T24- 12 Eylül, artık darbelerle değil daha çok halkımızın demokratikleşme iradesiyle anılacaktır. Üç gündür toplumun evet kararına mazeret uyduran, hâlâ milletimizin çoğunluğundaki ileri demokrasi talebini göz ardı etmeye çalışan, abuk sabuk yorumlar yapanlar var.
Zaten böylelerinin en büyük problemi, kendi mahallelerinin yaldızlı kabullerini, hâlâ hakikat zannetmelerinde... Bir kısım siyasetçinin de hatası bu. Halka yaslanmak yerine, demokrasi dışı merkezlere, güç odaklarına itibar etmeleri, seçmen iradesini ciddiye almamaları, onlara durmadan yanlış yaptırıyor.
Daha önemlisi, Cumhuriyet'in ilk yıllarından beri, kendilerini elit-aydın, ülkenin ve sistemin asıl sahibi gören otoriter azınlığın, bu milleti anlamaya çalışmaması... Milleti kaba, cahil bir halk yığını kabul etmeleri... Milleti tanımıyorsun, değerlerini benimsemiyor ve küçümsüyorsun, Türkiye'nin nereye gittiğini ve dünyayı okuyamıyorsun, ama her şeyin en doğrusunu da yine sen biliyorsun... Bu öyle bir aymazlık ve önyargı ki, atomu parçalamak bu zihniyet sahiplerinin değişmesinden daha kolay... Her yenilgiye mazeret bulma, durmadan bahane uydurma, her yenilgiden sonra halkı suçlama, paranoyalar üretme, vehimlere takılıp kalma, sahi ne zaman son bulacak? Bir defa olsun yanlış yaptığınızı kabul edemez misiniz? Bir defa olsun boy aynasına bakamaz mısınız? Herkese talkın vermeyi seviyorsunuz, bir defa olsun özeleştiri yapamaz mısınız?
Tayyip Erdoğan neden bu kadar başarılı oluyor? O kadar yıpratma kampanyalarına rağmen, halkın kendisine olan güveni neden devam ediyor? Bunun sebeplerini objektif, bilimsel bir analizle anlamaya çalışamaz mısınız? Fethullah Gülen referandumda evet çağrısı yaptığında "o da siyasallaştı" diyeceğinize, "bu bir seçim değil, bu insan yıllardır ve ısrarla demokrasi, hem de mana boyutlu demokrasi çağrısı yapıyor" deyip, bunu anlamaya çalışmalı değil misiniz? Yine sırf evet çağrısı yaptı diye "Okyanus ötesi" diyerek esrarlı cümleler kuracağınıza, nazik davranıp bu insanın ismini telaffuz etmeli, dünya çapındaki hizmetlerini, küresel barışa verdiği desteği görmeli, hakkını teslim etmeli değil misiniz?
Referandumdaki yüzde 58'lik evet, geri dönülmez bir değişimi anlatıyor. Vesayetin harcı bitti bu ülkede. Herkes, her kurum için demokrasiden başka çıkar yol yok. Askerler, yargıçların gücünden yararlanarak, bildik bir medyanın da koruması, kollaması ve desteği ile artık bu ülkeyi yönetme cesaretini bulamayacaklar.
Bu bir hesaplaşma değil. Eninde sonunda geleceğimiz noktaydı. Anayasayı darbeci zihniyetten kurtarma hamlelerinin hepsi mahkemeden döndü. Halkın yüzde 47 oy ile desteklediği iktidar, kapatılma tehdidi altına sokuldu. Sistem kilitlenince en doğrusu yapıldı, halka gidildi. Halk da iradesini ortaya koydu.
Bu irade, demokrasi diyor. Bu irade, herkesten hesap sorulsun diyor. Bu irade, vesayet istemiyor. Bu irade, insan hakları, hukukun üstünlüğü diyor.
Referandum bir şaka değildi. Bir deneme değildi. O yüzde 58'lik evet, bir kararlılığı ifade ediyor. Demokratikleşmeye verilen güçlü desteği ifade ediyor. Vesayetçilerin bütün moral zeminlerini, tahkim edilmiş mevzilerini yerle bir ediyor. Artık vesayetin surlarında en önemli gedik açılmıştır ve oligarşik azınlığın kaleleri düşmüştür. Laikçiler kaybetmiştir.
Dindarların demokratik laiklikle bir sorunu yoktur. Sorun, tek parti döneminin, dini toplum hayatından silmeye, sadece vicdanlara hapsetmeye çalışan katı uygulamalarındadır... AB'nin de talep ettiği demokratik laiklik, bu ülkenin en büyük uzlaşma zeminidir. "Hayır" diyen insanlarımızı daha fazla korkutmanın, onları tedirgin etmenin alemi yoktur.
Referandumdaki halk iradesi, Türkiye için tarihî bir sayfa açmıştır. Demokrasi tarihimizin en anlamlı, en değerli dönemecini döndük. Bu yeni sayfanın değerini her geçen gün daha da idrak edeceğiz. Canla başla çalışan, demokrasi bayrağını daha ileriye taşıyan herkese yürek dolusu teşekkürler... (Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce'nin 16 Eylül 2010 tarihli yazısı)