Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine atanan Zekeriya Öz'ün açıklamaları ardından T24'ün özel haberinde ileri sürdüğü iddiayı yanıtladı. Öz, dün yaptığı yazılı açıklamada "Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından gönderilen yüksek yargı kökenli iki kişiyle Bursa'da görüştüğünü ve bu kişilerin kendisinden yolsuzluk soruşturmasını kapatmasını istediklerini" ileri sürdü. Erdoğan, Öz'ün iddiasını "tümüyle iftira" diyerek yalanlarken T24, Öz'ün Bursa'da görüştüğünü söylediği yüksek yargı kökenli kişilerden birinin Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu olduğunun ileri sürüldüğü yazdı. Ömeroğlu, yaptığı açıklamada Öz'le Bursa'da görüştüğünü doğrularken Başbakan tarafından gönderildiği iddiasını yalanladı. Ömeroğlu, "28 Aralık 2013 günü yılbaşı için Bursa'daydım. İddia ettiği hususlar bir araya geldiğimizde hiçbir zaman konuşulmamıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından görevlendirilmem, tehdit etmem, 'soruşturmayı kapatın' demem asla söz konusu değildir" dedi.
Ömeroğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Başsavcı Vekili Öz'ün, Başbakan Erdoğan'a yönelik iddialar ileri sürdüğünü belirterek, "İki yüksek yargı mensubunun Başbakan tarafından kendisine gönderildiğini, tehdit edildiğini, soruşturmayı kapatmazsa kendisi için iyi olmayacağını söylediğini" iddia ettiğini hatırlattı.
Onursal Yargıtay üyeliğinden ayrı olarak Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisi olarak görev yaptığını anımsatan Ömeroğlu, açıklamasında şunları kaydetti:
"Bu iddia, bir anlamda beni ilgilendirmemekle birlikte bir internet sitesinde yüksek yargıdaki bu kişinin ben olacağım varsayılmıştır. Bu nedenle açıklama yapma ihtiyacı doğmuştur. Bu konuda da Sayın Öz'den doğru açıklama bekliyorum. İstanbul Başsavcıvekili Zekeriya Öz, bu iki yüksek yargı mensubunun ismini açıklamamıştır. Açıklasaydı ve ismimi belirtseydi gerekli cevabı verirdim.
Zekeriya Öz, benim Bursa Adliyesi'nden tanıdığım stajyerdir. Kendisiyle ailece görüşürüz. İstanbul'da, Bursa'da birçok kez beraber olmuşuzdur. 22 Aralık 2013 günü Bursa'da değildim. 28 Aralık 2013 günü yılbaşı için Bursa'daydım. İddia ettiği hususlar bir araya geldiğimizde hiçbir zaman konuşulmamıştır. Tekrar ediyorum: Başbakan tarafından görevlendirilmem, tehdit etmem, 'soruşturmayı kapatın' demem asla söz konusu değildir. Açılan bir soruşturmayı kapatmaya kimsenin gücünün yetmeyeceği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Hiçbir hukukçu bunu söylemez."
Yargıtay 13. Ceza Daire Başkanı İsmail Rüştü Cirit de yaptığı yazılı açıklamada, Başsavcıvekili Öz'ü yakından tanıdığını ve ailece görüştükleri bir yargı mensubu olduğunu belirtti.
Öz'ün yaptığı, "kendisine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından iki yüksek yargı mensubunun gönderilmesi ile ilgili beyanı" üzerine, bazı internet ve haber sitelerinde isminin geçtiğini ifade eden Cirit, açıklamasında şunları kaydetti:
"28 Aralık 2013 tarihinde ailemle birlikte memleketim Burhaniye'ye giderken, Bursa'da konakladığımız otelde akşam yemeğinde Sayın Öz ile ailece birlikte olduk. Ancak iddia edildiği gibi Sayın Başbakan tarafından görevlendirilmem, tehdit etmem, 'soruşturmayı kapatın demem' söz konusu değildir.
Bilindiği üzere, hiçbir yargı mensubu aracılık veya tehdit gibi hususları kabul etmediği gibi hiçbir hukuk adamına da yakıştırmaz. Açılan bir soruşturma mutlaka olumlu veya olumsuz sonuçlandırılmak zorundadır. Usul hükümleri bunu gerektirir. O nedenle 'soruşturmayı kapat' diye bir söylem anlamsızdır ve olamaz."
Savcı Zekeriya Öz’ün HSYK’dan aldığı izin üzerine dün (8 Ocak 2014) yaptığı yazılı açıklamanın ilgili bölümü şöyle:
“Hakkımdaki bu iddialar (Öz, “Dubai’deki tatilinin faturasını yolsuzluk soruşturması kapsamında gözaltına alınan iş adamı Ali Ağaoğlu’nun ödediği” ve “iki sene içinde 22 kez yurt dışına çıktığı” iddialarını kast ediyor- T24) Sayın Başbakan tarafından açıklanmadan önce Yüksek Yargı kökenli olan, daha önceden tanıştığım ve saygı duyduğum iki kişi bizzat Sayın Başbakan tarafından bana gönderilmiştir. Bursa’da bir otelde görüştüğüm bu kişiler Sayın Başbakan’ın bana çok kızgın olduğunu, hakkımda ağır laflar ettiğini, bir mektup yazarak kendisinden özür dilemem gerektiğini, hükümete yönelik soruşturmaların derhal durdurulmasını, aksi takdirde zarar göreceğimi ve bunun sonuçlarının benim için ağır olacağını, emniyete neden gittiğimi, bunun herkesi çok kızdırdığını söylediler. Tehdit niteliğindeki bu haberi getiren kişilere, soruşturmanın benim dışımda vicdanları ve kanunlar çerçevesinde görev yapan savcılar tarafından yönetildiğini, kaldı ki kuvvetli deliller nedeniyle bir çok şüphelinin tutuklandığını, kuvvetli deliller bulunduğunu, emniyet müdürlüğüne yeni atanan personelin şüphelilere sorulmak için hazırlanan soruları değiştirdiği yolunda bir ihbar yapılması üzerine gittiğimi ve sorulacak soruları kapalı zarf içinde mühürlü olarak teslim aldığımı, başıma gelecek en kötü şeyin ölüm olduğunu, görevim nedeniyle ölmem halinde de görev şehidi olacağım için bunun benim için şeref olduğunu ifade ettim. Bu cevabımdan sonra çok zarar göreceğim bana söylendi.
Daha sonra kamuoyunda ikinci yolsuzluk operasyonu olarak isimlendirilen dosyada ilgili savcılarla görüşerek bu soruşturmaya müdahale etmem gerektiğini, işin farklı boyutlara kaydırılmasını, bu konuda yardımcı olmam gerektiği söylendi. Ben de o soruşturmadan bilgimin olmadığını, soruşturmanın TMK 10. maddesiyle ilgili yetkili başsavcı vekilliği tarafından yürütüldüğünü belirttim Bu gelişmeden bir gün sonra Sayın Başbakan tarafından şahsıma yönelik gerçek olmayan iddialar dile getirildi. Bazı basın yayın organları da bundan sonra şahsıma yönelik yıpratma kampanyasına başladı ve halen bu saldırılar devam etmektedir. Bu konuda gönderdiğim tekzipler de yayınlanmamaktadır.”