Darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Meclis'ten geçerse idamı cezasını onaylarım" sözleriyle ilgili olarak 'Türkiye’nin, ölüm cezasını geri getirmesi için, TBMM’den kanun geçirmesinin yetmeyeceği' belirtildi. TC Anayasası’na göre kanun niteliğinde sayılan ve her koşulda idam cezasını kaldıran 2005 yılında imzalanan AİHS'ye ek 13. Protokol'den çekilmesinin gerektiği belirtildi.
Cumhuriyet'te yer alan habere göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS), 1950 yılında imzalanan ilk (özgün/ original) metninde ölüm cezası yasaklanmış değildi. (Yasama hakkına ilişkin Madde 2)
1983 yılında imzalanan AİHS’ye ek 6. Protokol, ölüm cezasını kısmen (savaş hali dışında) kaldırmış; 2005 yılında imzalanan 13. ek Protokol ise, savaş hali de içinde olmak üzere her koşulda ölüm cezasının kaldırılmasını sağlamıştır.
Ölüm cezasını Avrupa kıtasından silmeyi amaçlayan bu protokol, Avrupa Konseyi’nin 47 üyesinden 44 devletçe imzalanmış ve hakları tanımıştır. Türkiye de bu 44 devletten biridir. Kalan 3 devletten Ermenistan imzalamış ama onaylamamış, Rusya Federasyonu ile Azerbaycan ise imzalamamış ve onaylamamış durumdadır. Ancak bu devletler de, moratoryum ilanı yoluyla, ölüm cezasını kaldırmışlardır.
Türkiye’nin, ölüm cezasını geri getirmesi için, TBMM’den kanun geçirmesi yetmez. TC Anayasası’na göre kanun niteliğinde sayılan bu protokolden çekilmesi gerekir. Böyle bir çekilme ise bugünkü koşullarda Avrupa Konseyi üyeliğine veda etmek demektir.
Geçmişte Albaylar Cuntası döneminde, Yunanistan idam tehdidiyle karşılaşmış ve ihracı önlemek için, kendisi Avrupa Konseyi üyeliğinden çekilmişti (tarihteki tek örnektir /sonra yeniden üye oldu).
Kısacası bu, Türkiye’nin dış politikası, dünyadaki yeri ve imajı acısından son derecede büyük bir değişim demektir. Avrupa Birliği üyeliğine aday bir devletten, AB’den çok daha gevşek bir Avrupa örgütü olan Avrupa Konseyi dışında kalmanın getireceği sorunlar, çok ama çok büyük olacaktır.