Okumadığımız kitaplar hakkında nasıl konuşabiliriz?

Okumadığımız kitaplar hakkında nasıl konuşabiliriz?

Pierre Bayard’ın 'Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?' adlı kitabını bugünkü köşesine taşıyan Hürriyet yazarı Doğan Hızlan, "Mutlaka sözü eski ustalara, onların eserlerine getirin. Bu konuda size biraz tüyo vereyim. Ama sizin de onlardan birkaç satır okumuş olmanız şart, en azından kulaktan dolma bilgilerle idare edecek kadar bir birikiminiz olması gerekiyor. Aksi takdirde size tavsiyelerde bulunamam, elinizden tutamam" dedi. Hızlan, "Konuşmaya katılabilmek için çok bilinen bazı adların ekseninde dolanmalısınız. Çünkü onlar hakkında o kadar çok yazıldı, o kadar çok konuşuldu ki, hafızanızda mutlaka bir iz kalmıştır. Artık siyasetçiler bile onlardan dizeler okuduğu için yüzeysel bilgiye sahipsiniz. Siz o bilgileri naklederken okumuş gibi yapabilirsiniz. Artık inandırıcılık derecesi sizin üslubunuzun gücüne bağlı" dedi.

Doğan Hızlan'ın Hürriyet'teki yazısı şöyle:

Tatildesiniz ve bir arkadaş grubu içinde söz kitaplardan açıldı.

Hele içinizde bir kitap kurdu varsa mutlaka yeni yayınlardan söz edecektir. Siz iyi bir edebiyat okuru değilseniz, yeni kitapları takip etmiyorsanız, işiniz zor.

Mutlaka sözü eski ustalara, onların eserlerine getirin. Bu konuda size biraz tüyo vereyim. Ama sizin de onlardan birkaç satır okumuş olmanız şart, en azından kulaktan dolma bilgilerle idare edecek kadar bir birikiminiz olması gerekiyor. Aksi takdirde size tavsiyelerde bulunamam, elinizden tutamam. 

Bunları nasıl yapacağız sorusunun cevabını Pierre Bayard’ın Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?* kitabında bulabilirsiniz.

Konuşmaya katılabilmek için çok bilinen bazı adların ekseninde dolanmalısınız.

Çünkü onlar hakkında o kadar çok yazıldı, o kadar çok konuşuldu ki, hafızanızda mutlaka bir iz kalmıştır. Artık siyasetçiler bile onlardan dizeler okuduğu için yüzeysel bilgiye sahipsiniz.

Siz o bilgileri naklederken okumuş gibi yapabilirsiniz. Artık inandırıcılık derecesi sizin üslubunuzun gücüne bağlı.

Divan Şiiri, İkinci Yeni gibi konularda susma hakkınızı kullanın. Tanrı korusun cehalet denizinde boğulursunuz.

Hayatınız boyunca sevdiğiniz ve okuduğunuz isimler vardır, onları bir kere sürekli aklınızda tutun.

Son yıllarda edebiyat eserlerinden uyarlanan dizileri izlemişsinizdir mutlaka. En azından ana hatlarıyla konularını biliyorsunuzdur. İzlemiş değil de okumuş taklidi belki işinize yarayabilir.

Ben yine de okumanızı salık veririm ama.

 

***

 

BAYARD kitabında kültürü bakın nasıl tanımlıyor:

“Kültür bireysel cehaleti gizlemekle yükümlü bir tiyatrodur.”

 

Kitap Oscar Wilde’ın bir sözüyle başlıyor:

 

“Eleştirisini yapacağım bir kitabı asla okumam, insan o kadar etkileniyor ki.”

 

Paris Üniversitesi’nde hem edebiyat profesörü hem psikanalist olduğu için yazar, insanoğlunun edebi açmazlarını keşfetmekte ustalığını gösteriyor. Şu sözünde gerçekçilik payının ne kadar yüksek olduğuna katılmamak mümkün mü?

 

“Ben özel hayatta para ve cinsellik hariç, insanlardan bilgi edinmenin kitap okuma konusundaki kadar zor olduğu başka alan tanımıyorum.”

 

Okuma eyleminde kütüphanecinin durumu nedir? Birini okursa diğerlerine haksızlık etmek istemez.

 

Yazarın bir itirafı bizi okumamaya sevk ediyor adeta.

 

“Ben Joyce’un Ulysses’ini hiç okumadım ve görünen o ki hiçbir zaman da okumayacağım.”

 

Ama Ulysses hakkında konuşmuş.

 

‘Okumama Ustası’ Paul Valery, okumadığı Proust hakkında ölümünden sonra konuşmuş, yazmıştır da.

 

Umberto Eco’nun Gülün Adı üzerine bölümü de gerçekten bir romanın nasıl okunacağı, hakkında nasıl konuşulacağını özetliyor.

 

Pierre Bayard bizi tuzağa düşürüyor. Zekice yorumlarla ortada bırakıyor.

 

Çünkü sonunda karar veriyoruz ki, o kitaplar okunmadan böyle bir kitap yazılamazdı.

 

Gene de Oscar Wilde’ın bir sözünü anmadan geçemeyiz. Ona göre bir kitabı okumak için en uygun süre, altı dakikaymış.

 

***

 

BU deneyleri yaşamış, bu yöntemi uygulamış birinin vardığı sonucu doğrusu merak ediyorum.

(*) Everest Yayınları, Türkçesi Aysel Bora.