Cumhuriyet muhabiri Pınar Öğünç, Taksim'de bulunan 'Dünyada Mekan' isimli yer hakkında "Burası beyaz yakalı, freelance çalışanlar ve işsizler için bir dayanışma alanı diyelim" ifadelerini kullandı. 17’den sonrası ve hafta sonları toplantı, atölye, film gösterimi gibi etkinliklere ayrılan mekandan Meral, bu ticari ortak ofislerin daha çok kartvizit değiştirme, “networking” amaçlı kullanıldığını belirtiyor.
Pınar Öğünç'ün Cumhuriyet gazetesinin bugünkü nüshasında yayımlanan beyaz yakalılarla ilgili yazı dizisinin ikinci partı olan 'Müdürsüz, patronsuz bir ofisten fazlası' başlıklı analiz haberinin bazı bölümleri şöyle:
Çay demlenmiş, günün nöbetçisi makinede kahveyi de hazır etmişti. Tatil gününü “kiralık işçilik” konusunda bir söyleşi dinlemeye ayıranlar, ellerinde simitler, kurabiyelerle yavaş yavaş birikti. İstanbul, Taksim’de Danışman Geçidi’ndeki Dünyada Mekan’a (https://dunyadamekan. wordpress.com/) benzeyen bir yer yok galiba. Burası beyaz yakalı, freelance çalışanlar ve işsizler için bir dayanışma alanı diyelim. Yazları küçük bir ara verilse de düzen şu: Hafta içi 10-17 arasındaki “sessiz çalışma” saatlerinde dileyen gelip dev masanın etrafında günlük “mesaisini” yapıyor. Müdürsüz, patronsuz bir ofisten fazlası. 17’den sonrası ve hafta sonları da toplantı, atölye, film gösterimi gibi etkinliklere ayrılmış. Geçen yıl sonunda açılan Dünyada Mekan’ın fikrî arka planında Müştereklerimiz’in çağırıcısı ve parçası olduğu forumlar, Kaç Bize Gel, Plaza Eylem Platformu, Yayınevi Emekçileri Kolektifi gibi muhtelif grupla birliktelik var. Şu an grupların değil, bireylerin alanı burası. Çevirmen, yazılımcı, gazeteci, akademisyen...
Dünyada Mekan, masa ya da oda kiralanabilen son moda ticari ortak ofis mecralarına benzemiyor; oralardaki gibi “müşterilere” ürün tanıtımı, şarap tadımı falan yapılmıyor, ünlü ziyaretçileri olmuyor. Meral, bu ticari ortak ofislerin daha çok kartvizit değiştirme, “networking” amaçlı kullanıldığını, fiyatların da seçilen pakete göre 1200 liraya kadar çıktığından bahsediyor. Freelance sanatçı, barış bildirisine imza attığı için yarızamanlı ders verdiği üniversiteden atılan Zeyno, “Onların networking dediği yerine, biz benzer alanlarda çalışanların iş paylaşabilecekleri, bunun rekabetçi değil dayanışmacı biçimde yapılabileceği bir üretim kooperatifi oluşturabilir miyiz diye soruyoruz” diyor. Şirketleşmeden dayanışmacı bir grafik web tasarımı üretim kooperatifi nasıl olabilir örneğin? Bunun temasları oluşurken bir tüketim kooperatifi hayata geçmiş bile. Direnen Üretici Tüketici Kolektifi (DÜRTÜK), Yedikule Bostanları ve başka direnen bostanlardan ürün alıp dağıtıyor. Bu o üreticilerle de dayanışmak demek.
Dünyada Mekan, kendini evlerine kapatmış serbest çalışan beyaz yakalılar için “pijamalarını çıkarma” nedeni; daimi güvencesizlik, söz verilen ücretleri zamanında alamama, 7/24 e-postalarına bağlı olma, ücretli çalışandan daha uzun saatler mesai yapma gibi dertleri ve bunun siyaseti üzerine konuşabilecekleri bir alan. “Ya yüçük ofislerde aile gibi çalışıyorsunuz, sorunlar konuşulamıyor. Ya da büyük ofislerde kimse birbirine temas etmiyor. Freelance çalışanlar evlerine ya da kafelere hapsolduklarından diğerleriyle temasları yok. Böyle bir mekân olursa yalnızlık ortadan kalkar ve belki fark etmediğimiz başka tür örgütlenme formüllerine gider diye düşündük” diyor Zeyno.
Umut-Sen’den avukat Mürsel Ünder, kiralık işçilik ve özel istihdam bürolarına ilişkin yasanın çalışma hayatını nasıl değiştireceğini anlatıyor Dünyada Mekan’da.
Özel istihdam büroları denince önce akla bakıcı sağlayan şirketler geliyor. Lakin bu bürolar aslen telekomünikasyon ve finans sektörlerinde yıllardır gayriresmi biçimde işliyordu. Yasa, var olan durumun zeminini oturttu, hatta işveren açısından pürüzleri giderdi.
Hizmetlerin ticarileşmesinin 30 yıllık macerasından başlıyor Ünder. Bugün konuştuğumuz “kiralık işçilik”in kökeni, Türkiye’nin 1995’te Dünya Ticaret Örgütü’yle kurucu üye olarak imzaladığı, 2000’lerden sonra da mevzuatını buna göre peyderpey değiştirdiği Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’nda (GATS) yatıyor.
İşçiyle işveren arasına üçüncü aktör olarak özel istihdam bürolarının girişi, Ünder’in “Beğenmediğimiz taşeron sistemini bile mumla arayacağız” dediği, çalışan açısından karanlık günler demek. Mavi, beyaz yaka ayrımı yapmayan sistemin, “güvenceli esneklik” denerek işverenin yükünü ve mesuliyetlerini azaltacağını, nihayetinde çalışanları “sefalette” eşitleyeceğini söylüyor. Kıdem tazminatı ortadan kalkacak, dört aylıktan iki kez üst üste kiralama mümkün olduğu için sekiz ay sonra herkes işsiz kalabilir. Şirketlerin insanları tam zamanlı, kadrolu kadar çalıştırıp “kiralık” gibi davranacağı manipülatif yollar açık görünüyor.
İşsizliğin bu yolla azalacağı söyleniyor, kâğıt üzerinde öyle görünebilir de. Kısmi süreli çalışma, uzaktan çalışma, iş paylaşımı gibi yeni tanımlarla başka işçinin tam çalışma süresinin işverenin isteğine göre ikiye üçe bölünmesinden kaynaklanacak bu. Yaygınlaştıkça kadrolaşmanın tamamen bitmesi riski var. Şartlar arasında “İşçi beğenilmezse kiralandığı büroya geri gönderilebilecek” var. Daha ne?
Dünyada Mekan’da bu yeni çalışma rejimine karşı birleşik bir mücadele nasıl yaratılabilir üzerine tartışılıyor sonra.