112 gündür ölüm orucunda olan avukat Aytaç Ünsal, eşi Didem Ünsal aracılığıyla bir açıklama yaptı ve yaşadıkları haksızlığın baroların tamamı tarafından tespit edildiğini, hukuksuzluğun uluslararası meslek örgütleri tarafından tek tek raporlandığını, buna rağmen hiçbir itirazlarının hukuki olarak değerlendirilmediğini söyledi.
Arkadaşlarıyla beraber toplam 159 yıllık hapis cezası aldıklarını hatırlatan Ünsal, bunun kanunlara aykırı biçimde verildiğini ve cezanın ''Siyasi bir komitenin infaz işlemi'' olduğunu savundu.
''Böylece üç yıldır özgürlüğümüz ve mesleğimiz elimizden alındı'' diyen Aytaç Ünsal, açıklamasında şunları aktardı:
''Bizim yaşadıklarımızın kanıtı Avukat Ebru TİMTİK'in ölümünden sonra Adalet Bakanı'nın yapmış olduğu açıklamalardır. Bakan, Av. Ebru TİMTİK'i illegal örgüt üyesi olarak ilan etti. Henüz Yargıtay aşamasında olan bir dosyayla ilgili açıktan taraf oldu ve bunu ilan etti. 'Mahkeme kararlarını beğenirsiniz, beğenmezsiniz kabul etmek zorundasınız' diyerek yerel mahkeme kararını ve yaşanan hukuksuzlukları savundu. Yaşanan hukuksuzluklardan, temyiz hakkı ile bunların bir an evvel giderilmemesinden, bu nedenle bir avukatın ölümünden rahatsızlık duymadı. Tam aksine dosyaya müdahale etmeye devam etti. Bu durumun kendisi Türkiye'de hukuksuzluğun nasıl bir çizgi haline geldiğini gösteriyor.''
Türkiye'de şu an yargısal bir faaliyetin olmadığını, kanunların uygulanmadığını, hukukun ölçü olarak kabul edilmediğini öne süren Aytaç Ünsal, ''83 milyon insanın adil yargılanma hakkı yok. Halk olarak bu adaletsizlik içinde boğulmak istemiyoruz'' diyerek dünyanın genelinde "Adil Yargılanma Hakkı" en önemli sorun haline gelmeye başladığını söyledi.
Ünsal açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
''Biz avukatlar olarak bu şekilde boğulmayı kabul etmedik. Halkın böyle bir yargıya maruz bırakılmasını kabul etmedik. Sadece dosyada hukuk ölçü alınarak bir değerlendirme yapılmasını istedik. Devlet bir bütün olarak bunu yapmayı reddettiği için Av. Ebru TİMTİK göz göre göre öldürüldü. Ebru yaşamak istiyordu. Onurlu bir şekilde yaşamak. Bu yüzden adalet için haykırdı. Bu sesi susturmaya çalıştılar. Fakat şu an bizim açlığımız tüm dünyada adaletsizlik altında nefessiz bırakılmak istenen, demokrasi ve hakları için mücadele eden milyonların sesidir. Ve bu sesi kimse susturamaz!''
BBC Türkçe'ye konuşan Aytaç Ünsal'ın avukat eşi Didem Ünsal ise, eşinin yaşatılması için büyük bir insani ve hukuku mücadele verdiklerini söyledi.
Her an eşinden kötü bir haber alacakmış gibi hissettiğini ifade eden Didem Ünsal yaşadığı durumu şu sözlerle aktardı:
''Çok üzgünüm, çok öfkeliyim, uyku uyuyamıyorum, kalbim sürekli çarpıntı yapıyor aniden ayağa fırlıyorum telefonuma bakıyorum, bir şey yok. Sonra sonuçta bir gün olabilir… Çok gaddarlar diye düşünmekten uyuyamıyorum. Her gün, güne umutla başlıyorum, bugün yapacaklarımızdan sonuç alacağız diyorum, gün sonunda yine olmadı ama olacak diyorum, yani hep bir umut var içimde. Mücadele ediyoruz ısrarla ve kararlılıkla sürdürüyoruz mücadelemizi ve haklıyız biliyorum. Bu nedenle mutlaka kazanacağız onu yaşatacağız diyorum. Böyle düşünmezsem yaşayamam, ama Ebru Abla'yı kaybetmiş olmak nefessiz bırakıyor, onu düşündükçe nefesim kesiliyor, öfkem kabarıyor, kalbim ağzımdan çıkıverecekmiş gibi geliyor ve ah ediyorum sadece'' dedi.
Eşi Aytaç'ın 'haklı mücadelesini' çoktan kazandığına inandığını söyleyen Didem Ünsal, yargı makamlarının 'siyasal baskıdan ari bir şekilde' karar vermesini ve adil yargılanma hakkının tesisi için ilk adım olarak tahliye edilmesini veya kararın bozulmasını dilediğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi ve son olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Timtik ve Ünsal için verdiği kararları ''Silsile halinde devam eden hukuksuzluklar'' olarak tanımlayan Didem Ünsal, bu kararların Aytaç Ünsal'ı etkilemediğini belirtti:
''Aytaç, bu kararların öneminin kalmadığını, farklı bir şey beklemediğini söylüyor. 'Mücadelem daha yükselecek, bizim sabrımızı sınıyorlar, hala ölülerimize, değerlerimize saldırıyor, bizim üzerimizden meslektaşlarımıza, barolarımıza gözdağı vermeye çalışıyorlar, yaptıkları pervasız açıklamalardan, korkmuşlar suçlarından, paniklemişler, diyor.''
Didem Ünsal, eşi ve avukat arkadaşlarının, hukuk kaidelerinin yok sayıldığı, savunma hakkının kısıtlandığı, usule aykırı şekilde delil toplandığını, yalancı gizli tanık/itirafçı beyanlarıyla adil olmayan yargılama oyunlarıyla hapis cezaları aldıklarını savundu.
''Sonraki süreç de malum şekilde hukuksuzluklar silsilesiyle devam etti. O da bu hukuksuzlukların karşısında kendi yaşadığımız hukuksuzluk nezdinde mesleğimize yapılan saldırıların karşısında durmak için ve bu haksız cezaları kabul etmeyerek avukatlar gününde ölüm orucuna başladılar ama eşim Aytaç, şimdi yol arkadaşı olmadan devam ediyor. Ve o da elbette çok üzgün ve öfkeli ve Ebru'yu kaybettikten sonra bu direnişin somut bir kazanım olmadan bitmeyeceğini söylüyor.''
Ebru Timtik'in çalışma arkadaşı olan ve avukatlık mesleğini ondan öğrendiğini söyleyen Didem Ünsal, basında Timtik hakkında servis edilen haberlerden dolayı çok öfkeli olduğunu aktardı.
''Basına servis edilen gerçekdışı haberlerdeki karakterin aksine Ebru Abla çok naif bir kadındır. Hiç kimseyi kırmaz, incitmez. Ancak hakkı var gücüyle savunur, hakkın kullanımının engellendiği yerde öfkesi kabarır ve haklı bir öfkeyle hakkı ve hukuku savunurdu. Böylesi bir hukuk insanını, böyle yılmaz bir adalet savaşçısı avukatı kaybetmiş olmanın ülke hukuk ve siyasal tarihi açısından kara bir leke olduğunu kimse yadsıyamaz.''