Ölümü göze alıp yola çıkıyorlar

Ölümü göze alıp yola çıkıyorlar

Alaa Houd'un muhtemelen hayatındaki en uzun gün. Sabah 5’te kendisi gibi Suriyeli mültecilerle birlikte İzmir’den bir şişme bota biniyorlar. Hedefleri Ege’de bir Yunan adasına kapağı atmak. Denizin ortasında bot su almaya başlıyor. Batan bottaki mültecilerin bir kısmı Yunan adasına yüzmeye karar veriyor. Alaa Houd, üç saat boyunca yüzdüklerini anlatıyor. Yunan sahil güvenlik botları onları bulana kadar.

Houd, Suriye’de yaşadıklarının ardından ölüm korkusu duymadığını belirtiyor. Houd, “Fazla korku hissetmedim. Çünkü hayatımın son üç yılında Suriye’de her gün ölümle karşı karşıyaydım. Orada gördüklerimizle karşılaştırdığınızda denizde yüzmek hiçbir şey değil. Suriye’de insanlar yolda yürüyor ve gökten üzerlerine bomba yağıyor” diyor.

Başkent Şam’ın güneyindeki Kisve kasabasında yaşayan Houd, hem hükümet birliklerinin hem de El Nusra ve Özgür Suriye Ordusu’nun saldırılarına maruz kaldıklarını, taraflardan birine katılıp savaşmak için baskı gördüklerini anlatıyor.

‘Küresel bir mülteci felaketi'

Alaa Houd gibi yüz binlerce mülteci her gün ölüm korkusu içinde bir yaşam sürmektense Avrupa’ya ulaşmak için ölümü göze almayı tercih ediyor. Oxford Üniversitesi Mülteci Araştırmaları Merkezi Direktörü Alexander Betts, mülteci sayısının İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki en yüksek seviyeye ulaştığını belirterek, durumu ‘küresel bir mülteci felaketi' diye nitelendiriyor.

Betts, “Mültecilerin çok büyük bir bölümü çatışmalar, şiddet ve takibattan kaçıyor ve sayıları giderek artıyor… Dünya çapında evini yurdunu terk etmek zorunda kalan 50 milyonun üzerinde insan var. Ve bu insanlar kendi ülkelerinde koruma ve yardım alamadıkları için Avrupa’ya gitme ihtiyacı duyuyor” açıklamasını yapıyor.

Betts başta Gambia, Senegal ve Mali olmak üzere açlık ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle Avrupa’ya gelmek isteyenlerin de bulunduğunu, ancak şu anki mülteci akımlarında canını kurtarmak için kaçanların büyük çoğunluğu oluşturduğunu kaydediyor. Özellikle Suriye’deki durumun vahametine dikkat çeken Betts, komşu ülkeler Ürdün ve Lübnan’ın kapasitelerinin sınırına ulaşmaları nedeniyle mültecilerin Avrupa'ya kaçma riskini göze aldığını belirtiyor. Suriyeli mülteciler için ana güzergahlardan biri Türkiye ve Yunanistan üzerinden geçiyor, diğeri ise Libya’dan.

İstikrarsızlık insan kaçakçılarının yararına

Alexander Betts Libya’daki istikrarsızlığın insan kaçakçılarının işini daha da kolaylaştırdığına dikkat çekiyor. Betts “Libya coğrafi olarak Avrupa’ya çok yakın. Afrika’nın kuzeyinden İtalya’ya adeta bir sıçrama tahtası konumunda. Ama aynı zamanda kırılgan ve çökmüş bir devlet. Bu durum insan kaçakçısı şebekelerin Batı Afrika, Afrika Boynuzu ve Ortadoğu kavşağında oldukça serbest hareket edebilmelerine olanak sunuyor” şeklinde konuşuyor.

Betts, insan kaçakçısı çetelerin aslında sorunun sadece görünen yüzü olduğuna da dikkat çekiyor ve ekliyor: “Kaçakçıların varlığı aslında Akdeniz’deki mülteci hareketlerinin nedeni değil. Bu, insanların çaresizliğinin ve kırılganlığının bir belirtisi. İnsanlar kaçış yolları aradıkları için kaçakçıların sunduğu hizmete talep doğmuş oluyor.”

İçinde bulundukları botun Ege’de batmasına rağmen yüzerek Yunanistan’a ulaşmayı başaran Suriyeli Alaa Houd kendini şanslı sayıyor. İzmir’de kendini Ebu Faris diye tanıtan bir adama Yunanistan’a yolculuk için bin 100 euro ödediğini belirtiyor. Yunan sahil güvenliğin kendilerini bulmasının ardından önce bir kampa götürüldüklerini anlatan Houd, burada ‘Afgan’ lakaplı birinden 3 bin 800 euroya sahte Çek Cumhuriyeti pasaportu aldığını ve bu pasaportla Frankfurt’a uçtuğunu söylüyor. Suriyeli enformasyon teknolojileri uzmanı beş aydır Almanya’daki sığınmacı barınağında iltica başvurusunun kabul edilmesini bekliyor.

Akdeniz'de art arda gelen ve yüzlerce kişinin ölümüne yol açan tekne faciaları karşısında AB liderleri konuyu ele almak üzere perşembe günü Brüksel’de kriz toplantısında bir araya gelecek.