Para kimilerine göre, sağlıktan sonra hayattaki en önemli ikinci unsurdur. Kimilerine göre ise elimizin kiridir, hayatı kirleten bir şeydir. Şüphesiz ki paranın da bir tarihi vardır.
onedio.com'un; elimizde dolaştırdığımız paranın keşfinin temelinden, Lidya tarihine denk değindiği 9 ilginç bilgi şöyle:
Lidya Krallığı
Lidyalılar batı Anadolu kıyılarında Manisa ve çevresine yayılmış bir uygarlıktı. Sardes'i kendilerine başkent seçmişlerdi. M.Ö. 1200'lerde Büyük Ege Göçleri sırasında kuzeyden gelerek bölgeye yerleştikleri tahmin olunmaktadır. Krallığın tarihiyle ilgini doyurucu bilgileri Heredotos sayesinde öğrenmekle beraber, ön plana çıkan krallarının adının da M.Ö. 550'lerde hükümdarlık yapan Kroisos olduğunu biliyoruz.
Şanslı bir başkent: Sardes
Lidyalıların kendilerine merkez seçtikleri Sardes'in çok mühim bir özelliği vardı. Kentin yakınından geçen Sart Çayı, doğal bir maden kaynağıydı. Bu çayın membaı, içerisinde elektron madeni bulunan bir dağdı. Sart Çayı bu kaynaktan aldığı madeni direkt olarak Lidya başkentine getirmekteydi.
Paranın keşfinden önceki alışveriş usulü
Lidyalılar kısa sürede kendi sikkelerini basacak ve bu sikkeler modern paraların öncüsü olacaktı. Fakat burada bir paragraf açarak bu tarihlerden önceki alışveriş yöntemine değinmek istedik. Herkesin bildiği gibi para bulunmadan evvel takas yöntemi uygulanıyordu. Fakat bu yöntemin de bir usulü vardı. Her şeyin değeri insanların nazarında belliydi. Örneğin bir kilo buğday ile bir ineği takas edemezdiniz. İneğin değeri 1 kilo gümüş ise, bir kilo gümüş değeri kadar buğday vererek ineği alabilirdiniz.
İlk basılan elektron sikkeler
M.Ö. 650'lerde Lidyanın merkezine adeta maden akıyordu. Fakat ufak bir sorun vardı, bu maden gümüş ve altının karışımı olan elektron veya diğer bir ismiyle beyaz altındı. Bu sebeple ilk paralar gümüş ve altın karışımı, elektron olarak basıldı. Elektron madeni sudan ayıklanarak eritiliyor, yuvarlak bir şekle getiriliyordu. Ardından hazırlanmış olan kalıpların arasına koyularak çekiçle vuruluyor ve böylece darp edilmiş oluyordu.
Lidyalılar elektronu altın ve gümüş olarak ayrıştırmada gecikmediler. Elektron madeniyle basılan sikkeler kullanışsız olmuş olacak ki yeni bir yöntemle altın ve gümüşü ayırmayı buldular. Böylece hem gümüş hem de altın paralar darp edebildiler. Ayrıca bir bilgi olarak şunu da belirtmek gerekir ki, eski madeni sikkeler insan gücüyle yapıldığı için hiçbirinin standardı yoktur. Bu sebeple desenleri yamuk çıkar ve düzenli bir şekilde birbirlerinin aynısı olmazlar.
Altın ve gümüş ayrıştırıldıktan sonra paraların değerleri de yavaş yavaş benimsenmeye ve yerine oturmaya başladı. Daha sonra İyonya sikkeyi benimsedi ve kullanmaya başladı. Yunan dünyasının sikke ile tanışması ise M.Ö. 625'lerde, Büyük Kolonizasyon devri zamanına rastlar. Bu devirde batı Anadolu kıyılarını sık sık ziyaret eden Yunan devletlerinin sikkeyi tanımamaları düşünülemezdi. Dolayısıyla Lidyalıların sikkesini benimseyen Yunanlılar, bu keşfin bütün Ege ve Yunan dünyasına yayılmasını sağladılar.
Yazının başında Lidya'nın en dikkat çekici kralı olan Kroisos'tan bahsetmiştik. Kendisi M.Ö. 550'lerde Lidya hükümdarı olduğu zaman, aynı zamanda parayı keşfeden bir medeniyetin kralı olmuştu. Dolayısıyla zengin olması kaçınılmazdı. Sadece zengin olmakla kalmadı. Kroisos'un ve Lidya'nın zenginliği dört bir yanda duyuldu. Hatta günümüze kadar bile ulaşan bir deyim haline geldi. Zira 'Karun kadar zengin olmak' söylemindeki Karun, Kroisos'u temsil etmektedir.
Tabii olarak Lidya'nın bu zenginliği herkesin hoşuna gitmeyecekti. Düşmanlarının dikkatini çekecek, maddi emeller sonucu yeni düşmanlar doğuracaktı. Bununla beraber M.Ö. 559'da Medleri yıkarak Pers İmparatorluğunu teşkil eden Kiros'un da ilk hedefi Lidya olacaktı. Para ve ekonomik gücün yanında, Lidya'nın coğrafi konumu da çok mühimdi. Bu nedenle batı Anadolu'ya hakim olmak isteyen Perslerin ilk rakibi de Lidya idi.
Perslerden evvel Kimmer ve İskit akınları da Lidya'ya büyük zararlar vermişti. Son darbe ise Persler tarafından indirildi. Heredotos evvela Lidya Kralı Kroisos'un Perslere karşı bir saldırı düzenlediğini söyler. Pers kralı Kiros da buna karşılık, ordusuyla birlikte Lidya ülkesine girerek başkent Sardes'i almayı başarmıştır. Lidya'nın askeri gücü zayıftı, düzenli ve zor şartlara alışık bir Pers ordusuna karşı koymaları çok zordu. Netice itibarıyla M.Ö. 546'da Sardes'i alan Kiros, burayı Pers İmparatorluğunun bir satraplığı haline getirdi. Lidya halkı ise yaşamaya devam etti, sadece başlarındaki hükümdar değişmişti. Lidya Krallığı ise tarihini sonlandırmış oldu. Keşfettikleri sikke ise bugün halen insanlığın temel unsurlarından birisi olan paranın öncüsüydü.