Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) uygulamasıyla ilgili olarak "'Güvenlik Kuvvetleri Nezaretinde Bulundurma Giderleri', eylül verileriyle birlikte, aylık anlamda, rakamsal ve oransal olarak tarihinin en yüksek düzeyine ulaştı: 2 milyon 309 bin TL" dedi. "Güvenlik kuvvetleri nezaretinde bulundurma giderleri"ni "Gözaltına alınan 'şüpheliler'için gözaltı süresince ihtiyaç duyulan gıda ve içecekler için ayrılan bir ödenek. (Bu kaleme, mültecilerin 'yiyecek, barındırma” giderleri ile terk edilmiş olarak bulunmuş çocukların kurumlara teslimine dek güvenlik güçlerinin yaptığı harcamalar da dahil)" diye açıklayan Toker, "Dokuz aylık toplam harcama ise 4 milyon 140 bin TL" ifadesini kullandı.
Çiğdem Toker'in "Bütçedeki ‘korkunç’ rakam" başlığıyla yayımlanan (19 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Yaşı yetenler fark ediyordur; 80 darbesi sürecinde sıkça duyduğumuz, sonraki on yılda kullanımı seyrekleşen “münferit” kelimesi yeniden hortladı.
Daha ziyade “devlet dersi” alan ve verenlerin aşina olduğu sözcüğün, ayırıcı iki özelliğine dikkat çekelim: - Büyük oranda güvenlik bürokrasisi kullanır. - Çoğunlukla insanlık suçunu anlatan sözcüklerle yan yana gelir: Münferit işkence, münferit tecavüz gibi... Aslında güvenlik bürokrasisi sözcüleri “münferit” derken, sistematik değil demek ister; ama kelimenin kendisi ve kullanılıyor olması bile, zaten bu insanlık suçunu meşrulaştırıcı, aklayıcı ve dolayısıyla da sistematik kılan bir işlev görür. Dolayısıyla bir yetkili “münferit” kelimesini kullandığında, orada insanlık onuruna aykırı işlemler yapıldığından emin olabilirsiniz. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na davet edilen Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, burada bilgi verirken işkence vakaları konusunda “elbette münferit olarak birtakım olumsuzlukların yaşanma ihtimali”olduğundan söz etti geçenlerde. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından gözaltı süresinin 30 güne uzatılması, ilk beş gün avukatla görüştürülmeme keyfiyeti gibi düzenlemeler, işkence ve kötü muamele uygulamalarını, iddia olmaktan çıkarıp -duymak ve bilmek isteyene tabii- gözle görülür hale getirmişti zaten. Genel Müdür Yıldırım’ın bu ifadesi, gözaltı merkezleri ile cezaevlerinde, OHAL zırhına sığınarak gerçekleştirilen işkence iddialarını teyit eden bir nitelik taşıyor.
***
OHAL rejiminin sicili hakkında güçlü fikir veren bir diğer veri ise bütçe rakamlarında yer alıyor. İlk kez geçen ay gündeme getirdik. Ağustos ayı rakamları açıklandığında, belirgin hale gelmesi nedeniyle bu köşede yer verdiğimiz “Güvenlik Kuvvetleri Nezaretinde Bulundurma Giderleri”, eylül verileriyle birlikte, aylık anlamda, rakamsal ve oransal olarak tarihinin en yüksek düzeyine ulaştı: 2 milyon 309 bin TL. “Güvenlik kuvvetleri nezaretinde bulundurma giderleri”, gözaltına alınan “şüpheliler”için gözaltı süresince ihtiyaç duyulan gıda ve içecekler için ayrılan bir ödenek. (Bu kaleme, mültecilerin “yiyecek, barındırma” giderleri ile terk edilmiş olarak bulunmuş çocukların kurumlara teslimine dek güvenlik güçlerinin yaptığı harcamalar da dahil.) 2 milyon 309 bin TL’nin nasıl bir rakam olduğunu anlatmak için şu veriyi aktaralım: Bu yılın ilk sekiz ayında, yani ocak-ağustos döneminde yapılan toplam harcama ile sadece eylül ayında yapılan harcama neredeyse aynı. 2016 bütçesinde “Güvenlik Kuvvetleri Nezaretinde Bulundurma Giderleri” başlığı altında ocak-ağustos döneminde 2 milyon 101 bin TL harcanmış. Son açıklanan eylül gerçekleşmelerine göre ise son bir ay içinde kullanılan ödenek 2 milyon 39 bin TL. Dokuz aylık toplam ise 4 milyon 140 bin TL: Geçen ay bu veriyi irdelerken 980 bin TL olan ağustos harcamasının, bir önceki ayın sekiz katı olduğunu belirtmiştik. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, işkence iddialarını sık sık reddediyor. İsim ve yer bildirilmesi çağrısında bulunuyor. Darbe girişimini hemen ertesinde iç çamaşırlarıyla, yüzleri dayaktan şişip morarmış insanların görüntülerinin servis edildiği, doktorların rapor vermekten çekindiği, savcıların şikâyetlere rağmen işlem yapmadığı bir ortamda, Bozdağ’ın sadece iktidar medyasını değil, soru sorabilen ve hak ihlallerini gündeme taşıyan yayınları izlemesi, bu çağrıyı hükümsüz kılmaya yetecektir.