Okay Gönensin'in ardından
Sibel Güneş Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri
Gazeteciliğin zirvesi muhabirliktir. Hangi göreve gelirseniz gelin, iyi bir muhabir değilseniz, medyada arkanızda yüz akı bir geçmiş bırakamazsınız. Ancak meslek yaşamımız boyunca muhabirin kıymetini bilen, ona saygı gösteren, bezdirmeyen, kendi kişisel işleri için kullanmayan çok az yöneticiyle çalışma şansını yakalamış bir kuşağız. Bu açıdan Okay Gönensin özeldir. Okay Gönensin, meslek yaşamım boyunca tanıdığım en çalışkan ve entelektüel yöneticiydi. En önemlisi muhabire saygı gösterirdi. Yeni Yüzyıl gazetesinde hayatımızın en keyifli gazetecilik dönemini yaşadık. Kapısı bize her zaman açıktı. Randevu almadan odasına girer, gazetenin yayın politikasına yönelik eleştirilerimizi dahi paylaşırdık. Yazı İşleri Müdürü haberimizin içeriğini bozan bir başlık attıysa önce yazı işleri müdürüne görüşümüzü söylerdik. Düzeltilmez ise gider Okay Gönensin ile paylaşır, ikna eder değiştirilmesini sağlardık. Hiç kızdığını, “haddimizi aştığımızı” ima ettiğini hatırlamıyorum. Hep içtenlikle dinler, “dinlermiş” gibi yapmazdı. Bize “gerçek gazetecilerin sonuna kadar özgür olabildiği rüya gibi” bir gazete yapmıştı. Haber, muhabir ve yönetici arasındaki mesafenin en kısa olduğu yer, Yeni Yüzyıl gazetesiydi. Bu yakınlık, haberin içeriğinin zenginleşmesinin, hataların yayına çıkmadan önlenmesinin sigortasıydı. Okay beyin kapısının açık olması bunun için çok kıymetliydi. Yayın Yönetmeni olması Okay Gönensin'i haberciden, haberden uzaklaştırmazdı. Yazı İşleri toplantılarına tüm bölüm yöneticilerinden daha sıkı çalışarak gelir. Her bölüm için en az dört-beş haber önerirdi. Ona gelen bir bilgiyi, bülteni yanımıza gelerek bize verir "Buna bir göz atın, haber değeri varsa yaparız, yoksa çöpe atın" derdi. Haber değeri olmayan bültenleri burnumuza dayayarak “Arkadaşımın bülteni, hemen bunu haberleştirin” diye emir buyurmazdı. Bizim için ulaşılmaz, zor gülümseyen, güç ve zenginlik sembolü gösteriş mekanlarının insanına dönüşen sayısız medya yöneticilerinden biri hiç olmadı. Yeni Yüzyıl’da birlikte çalıştığımız, çok erken yaşta kaybettiğimiz sevgili arkadaşımız Necdet Saraç, Yeni Yüzyıl'dan ayrılıp başka köklü bir gazeteye gittiğinde, "Yeni çalıştığım bu gazetede haber muhabirden çıktıktan sonra araya 10 kişi giriyor. Ama yine de çok önemli hataların düzeltilmediğine tanık oluyorum. Bu açıdan Yeni Yüzyıl gerçekten çok özeldi. Kıymetini bilin" demişti. Doğruydu! Bizler Yeni Yüzyıl’ın kıymetini hep bildik. Ama her rüya gibi kısa sürdü. Okay Gönensin olmadığı için de zaten daha sonra Yeni Yüzyıl’ın yerine çıkan hiçbir gazete de tutmadı. Hatta Yeni Yüzyıl’ın yerine çıkan Yeni Binyıl için Okay Gönensin beni sağlık editörü olarak önermişti. Görüşmeye gittiğim gün Yeni Yüzyıl’ın ne kadar özel olduğunu heyecanla hatırlatırken Yeni Binyıl’ın yöneticisi “Unutun efendim Yeni Yüzyıl’ı ve onun çalışma koşullarını. Bu bambaşka bir gazete, hayal kurmayın” demişti. Ben de görüşmeyi kısa kesip onları unutmayı tercih etmiştim! Biz eğitim editörü arkadaşım Gülseren Ergezer Güver ile birlikte Okay Gönensin’i Yeni Yüzyıl buluşmalarında her gördüğümüzde “Yeni Yüzyıl’ı ne zaman çıkarıyorsunuz, nerede olursak olalım istifa edip hemen gelip çalışırız” derdik. O da bize “Siz benim başımı belaya mı sokacaksınız. O iş bitti. Size rahat mı batıyor?” derdi. Okay Gönensin, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ödül jürilerinde, meslek ilkeleri komisyonlarında da hep görev aldı ve fark yaratmaya devam etti. Her toplantıda zekasıyla meslek gündemini belirleyen önerilerde bulunur ve "iyi bir şey yapıyoruz" duygusunu bizlere hissettirirdi. Son olarak dün Okay Gönensin’i bir toplantıya davet etmek için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden aradık. Geleceğini söyledi. Bugün sabah da onun içimizi acıtan ölüm haberiyle uyandık. Okay Gönensin, biz ölene kadar muhabir kalacak olanlar; sizi hep çok sevdik. O yüzden belki de ölümünüze en çok biz üzüldük. Sizi, kısa süren Yeni Yüzyıl rüyamızı hiç unutmayacağız. Sizi çok sevmeye de devam edeceğiz. Işıklar içinde uyuyun.