Telesiyej (Taraf - 31.07.2012) Dünyanın en büyük organizasyonu sayılan Olimpiyat Oyunları’nın, İngiltere’deki açılış töreninde işçi sınıfının (proletaryanın) doğuşunun spektaküler temsilini izledik.
Tarım döneminden sanayi dönemine geçişin İngiltere’de (Britanya) gerçekleştiğini herkes (açıklamalara göre bir milyar), tv aracılığıyla öğrenmiş oldu böylece!
Londra Olimpiyat Oyunları açılış şovunun ruhu bu dönüşüme dayandırılmıştı; canlandırmada, tarımdaki üretimin yerini sanayi üretimi aldı; ağaçlar kökünden söküldü, yerinde fabrika bacaları yükseldi ve yeni sınıflar şekillendi. Ayrıca, bu dönüşümün türevleri olarak kadın hakları hareketinin başlamasını izledik; sağlıkla ilgili sosyal örgütlenme gibi konuların da İngilizler (Britanyalılar) tarafından nasıl geliştirildiğini öğrendik bir kez daha.
Dünyanın en büyük spor organizasyonunun açılışında bunlara tanık olduk işte.
Törenin majör konuları bunlardı. (Bir de Kraliçe- James Bond parodisi vardı tabii, benim biraz Fransız kaldığım.)
Görüntüsüyle, sesiyle; koreografisi ve müziğiyle bu şov şahaneydi, herkes bayım bayım bayıldı.
Ayrıca, teknik olarak da kusursuzdu elbet.
Lakin, işin mana kısmına gelince; insanın aklına “niye” sorusu takılıyor.
Niye, İngiltere’nin tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişiyle karşılaştık şimdi biz, hem de bir spor organizasyonunun açılışında? (Tamam, tarihin diyalektik akışı içinde önemli ve kaçınılmaz bir dönemdir, bütün dünyanın dönüşümünde etkisi olmuştur ama...) Bu olguyu, özellikle Batı seyircisi zaten bilir. Aldığı temel eğitimlerden öğrenmiştir bunu. Dünyanın başka yerlerinde de, bu bilgilere haiz olanlar yüz milyonları geçer.
Londra Olimpiyat Oyunları erki, Britanya ile ilgili bir uygarlık gösterisi sunmayı amaçladıysa şayet; insan bu coğrafyanın kadim kültüründen, bu kültürün kitlelerce bilinmeyen yönlerinden, Britanya’nın insanlığa kattığı kalıcı insani değerlerden, kendi tarihi içinde spora olan katkısından bir şeyler görmeyi bekliyor. (Bu arada, 2004 Atina Olimpiyatları açılış töreni canlanıyor insanın zihninde. Ve ister istemez o muhteşem kültürel şovla, şimdiki açılışı kıyaslıyor insan ve şovun görkemi dışında sukutuhayale uğruyor.)
Londra Olimpiyatları’nda sunulan, kapitalistin ve proleterin bu temsilî doğuşunda; bu doğumun ve gelişimin, her yeni köklü dönüşümde yaşandığı gibi bazı zorlukları olduğu görsel işitsel olarak hafiften hissettirilirken proletaryanın kılık kıyafeti, ifadesi, hareketleri , aslında tatlı bir geçiş yapıldı!
Oysa, bu dönemde insanlık tarihinin en büyük trajedisi diyebileceğimiz bir sömürü yaşanmıştı; çalışma koşulları korkunç, hatta ölümcüldü. Çocuklar da dâhil olmak üzere kadınlar ve erkekler günde 16-18 saat çalıştırılıyordu; çocuklar makine başında uzun süre ayakta kaldıkları ve yeteri kadar beslenemedikleri için bitkin düşüyor, hastalanıp ölüyordu. Marx, Kapital’de (1. Cilt, 6. Kısım)“Makineleşmenin ve modern sanayinin doğuşunu, yoğunluğu ve boyutları bakımından bir çığı andıran müthiş bir sınır tanımazlık izledi. Ahlâkın ve doğanın, yaşın ve cinsiyetin, gecenin ve gündüzün bütün sınırları yıkıldı” der.
Gece ile gündüzün karıştığı bu dönemde işçiler ağır çalışma koşulları yüzünden henüz yaşlanmadan ölüyordu. Britanya’da kapitalizme çok kurban verildi sanayi devriminin başlangıç döneminde.
Hiç de masum olmayan bu dönemin önemli unsurlarından biri olan ki, kapitalist onlarsız işini yapamaz , en küçük bir direnişte işçilerin karşısına çıkarılan ve bu direnişi vahşi bir şekilde yok eden emniyet gücü (polis) ile işbirlikçi sarı sendikadan eser yoktu Londra Olimpiyatları’nın açılış şovundaki sanayi dönemine geçiş sahnesinde.
Mademki bu konu işleniyor, proleterin önüne dikilen ve kapitalistin canlı silahı olan bu kaba kuvvete de değinilmeliydi bu canlandırmada.
Bu hâliyle her şey oldukça yerinde, masum, hatta tatlı bir masal havasında, oynayıp coşarak temsil edildi. (Marx’ın da kemikleri sızlamıştır.)
Bir kültür gösterisinden ziyade, çok iyi kamufle edilmiş bir güç gösterisiydi bana göre bu açılış.