Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar Ayşe Acinikli ve Ramazan Demir ile Tutuklu Aileleriyle Dayanışma Derneği (TUAD) üye ve yöneticilerinin de aralarında olduğu 7’si tutuklu 50 kişi hakkında “örgüt yöneticisi olmak” ve “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşması, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Dicle Haber Ajansı'nın (DHA) haberine göre, duruşmaya tutuklu avukatlar Ayşe Acinikli ve Ramazan Demir ile tutuksuz yargılanan avukatlar Hüseyin Boğatekin, Sinan Zincir, Raziye Turgut ve avukatları katılırken, tutuksuz sanık Kayhan Tüney, Güler Dündar, İmam Demir ise SEGBİS sistemi ile duruşmaya katıldı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, avukatların müvekkillerinin her birinin 3 avukat ile sınırlanmasının kaldırılması talebini mahkeme heyeti, KHK yürürlükte olması sebebiyle reddetti. Av. Ercan Kanar, 3 avukat sınırlandırılmasının ve dayanağı OHAL KHK’lerin hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
Kanar, “OHAL’in ilan edilmesi ile darbe girişimine karşı sivil bir darbeyi gündeme getirmiştir. Adil yargılanma hakkı savaş halinde dahi ihlal edilmeyecek haktır. Hatta Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarında insanlığa dair suç işleyenlere dahi adil yargılanma hakkı uygulanır. Bu nedenle avukat sınırlaması getirilmesi adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir” dedi.
Savcı da Kanar’ın talebinin reddine yönünde görüş bildirirken, mahkeme heyeti de savunma hakkının kısıtlanmamasına dair talebi reddetti.
Duruşmada ilk olarak tutuksuz TUAD üyesi Mehmet Kaçar savunmasını yaptı. Kaçar, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “TUAD’da yer almamın örgüt adına olduğu iddia ediliyor. Bu yanlış. Bu iddianame tamamen gerçek dışıdır. Gözaltı kararı verildiğinde ben İstanbul’daydım, evime gidilmiş ben evde bulunamadım. Bunu haber alınca ben hemen savcıya gittim. İlk duruşmaya gelecektim ancak avukatım bana ‘İlk duruşmada tutuklu sanıklar savunması alınacak’ dedi. O nedenle gelmedim. Bu duruşmaya kendi isteğimle geldim. Kaçma gibi bir durumum yok. Devlet memuruyum. Sürekli olarak GBT kontrolüne giriyorum. Beraatımı istiyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.
Tutuksuz sanıkların tamamı “savunmalarının hazır olmadığını” belirtince SEGBİS yöntemi ile bağlanan Kayhan Tüney, İmam Demir ve Güler Duman savunma yaptı. Tüney, Demir ve Duman suçlamaları kabul etmediğini kaydederek, beraatlarını istedi.
İlk olarak söz alan müdafi avukat Severay Ballıkaya, “Fethullah Gülen kendi müritlerine haber uçurdu. Kasım 2014’te teknik takipler için karar verildi. Emniyet müdürleri ve hakimler harekete geçti. Mesela bazı örgütlerde çalışan kişiler TUAD gibi ‘Evlerine uyuşturucu koyun’ denmiş. Bunlar yapıldı. Yani gerçeğe aykırı deliller dosyaya konulmuş. Hakim, savcı, polisler bu kumpasın içinde iş birliği yapmış. Bunu gördük. Bu davalar kumpas davalarıdır” diye konuştu
“Ergenekon davalarının kumpas olduğuna karar verdiler, beraat dediler ancak KCK davalarında aynı uygulama olmadı” diyen Ballıkaya, “O dönem ki emniyet müdürü Ömer Köse. Köse şu anda FETO soruşturmasında tutuklu. Köse birçok kişiye kumpas kurmuş. Onun kumpas kurdukları cezaevinde, onlar da cezaevinde” dedi.
Bu sırada söze giren tutuklu avukat Ramazan Demir, “Bizim yan cezaevinde kalıyorlar” dedi. Ballıkaya, savunmasının sonunda, TUBİTAK’ın da bunun bir parçası olduğunu belirterek, “İddianame de böyle diyor. TUBİTAK’da bu kumpasın içinde” dedi.
Ballıkaya, yargılanan avukatlar hakkında 47 kez dinleme kararı, binin üzerinde teknik takip kararı verildiğini söyledi. Ballıkaya, heyete, “Siz verdiğiniz kararla bu dinlemelerin hukuki yollarla yapılıp, yapılmadığına karar vereceksiniz. Bu yargılamalarda kumpasın dışına çıkıldığına dair mesaj vereceksiniz. Bu davadan adalet bekliyoruz. Derhal beraat istiyoruz” diye konuştu.
Tutuklu avukat Ramazan Demir’in avukatı Benan Molu ise, Demir’in uluslararası alanda birçok panelde konuştuğunu belirterek, Demir’in AYM ve AİHM’e yönelik çok sayıda açmış olduğu dava olduğunu söyledi. Molu, Demir’e yönelik isnat edilen “ülke itibarını zedelemek” başlıklı suçun Anayasa’da olmadığını söyledi.
Molu, bazı davalarda BM temsilcilerini çağırdığı için bu şekilde suçlandığını belirterek, “Bu hukuk yerli ve milli hukuktur. Oysa insan haklarında böyle bir hukuk yoktur evrensel değerler vardır” dedi. Molu, müvekkili Demir’in AİHM başvurularının dosyaya delil olarak katıldığını anımsatarak, Demir’in AİHM’e 20’ye yakın başvurusunun olduğunu söyledi.
Ayşe Acinikli’nin avukatı Ezgi Şahin de, Acinikli’nin insan hakları savunuculuğu yaptığını söyleyerek, avukatların örgütlenme haklarının olduğunu belirtti. Şahin, “Biz ÖHD olarak bu derneği kurarken birbirimize destek olacağımız söyleyerek faaliyetler yaptık. Ayşe, ceza alanında çalışan bir avukat olarak çoğu zaman en fazla dosyayı alan avukat oldu. Aynı zamanda bir avukatın diğer görev yeri de cezaevleridir. Ayşe de cezaevlerindeki hak ihlallerini ortaya çıkarmak için cezaevlerine gitmiştir” dedi. Şahin, Ayşe Acinikli’nin cezaevlerine gidip cezaevindeki hak ihlallerini dile getirmesinin dava dosyasında yer aldığını hatırlattı.
Son olarak söz alan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da tutuklu TUAD üyelerinin serbest bırakılması gerektiğini belirterek, “Kaçma şüphesi gerçek değil. Eğer tutuklama olacaksa tutanağa, ağrımıza gidiyor formalite de olsa ‘kaçma şüphesi’ yazılmasın” diye konuştu.
Savunmaların ardından tutuklu avukatlar Ramazan Demir ve Ayşe Acinikli de salonda bulunan tüm avukatlara teşekkür ettiğini belirtti.
Duruşmada son olarak söz alan iddia makamı, ilk duruşmada olduğu gibi tüm tutuklu sanıklar hakkında tahliye talebinde bulundu. Duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, daha sonra kararını açıklayarak, tutuklu tüm sanıkları tahliye etti.