Ölüm gecesi hikayesi..

İzmir'deki Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 13 bebeğin öldüğü geçen 20 Eylül'deki 'ölüm gecesi' hikâyesi, 'hastane bülteni'nin özel sayısında yayımlandı. 'Devlet memuru' oldukları için konuşamayan hekimlerin, hemşirelerin bebekleri kurtarma mücadelesi, sıkıntıları, acıları, duyguları 'Onlar bizim de bebeklerimizdi...' başlığıyla çıkan bültende yazıya döküldü. Başhekim Prof. Dr. Orhan Gazi Yiğitbaşı, "Bugüne kadar konu hakkında bilgi ve eğitim sahibi olanlar az konuştu. Bültenimiz, bu kez prematüre bebek ölümleri karşısında büyük bir şok yaşayan çalışanlarımızın sesi oldu" dedi. Henüz yazımı süren adli tıp raporuna göre bebeklerin ölümüne mamaya bulaşmış bakterilerin yol açtığı bildirilirken, yenilenme hareketinin sürdüğü Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde şok atlatılmaya çalışılıyor. Bu şokun atlatılması sürecinde belki Türkiye'de ilk kez hastane ve hastane çalışanlarının suçlandığı bir olay karşısında konuşamayanlar, sözle söyleyemediklerini yazı yoluyla kamuoyuna ulaştırmayı denedi. Hastane çalışanlarının yaşanan olay nedeniyle topyekun ağır ithamlara maruz kalmaları sonucu hissettikleri üzüntünün çok daha derinleştiğini belirten Prof. Dr. Yiğitbaşı, yazısında "Sanki, 'Sağlıklı doğmuş bebekler hastanenin mezbelelik yenidoğan servisine teslim edilmiş ve orada bacak bacak üstüne atmış, elinde sigarayla oturan, lakayt bir hemşirenin ve her şeyden bıkmış serkeş bir doktorun ihmali sonucu ölmüşler' gibi kamuoyunda oluşmuş algı doğru değildir" dedi. Neler yazdılar Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Nejat Aksu 'ölüm gecesi'ni kaleme aldı. Doç. Dr. Aksu, 20 Eylül gecesi ölümler başladıktan sonra çağrıldığı yenidoğan kliniğinde saat 23.30'da yaşananları şöyle anlatıyor: "Esra (Doç. Dr. Esra Arun Özer yenidoğan servisi klinik şefi) çok endişeli... Hemşirelerimiz üzgün ve telaşlı. Nasıl bir sorunla karşı karşıya olduklarını bilememenin paniği içinde canhıraş bebekleriyle ilgileniyorlar. Hizmetli personel meraklı ve ürkek bakışlarla görevlerini sürdürüyor. Dışarıda yoğun bir yağmur... İçeride buz gibi kasvetli bir hava..." Yenidoğan Servisi Klinik Şefi Doç. Dr. Esra Arun Özer ise duygularını şu sözlerle aktarıyor: "Hastanemizde yepyeni, çağdaş ve örnek gösterilen bir klinik kurmuştuk. Çok çalışmış ve çok emek harcamıştık. Kamuoyunda adeta cadı avına dönüşen, karalayıcı bu sorgulamayı hak etmemiştik. Şoke olduk ve çok üzüldük." Yenidoğan servisinin hemşire nöbet ekibi 'En zor 11 saat' başlıklı yazısında şunları söylüyor: "Bizler günlerce takip ettiğimiz, yaşamaları için elimizden gelen çabayı gösterdiğimiz ve bir anda elimizden kayıp giden 13 bebeğimizin ölümüyle yaşadığımız travmadan kurtulamamışken; en yakınlarımızın bile 'suçlu, katil, cani, canavar' olmaya uygun gördükleri kişileriz... Tepkiler, suçlamalar, sadece bilinçsiz insanların değil, sağlık çalışanlarının bile önyargıları... Ama bizi hiç biri üzmezdi. Çünkü biz biliyorduk ne kadar fedakarca çalıştığımızı. Bizi üzen kaybettiğimiz canlardı." ‘Bakışınla, dokunuşunla çok şey anlattın miniğim’ Yenidoğan servisi hemşiresi Türkan Boztepe: "Kimsenin bana veremediğini, çabalarımın karşılığını sen verdin minik bebek. 'Ağlama, gözlerindeki neşeyi hiçbir şey sakın alıp götürmesin' dercesine bana uzun uzun baktın ve sonra minik ellerinle yanağıma usulca dokundun. İşte o anda kelimeler kifayetsiz kaldı. Konuşamadın, söyleyemedin ama bir bakışınla, bir dokunuşunla çok şey anlattın miniğim. Suların bittiği yerde, ömrümüzün durduğu son durakta yine beraber olmak umuduyla..." ‘Cehennem geceden sonra güneş doğmadı’ Nöbet ekibinden: "Ve hiçbir şeyi anlamlandıramadan, sabaha kadar ressusituasyon ve müdahale ile geçen cehennem geceden sonra bizim için güneş doğmadı, 13 bebek kaybedildi..." ‘Hayır bebek söz vermiştin bize…’ Yenidoğan servis hemşiresi Zehra Ünlü: "Biz hemşireler arasında yok mu anneliği ümitle bekleyen? Ambulansla getirilen prematüre bir bebekte kendi sahip olamadığı bebeğini gören... Biz anneyiz, biz hemşireyiz... Bebek vazgeçmek üzere! Hayır bebek söz vermiştin bize, biliyorsun annenin kucağı bomboş... Günlerdir verdiğimiz emekler acımasız dakikalara teslim olmuştu... Yaptığımız doğru şeyleri fısıtlıyla söyledik hep; yanlış olanı haykırdık bir daha olmasın. Bizler de istemiyoruz bu bebek ölümlerini." Aydın Devlet Hastanesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahsin Çelik, 13 bebeğin ölümünden sonra şu mısraları kaleme almış: Ne kayıp giden yıldıza ne de batan güneşe Teleskop açıp seyretmekten kimse duymaz neşe Steteskop olup titrerlerken üzerlerine Akıllar durdu kimse inanamadı bu işe Uykusuzluktan ve ağlamaktan şişmiş gözler Bir de ruhunu incitmiş haddini aşan sözler Hoca üzgün, uzman bitmiş, asistan ve hemşire perperişan Yüreklere kor düşmüş, gülmeyi unutmuş yüzler Emeğin, asistanın, Esra'nın prematüresi Uykusuz gecelerin biricik tatlı piresi Bir kor gibi yakıp geçti, kavruldu tepecik Yürekleri dağladı bir de "ihmal var" denmesi Neden bülten hazırladık Başhekim Prof. Dr. Orhan Gazi Yiğitbaşı, neden bu bülteni hazırladıklarını şu sözleriyle açıkladı: "Bu takım bu şok karşısında bir tepki vermek arzusundadır. Bülten, özel bir sayı kapsamında bu tepkinin ifadesi olma rolünü üstlenmiştir. Dolayısıyla bu defa sadece kendi çalışanlarına değil mümkün olduğunca geniş kamuoyuna hitap etme konumuna bürünmüştür. Tepkisini ortaya koymaya çalışan ekip kamu görevlilerinden oluştuğundan birtakım zorluklarla karşı karşıyadır. Bu zorluklardan biri farklı politik görüşlere sahip hastane çalışanlarının ortaya koydukları tepkilerin üst makamlarımızda oluşturabileceği muhtemel rahatsızlık ve bunların yansımaları olabilecektir. Bir başka zorluk ise, izanı ve vicdanı yeterince gelişmemişlerin bültenden cımbızla bazı ifadeleri çekip tartışma konusu yapacaklarını bile bile gerçekleri bütün detayları ile ortaya koyma çabasının kolay olmadığıdır. 50 kişilik bir ekiple hazırladığımız bültende sağlık çalışanları olarak olaydan derin üzüntü duydukları, olayın nedenlerinin mutlaka ortaya çıkarılması gerektiği, kişisel bir hatanın tespit edilmesi halinde sorumlu ve sorumluların cezalandırılmasının şart olduğu mesajlarını vermek istedik."