Olmadan da yaşayabileceğimiz 7 organ

Olmadan da yaşayabileceğimiz 7 organ

İnsan vücudu kendisini inanılmaz derecede çabuk toparlayabilen bir yapıdır. Kan bağışladığımızda 3.5 trilyon civarında kırmızı kan hücresi kaybederiz fakat vücudumuz hızlı bir şekilde kendini yeniler. Hattâ hayati organlarımızın büyük bir bölümünü kaybedip hayatta kalabilmemiz mümkün.

Diğer bazı organlarımız da yaşamımız üzerinde çok fazla etki bırakmadan vücudumuzdan tamamen çıkarılabilir. İşte Bilim Fili’nin derlemesiyle “Olmadan da yaşayabileceğimiz” 7 organ:

Dalak

Dalak, karın bölgesinin sol tarafında, kaburgaların tam altında arkaya doğru uzanan bir organdır. Yaralanma sonucunda en sık çıkarılan organlardan birisidir. Kaburgalara yakın bir bölgede yer aldığı için, karın travmasına maruz kalma ihtimali yüksektir. Kolayca yırtılan bir kağıt benzeri kapsülle çevrilidir. Bu kapsül hasar aldığı takdirde kolayca iç kanamaya sebep olabilir ve eğer teşhis edilmez ve tedavi edilmezse bu iç kanama ölüme neden olabilir. Dalak içerisine baktığımızda hemen göze çarpan iki renk görürüz. Bu renkler koyu kırmızı ve az da olsa beyazdır. Esasında bu renkler işlevleriyle bağdaşır. Kırmızı renkli kısım, alyuvarları (kırmızı kan hücreleri) depolama ve yenilemeden sorumluyken, beyaz renkli kısım ise ise akyuvarlar (beyaz kan hücreleri) ve trombositlerden (kan pulcukları) sorumludur. Dalağımız olmadan rahatlıkla yaşayabiliriz. Çünkü karaciğerimiz, alyuvarları ve bileşenlerini yenileyerek dalağın görevlerini üstlenebilir. Ayrıca, lenfoid dokuları da dalağın bağışıklık fonksiyonu görevlerine yardımcı olabilir.

Mide

Midemizin dört temel görevi vardır. Bunlardan birisi, kasılıp gevşeme hareketiyle besinlerin fiziksel sindirimini sağlamaktır. Bunun yanı sıra proteinlerin sindirimini sağlayarak kimyasal sindirim gerçekleştirmektir. Bir diğer görevi ise emilim yaparak sindirilen besinlerin kana geçişini sağlamaktır. Midenin bir başka görevini ise salgı üretmek şeklinde özetleyebiliriz. Mide, kanser veya travma hasarı neticesinde ameliyatla alınabilir. 2012 yılında, İngiliz bir kadın sıvı nitrojen içeren bir kokteyl içtikten sonra midesini aldırmak zorunda kaldı. Mide çıkarıldığı zaman, cerrahlar yemek borusunu doğrudan ince bağırsağa bağlar. İyi bir iyileşme ve vitamin takviyesiyle normal bir beslenme düzeni sürdürülebilir.

Üreme organları

Erkek üreme organları testis, kadın üreme organları ise yumurtalıktır. Bu organlar çift halinde bulunur ve insanlar bu organ çiftlerinden birisinin alınmasıyla da çocuk sahibi olabilir. Kanser veya özellikle erkeklerde şiddet, spor ve trafik kazaları yüzünden üreme organlarının biri veya ikisi birden ameliyatla alınabilir. Kadınlarda ise rahim (döl yatağı) alınabilir. Rahim ameliyatı (histerektomi) kadınların çocuk sahibi olmasını engeller ve ayrıca menopoz öncesi adet döngüsünü de durdurur. Araştırmalar, yumurtalıklarını aldıran kadınların ortalama yaşam süresinin düşmeyeceğini ortaya koyuyor. İlginç bir şekilde, iki testisini aldıran erkeklerin ise ortalama yaşam süresi artabiliyor.

Kolon (Kalın Bağırsak)

Kolon veya kalın bağırsak yaklaşık 2 metre uzunluğunda bir tüptür ve çıkan kolon, transvers kolon, inen kolon ve sigmoid kolon olarak dört kısımdan oluşur. Kalın bağırsağın bu kısımlarının temel görevleri, su ve vitaminlerin emilimini sağlamak ve kalan besin atığı posayı sıkıştırarak dışkı haline getirmektir. Kanser veya diğer hastalıklar kolonun bir kısmının veya tamamının alınmasına sebep olabilir. Ameliyattan sonra tuvalet alışkanlarında bir değişikliğe yol açsa da genelde insanlar rahat bir şekilde iyileşir. Bu iyileşme sürecine yardımcı olması için ilk aşamada yumuşak gıdalarla beslenilmesi önerilir.

Safra kesesi

Safra kesesi, karnımızın göğüs kafesine yakın yerinde sağ tarafta karaciğerimizin hemen altında bulunur. Safra denen bir maddeyi depolar. Safra, karaciğerimiz tarafından üretilir ve yağların sindirimine yardımcı olur ancak sindirim için ihtiyaç duyulmadığı durumlarda safra kesesinde depolanır. İnce bağırsağımız, yağı tespit ettiği zaman, yağların sindirimine yardımcı olması için salgıladığı bir hormon ile safra kesesini safra salma noktasında uyarır. Fakat, safradaki aşırı kolesterol safra taşı oluşturabilir ve bu taşlar safranın dolaştığı ince boruları tıkayabilir. Bu durum gerçekleştiğinde safra kesesinin alınması gerekebilir. Safra kesesi alma ameliyatı, kolesistektomi olarak bilinir ve Türkiye’de her yıl -kesin veri olmamakla birlikte- 40.000-60.000 insanın bu operasyonu geçirdiği tahmin ediliyor. Pek çok insan hiçbir medikal müdahale gerektirmeden safra taşı taşırken, herkes bu kadar şanslı olmayabilir. 2015 yılında Hindistan’da bir kadının ameliyatla -rekor sayıda- 12.000 safra taşı aldırdığı biliniyor.

Apandis

Apandis, kalın bağırsağımız ve ince bağırsağımızın birleşiminde bulunan küçük, kör uçlu solucan benzeri bir yapıdır. Tek taraflı doğası gereği, bağırsağa ait maddeler içeri girdiğinde dışarı atmak zorlaşır ve apandis iltihaplanır. Buna apandisit veya apandis iltihabı denir. Ciddi durumlarda, apandisin alınması gerekmektedir. Öte yandan apandisiniz alınsa bile tekrar büyüyüp acıya sebep olabilir. Bazı durumlarda apandisin küçük bir parçası vücutta kalmış olabilir ve bu kısım tekrar iltihaplanma yapabilir. Apandisini aldıran insanlar yaşamlarında hiçbir fark hissetmezler.

Böbrekler

Pek çok kişi iki böbreğe sahiptir fakat bir böbrekle de hayatta kalabilirsiniz. Hatta diyaliz makinesine bağlı olarak iki böbreğiniz olmadan da yaşayabilirsiniz. Böbreklerin rolü; kanı süzerek su ve elektrolit dengesini ve vücudun asit-baz dengesini korumaktır. Böbreklerimiz, bir elek gibi davranarak, vücudun ihtiyaç duyduğu protein, hücre ve diğer besin içerikleri gibi yararlı şeyleri tutacak şekilde yapar. Daha da önemlisi, ihtiyacımız olmayan pek çok şeyden idrar aracığıyla kurtulmamızı sağlar.

Böbreğimizi veya böbreklerimizi pek çok sebepten ötürü aldırmak zorunda kalabiliriz. Kalıtsal durumlar, alkol ve uyuşturucudan kaynaklanan zarar veya enfeksiyon bu sebeplerden bazılarıdır. Eğer iki böbreğimizi de kaybedersek, böbrek görevi dışarıdan sulunan diyaliz makinesi desteğiyle sağlanabilir. Bu destek iki şekilde gerçekleşebilir: Hemodiyaliz ve peritoneal diyaliz. İlki (hemodiyaliz), dekstroz çözeltileri içeren bir makine yardımıyla, ikincisi ise (peritoneal diyaliz); karın bölgesine -dışarıdan- yerleştirilen ve dekstroz çözeltilerini manuel olarak içeri-dışarı taşıyan bir sonda yardımıyla kanı süzer. Her iki yöntem de atıkların vücuttan atılmasını sağlar.

Eğer bir kişi diyalize bağlanırsa, beklenen yaşam süresi diyaliz tipi, cinsiyet, mevcut hastalıklar ve yaş gibi belli faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Pediatric Nephrology (2017)‘de  yayımlanan bir araştırmada, diyalize bağlanan 20’li yaşlarındaki hastaların 16 ila 18 yıl yaşadığını öngörürken 60’lı yaşlardaki insanlar için bu sürenin yaklaşık 5 yıl olduğunu ileri sürüyor.