OHAL döneminde tıp fakültesini bitirip iki yıllık zorunlu hizmete başlayabilmek için hakkında yürütülen güvenlik soruşturması henüz sonuçlanmayan 1100 doktor henüz mesleğe başlayamadı.
Atanamayan doktorlar, tebligatlarını bekledikleri süre içinde market kasiyerliği, inşaat işçiliği ve eczane çıraklığı gibi asgari ücretli işlere başvuruyor.
29 Ekim 2016'da çıkarılan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 657 Sayılı Devlet Memuru yasasına ek yapıldı ve devlet memurluğuna alınacaklar için "güvenlik soruşturması ve arşiv taraması yapılmış olması" koşuluna yer verildi.
Bu kararnameye kadar, doktorlar gizlilik derecesi bulunan kurumlarda çalışmadıkları sürece herhangi bir soruşturmaya girmeksizin, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra en fazla 2 ay içerisinde atanıyor ve göreve başlıyordu.
Fakat OHAL koşullarında memur atamalarına getirilen bu zorunluluk doktorları da etkiledi. Geçtiğimiz Haziran/Temmuz aylarında mezun olan yaklaşık 1100 hekim, 6 aydır haklarındaki güvenlik soruşturmasının tamamlanmasını ve kamu personeli olarak çalışmalarına engel olup olmadığının açıklanmasını bekliyor.
Konuyla ilgili BBC Türkçe'ye yazılı açıklama yapan Sağlık Bakanlığı, "Daha önce de açıklandığı üzere gecikmeler güvenlik soruşturmalarından kaynaklanmaktadır ve güvenlik soruşturmaları tamamlandıkça hekimlere tebligatlar yapılmaktadır" dedi.
Henüz atanamayan hekimler ise kendi dönemlerinde mezun olan başka hekimlerin tebligatları yapıldığı için endişe içinde olduklarını, maddi manevi zorluk yaşadıklarını ve atanamamış olmalarından ötürü çevrelerinde ciddi bir mahalle baskısına maruz kaldıklarını anlatıyor.
BBC Türkçe'ye konuşan hekimler, henüz mesleğe başlamamış olsalar dahi devlet memurluğu için bekleme sürecinde oldukları için haberde isimlerinin gizli kalmasını istedi.
Mezun olduktan sonra Konya'da bir hastaneye atanan ve 6 aydır tebligatını bekleyen bir kadın doktor, takipli kalp hastası olan annesinin bu süreçte aniden rahatsızlandığını ağlayarak anlatıyor:
"Bekleme sürecinde annem rahatsızlandı ve kalp ameliyatına alındı. Uzun süre yoğun bakımda, az kalsın kaybediyorduk. Birkaç gün sonra uyandığında ve yanına girdiğimizde ilk söylediği şey, 'Atandın mı?' oldu."
Genç kadın, acil durumundan ötürü annesini özel bir hastaneye kaldırmak zorunda kaldıklarını ama taburcu olduktan sonra annesini parasızlıktan kontrole götüremediklerini söylüyor.
Bu sebeple iş aramaya başladığını ancak bir eczanede yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Geçen çırak arayan bir eczaneye uğradım, 'Biz doktor çalıştırmaktan utanırız' dediler ve işe almadılar. O yüzden market kasiyerliği, garsonluk gibi işlere bakıyorum. Bu süreçte inşaat işçisi olarak çalışmak zorunda kalan arkadaşım bile var.
"Kendimi çok kötü hissediyorum çünkü ben yıllardır annem için okudum. Mezun olunca doktorların hemen atanacağını bildiğimden doktor olmak istedim, aileme maddi olarak hemen yardım edebilmek için. Yıllarca zaten maddi zorluklar içinde yaşadık."
Atanamadığı için akrabaları ve çevresi tarafından sürekli itham edildiğini anlatan genç kadın, "Ben artık rüyamda bile kendimi suçluymuşum gibi görüyorum" diyor.
Şanlıurfa Eğitim Araştırma Hastanesi'ne atanan ve bir aylık evli olan bir doktor da, iş başvurusu yaptığında 'Biz kalkıp bir doktoru bu işte çalıştıramayız' yanıtını aldığını fakat çalışmak zorunda olduğunu anlatıyor:
"Bunca yıl okumuş ve 28 yaşına gelmiş bir insan olarak ailemizi geçindirmemiz gerekiyor. Şu an hamallık yapmam gerekse gidip hamallık yapacağım, borç içindeyim. İnanın ben dahil birçok arkadaşımız depresyonda. Süreç biraz daha uzarsa intihar vakalarının başlayacağına inanıyorum. Altı aydır evden dışarı, insan içine çıkamıyoruz."
Atanamadığı için nişanlısının ailesi tarafından hakkında şüphe duyulan ve maddi zorlukların içinde okumuş bir başka doktor ile konuşuyoruz.
Ağrılı bir ailenin sekiz çocuğundan biri olarak Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden bu sene mezun olmuş. Ailesiyle birlikte bu 6 aylık süreçte yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Ekonomik olarak ailece çok kötü bir durumdayız. Ben tıp fakültesini bitirdikten sonra babam emekli oldu. Benim hemen atacağımı düşündüğümüz için kendisi artık çalışmayacaktı. Şimdi babam tekrar çalışmaya başlamak zorunda kaldı. Şimdi 65 yaşındaki babam İstanbul'da bir inşaatta amelelik yapıyor."
"Tebligatım gelmeyince ben bir işte çalışmayı düşündüm ama vazgeçtik, çevredekilerin 'Doktor olmuş hala başka işte çalışıyor, acaba bize yalan mı söylüyor' diye düşünmelerinden çekindik. Nitekim nişanlımın ailesi, 'Tıp bitirdiğine emin misin, seni kandırıyor olmasın?' diye sormaya başlamış. Neredeyse kızı verdikleri için pişman olmuşlar. Ben de çok utanıyorum ama elimden bir şey gelmiyor."
Genç adam, hemen hemen konuştuğum tüm doktorların ortak kaygısını dile getiriyor: Hiç atanamayacak olma korkusu.
Bu korkunun temelinde, kendi dönemlerinde mezun olmuş ve tebligatını alabilmiş yaklaşık 6 bin doktorun olması yatıyor. Henüz güvenlik soruşturmasını geçememiş olanlar, kendileri hakkında bazı kaynaklarda "şüpheli kişiler" diye bahsedildiğini söylüyor:
"Acaba bizim atanan arkadaşlarımızdan ne eksiğimiz var, bunu henüz bilmiyoruz. Herhangi resmi bir açıklama alamıyoruz. Neden şüpheli olduğumuzu merak ediyoruz. Kimisi FETÖ'cü, kimisi PKK'lı diyor bizim için."
Bunun üzerine tebligatını geç olsa da alabilmiş bir kadınla konuşuyorum. Şu an İstanbul'da bir devlet hastanesinde göreve başladığını ancak işsiz olduğu süreçte garsonluk yaptığını anlatıyor:
"Çoğumuz zaten zorlu geçen tıp fakültesi geçmişimizden ötürü depresyona meyilli olabiliyoruz. Benim anksiyete rahatsızlığım bu dönemde baya rahatsız etti ve 'Tebligat hiç gelmeyecek' endişesiyle iyice rahatsızlandım. En sonunda evde duramaz hale gelip garsonluk yapmaya başladım. 3 ay kadar çalıştığım yerde 'doktor garson' diye epey muhabbet konusu oldum."
Doktorlar, aynı dönemde mezun olanların güvenlik soruşturmalarının peyderpey sonuca varmasının, atanamayanlar açısından hak kaybına yol açtığını anlatıyor.
Şanlıurfa'ya ve Mersin'e atanan iki farklı doktor bu durumu şöyle özetliyor:
"Atandığımız hastanelere bizden önce atanan arkadaşlarımız nispeten daha iyi bölümlere yerleşebiliyorlar. Ayrıca önden giden hekimler ilçelerindeki aile hekimliklerine başvurup aile hekimi olabiliyorlar.
"Atandığımız hastanelere bu süreçte bizden önce atanan hekimler, meslektaş dahi olsak, ister istemez bizimle ilgili şüpheye düşebiliyor, bunun duyumlarını alıyoruz. Ayrıca bu dönemde herhangi bir sigortamız yok, tedavi ücretlerini kendimiz ödüyoruz. Doktor olduğum halde tedavi haklarımdan faydalanamıyorum."
Konuştuğumuz tüm doktorlar, olumlu ya da olumsuz geri kalan 1100 doktorla ilgili güvenlik soruşturmalarının bir an önce, ve tek seferde açıklanmasını talep ediyor.
Devlet memuru olmak için güvenlik soruşturmasından geçemeyen doktorlar ise kamu hastanelerindeki iki yıllık zorunlu hizmetlerini gerçekleştirmedikleri için, ileride özel hastaneler dahil hiçbir kurumda doktorlar mesleğini icra edemeyecekler.