro-Türkler. Cumhuriyet tarihi boyunca ders kitaplarında hiçbir şekilde adlarının anılmaması, adeta “yok” muamelesi görmeleri Afro- Türkleri rencide ediyor. Bir Afro-Türk anlatıyor: “İlkokulda kitaplarda fotoğraflar olur; ilkbahar, yaz, sonbahar, kışlar olur, çocuk fotoğrafları olur, aileler olur kitaplarda, resimler olur falan... Asla bir siyah çocuk olmaz orada, hiç! Ben 50 yaşıma geliyorum nerdeyse, hiç görmedim.Biz bu ülkede yokuz aslında! Bu toplumda nereden baksanız bir milyonu aşkın siyah insan var, melezleri de katarsak daha çok olur.”