Ölüm orucunda ölen kardeş anısına: Amed şehrim sende kaldı düşlerim

Ölüm orucunda ölen kardeş anısına: Amed şehrim sende kaldı düşlerim

 

HÜLYA KARABAĞLI - T24/ Ankara  

12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde 28 yaşındaki kardeşi Orhan Keskin’i ölüm orucunda kaybeden öğretmen İpek Gür, ölümünün 28. yılında kardeşini “Amed şehrim sende kaldı düşlerim” sözleriyle anıyor. 

\Yarın 28. ölüm yıldönümünde Karşıyaka Mezarlığı’nda ailesi ve yakınlarınca anılacak olan Orhan Keskin’in kardeşi öğretmen İpek Gür’ün en büyük isteği ‘yiğit’ dediği kardeşinin ve onlarca insanın can verdiği Diyarbakır Cezaevi’ni müze olarak görmek.

Ölümünün 28. yılı anısına İpek Gür’ün kardeşi Orhan’ı anlattığı yazısı şöyle:

  ‘Ardahan’dan Diyarbakır’a’

1956 yılında Ardahan’da Demokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu köy okulunda, ortaöğrenimini Çıldır Ortaokulunda, Lise öğrenimini Silvan Lisesinde tamamladı. Devrimci düşüncelerle Silvan’da tanıştı. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Matematik bölümünü kazandı. Eğitim Enstitüsünün 2'nci sınıfında "profesyonel devrimciliğe" başladı. 1978 yılından 1980 yılının 28 Mayıs’ına kadar Güney Doğu Anadolu’nun ilinden ilçesine köyünden mezrasına devrimci çalışmalar yaptı. 3 Mart 1984 yılında Diyarbakır Cezaevinde Ölüm orucunun 54. gününde hayatını kaybetti. Diyarbakır Cezaevi mutlaka müze olmalıdır. Amed şehrim benim sende kaldı tüm düşlerim...

  ‘Diyarbakır zindanı Saygon zindanından beter’ 

Tüm düşlerimizi Diyarbakır’da bulunan 5 No’lu Cezaevinin duvarlarının arasında bırakarak Diyarbakır’dan ayrıldık. 12 Eylül faşizmden toplum kesimleri paylarına düşenleri aldı. Faşizmin en yakıcı boyutlara ulaştığı yerler cezaevleri ve işkencehaneler oldu. Bunlardan biri de 5 No’lu Diyarbakır Cezaevi'dir. Diyarbakır zindanı 12 Eylül sürecini herkesten, her zeminden daha yoğun daha sancılı ve acılı yaşamıştır.

12 Eylül faşizmi halka terör sunmuşsa Diyarbakır’a vahşet sunmuştur. Halklara işkence sunmuşsa Diyarbakır’a kırım ve katliam sunmuştur.

12 Eylül faşizmi ile Diyarbakır zindanı Saygon zindanlarından daha beter bir hale getirildi. Nazi toplama kamplarından daha acımasız bir soykırım merkezi haline getirildi.

‘Soykırımın merkezinde ölüme yattılar’

Bu soykırım merkezinin ortasında birçok Devrimci beden bedene, yürek yüreğe omuz omuza insanlık onurunu kurtarmak, zulme boyun eğmemek ve teslim olmamak için kimi zaman bedenlerini yaktılar kimi zaman ölüme yattılar. Tarihe ateşten bir gömlek bıraktılar. 12 Eylül faşizmine karşı cezaevleri ve işkencehanelerde Devrimciler Umudu direniş türküsüne dönüştürdüler. Haykırdılar: İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek!

  ‘Yiğitlerden biri de kardeşim’

Bu Yiğitlerden biri de kardeşim Orhan Keskin’dir. Onu ölüm orucunun 54. Gününde kaybettik. Kardeşim ve arkadaşları zulüm karşısında ölümü Özgürlük saymışlardır.

Kardeşimin tek isteği Halklara Özgürlük, işsizliğin, yoksulluğun, sömürünün olmadığı bir dünyada mutlu ve huzurlu yaşamaktı.

‘Tatile denize gitmedi’

Orhan’ım bir sevgili eli tutmadı,

Mendil alıp halayın başına geçmedi,

Keyifle bir sigara içmedi,

Tatile gidip Denize girmedi,

Yeşil sahalarda top koşturmadı.

Çünkü o bir Devrimciydi.

Devrimciler Devrim için yaşamalı derdi.

Seçimini Devrimden yana yaptı

‘Yanımızda olsaydı hayatımız farklı olurdu’

Annemin gözyaşlarında, babamın ruhunun derinliklerinde, kardeşlerinin yüreklerinde 28 yıldır Özlem ve Sevgi ile yaşadı. O yanımızda olsaydı hayatımız farklı olurdu diye düşündük.

Keşkelerimiz olmazdı. Babamın ‘seni nasıl kurtaramadım’ düşünce saplantısı olmazdı. Yanımızda olsaydı gözlerimizin ışığı, yüreğimizin umudu daha çok olurdu. 28 yaşındaydı. Ölümünün 28. Yılında onsuz yaşamaya çalışıyoruz.

‘Biz ona yandık o devremi gerçekleştirmediğine’

Bize bu acıları yaşatanlardan mutlaka hesap sorulmalıdır. İnanıyorum ki yakınlarını kaybeden aileler 4 Nisan’da başlayacak mahkemeye çok sayıda müdahil olarak katılacaklardır.

Biz ona yandık o da devrimi gerçekleştiremediğine yandı.

Unutmadık unutturmayacağız.