Önce cüzzamla sonra cehaletle savaştı

Önce cüzzamla sonra cehaletle savaştı
1935 yılında İstanbul'da doğan Saylan, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Kimsenin sevmediği deri ve zührevi hastalıklar konusunda ihtisas yaptı. Hayatını cüzam hastalığıyla savaşmaya ve çocukların okutulmasına adadı. Türkan Saylan için üzülmeyin... Doğan Akın yazdıÖlümünden 35 gün önce (13 Nisan 2009) 12. Ergenekon operasyonu kapsamında evinde ve genel başkanlığını yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) şubelerinde polis baskınıyla arama yapılan Türkan Saylan, Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarından biriydi. Saylan'ın doktorluk serüveni aslında 12 yaşındayken başladı. Çünkü daha ortaokuldayken köy hekimi olmaya karar verdi. Yıllar boyunca Türkiye'yi karış karış gezerek cüzzam hastalığını yok etmeye çalışırken hayatı öğrendi ve gördüğü gerçeklere asla sırtını çeviremeyeceğini anladı. Anadolu'ya yaptığı yolculuklar onu doktor olarak geliştirirken, bir sivil toplum hareketi başlatması gerektiğini de o zaman fark etti. Hayatını hastalarının iyileşmesine ve eğitimlerini üstlendiği çocukların okutulmasına adayan Saylan, 1935 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Kimsenin sevmediği deri ve zührevi hastalıklar konusunda ihtisas yaptı. Bu konuda ihtisas yapan Türkiye'nin 7. kadını oldu. 1976 yılında hedefinde cüzzamla savaş vardı. O zamanlar Türkiye'de 10 bine yakın cüzzam hastası vardı. Çoğu iş bulamadığı için dilenmek zorunda kalıyordu. "İnsan içine çıkarılmasınlar, hatta bir adaya kapatılsınlar" fikirlerinin ortada dolaştığı günlerde Saylan "Biz büyük bir aileyiz" sloganıyla hastalarını tedavi etti, onlar için projeler üretti. Gandhi Ödülü'nü kazandıİstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi'nin kurulmasına öncülük etti. Cüzzamla Savaş Derneği'ni kurdu. İşte bu mücadele Ona 1986'da Gandhi Ödülü'nü kazandırdı. İki oğlu vardı. "Çocuklarıma eksik annelik yaptım" özeleştirisine rağmen "Gerçeklere sırtımı çeviremem" dedi. Binlerce çocuğa annelik yapmayı tercih etti. 1989'da cehaletle savaşı görev edinen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin kurucuları arasında yer aldı. Çalışmalarıyla sayısız ödülün sahibi oldu. Çocukların okuması için çabalarken özel yaşamı bazı gazetelere haber oldu. İsviçreli annesi Lilly, babasıyla evlendikten sonra Müslüman olup Leyla adını almıştı."Annesi Hristiyan, o da misyoner" yakıştırmaları yapıldı. "Çocuklar namaz kılmasın, bale yapsın" demeci günlerce tartışıldı. 1986 yılında hayatında yeni bir cephe açıldı. Göğüs kanseri olmuştu. Ameliyat oldu, kemoterapi gördü. Tam "iyileşti" derken 2002 yılında ikinci kez kanser teşhisi kondu. Evi basıldığı sırada kendisinden kan alınıyordu 12 Ergenekon operasyonlarının yapıldığı, Evi ve çok sayıda ÇYDD şubesinin polislerce basıldığı 13 Nisan 2009 tarihinde Saylan, hastalığının en ağır günlerini yaşıyordu. Hatta evinin basıldığı saatlerde, evinde bulunan sağlık ekibi tarafından kendisinden test için kan alınıyordu. Bilgisayarlarına ve tüm evrakına el kondu. El konulan evrakların içerisinde ÇYDD’den burs alan öğrencilerin listesi de vardı. Kemoterapi sonrası 21 Nisan'da kameraların karşısına çıktı. "Demokratik haklarını kullananlar cezalandırılıyor" dedi. Ve ekledi: “Bizim şimdi ölmememiz lazım... “ Türkan Saylan, 74 yıllık ömründe idealizminin peşinde koşarken her zaman tercihlerini savundu. "Hiçbirinden dolayı pişman değilim" dedi. ‘İşçi kesimiyle tanıştım’ Dünyadan ve Türkiye'den cüzamı silme konusunda büyük başarı sağlayan Saylan, kendi hayat öyküsünü şöyle anlatmıştı: "Tıp fakültesi öğrencisiyken evlendim, 23 yaşında ilk çocuğumu doğurdum, tüberküloz geçirdim, ameliyatlar oldum, çocuklarımı büyüttüm. İki yıl çelik korse takarak okula gittim. Yani tıp fakültesini girdiğimden 10 sene sonra bitirdim. Uzmanlığımı kimsenin sevmediği deri ve zührevi hastalıklar konusunda yaptım. Bu konuda ihtisas yapan Türkiye'nin yedinci kadınıydım. İşçi Sigortaları Nişantaşı Hastanesi'nde çalıştım. Orada hiç tanımadığım işçi kesimiyle tanıştım. Aslında orada bir üniversite daha bitirdim diyebilirim. Bir günde 100 hasta bakardık. İhtisastan sonra cildiye hocamız bir gün bana mezun olursan gel seni İstanbul Üniversitesi'ne başasistan olarak alırız demişti. 'Akademik kariyeri hiç sevmiyorum' Akademik kariyeri hiç sevmiyorum. Hâlâ bir cübbem yoktur. Oradaki o küçük çatışmalar hoşuma gitmiyor. Ben bilim yapmak istiyorum. Başvurayım dedim. Hocamız da 'Sen buranın hemşiresisin, başasistanısın, öğretmenisin, buranın kadınısın, her şey senden sorulacak' dedi. Senelerce çok çalıştım. Hastanenin tozundan kirine, hastanın yatağından yarasına kadar hepsini kontrol ettim. Yara sarmayı çok severim, hastalarıma iğnelerini kendim yaparım. O sırada cüzama takmıştım kafayı. Yurtdışı bursu buldum ve İngiltere'ye gittim. Dönünce 1976'da artık cüzam işini üstlenmek istedim. Bakanlığa gittim. Gönüllü olarak bu konuda çalışmak istediğimi söyledim. ‘Bir işçi gibi çalıştık’ İstanbul Lepra Hastanesi'ni kurduk. Hastaneyi yaparken, işçi gibi çalıştık. Sonra da öğrenciler, hemşireler, doktorlar bütün Türkiye'yi taramaya başladık. O zaman Türkiye'de kayıtlı 10 bin cüzamlı kişi vardı. Şu anda 2 bin 500 tane hastamız var. Hepsi tedavilerini görmüş durumda. Onların çocuklarını okutuyoruz, çeşitli projeler yapıyoruz, çoğu artık dilenmiyor. 21 yıl başhekimlik yaptım. 2002'de emekli oldum. Bir ölümlüye nasip olan en güzel şey büyüttüğü bir çocuğun kendi ayakları üzerinde durduğunu görmektir." Beş çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak büyüyen ve kardeşlerine hem annelik hem de ablalık yapan Saylan'ın sorumluluk bilinci aslında ta o yıllardan geliyor. Öğrenme ve kendini geliştirme yeteneğini İsviçreli annesi Lilly, daha doğrusu babasıyla evlendikten sonra Müslüman olup Leyla adını alan annesinden almış. İdealizminin peşinde koşarken tercihlerinden hiç pişman olmadığını anlatan Saylan seçimlerini şöyle anlatıyor: ‘Çocuklarım eksik annelik yaptığımı kafama kakmadı’ "Çocuklarım hiçbir zaman eksik annelik yaptığımı kafama kakmadılar. Benim çocuklarımla ilişkim bir arkadaşlığa dönüştü. Ama çok da telafi ettim. Çocuklarım liseye, üniversiteye giderken ikisinin de dörder arkadaşı gelirdi. 10 kişinin donunu çorabını yıkadım ben. Şimdi Türkan teyze diye etrafımda pervane olan bir sürü doktor ve akademili çocuk var. İki evlilik yaptım, ilkinde dokuz yıl evli kaldım. Eşim belli bir düzeyde kalmak isteyen biriydi, öyle kaldı. Benimse kendimi geliştirme hırsım vardı. Onun beklentisi ev hanımı olmamdı. Anne de oldum, iş kadını da, ev kadını da. Bunların hepsini birlikte yapmayı öğrendim ben. Bir tek o tablonun içinde eş bulunduramadım. İkinci eşimden de boşandım. Bir erkeğin her dakika yanımda olup beni sevmesini seçmedim. Bu bir tercih meselesiydi...” Ödülü kızlara bağışladı Türkan saylan, 2008 yılı şubat ayında Vehbi Koç Ödülü'ne layık görüldü. Saylan, ödül olarak verilen 100 bin doları almadı; parayı ihtiyacı olan kızlara burs verilmesi için bağışladı. Türkan Saylan’ın aldığı diğer ödüller şöyle: -1996’da İstanbul Üniversitesi kendisine “Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü verdi. -İngiltere dermatologlarının derneği olan Dowling Kulübü (1978) ve "Kuzey Amerika Klinik Dermatoloji Derneği" (1996) tarafından onur üyesi seçildi. Bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görüldü. - “Atatürk İlke ve Devrimleri Ödülü” İstanbul Üniversitesi (1996) - “Ülkemizde Yılın Kadını Ödülü” (1990), - “Melvin Jones Ödülü” (1991) - “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” İncirli Lions (1996) - “Kuvayi Milliye Ödülü” Haliç Rotary (1997) - “Fahrettin Kerim Gökay Ödülü” Türk Lions Vakfı (1997) - “Türkiye Ziraatçiler Birliği Dayanışma Ödülü” (1998) - “75. Yıl Ödülü” Türk Kadınlar Birliği Şişli Şb. (1998) - “Uğur Mumcu – Muammer Aksoy Ödülü” ADD İstanbul Şubesi (1999) - “Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur” ödülü (2000) - İtalya “Foyer des Artistes Kurumu Ödülü” (2001) -Cüzzamlı Hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle “Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği 2001 Yılı Ödülü”, - “Atatürk Ödülü” Amerika / Atatürk Topluluğu (2001) - “Sanat Kurumu Onur Ödülü” (2002) - “Atatürk / Çağdaşlık Ödülü” Dünya Atatürkçü Kuruluşları (10 Kasım 2003) - “Üstün Hizmet Ödülü” Yıldız Teknik Üniversitesi (2004) - Eğitim yaptığı katkılar nedeniyle “Eğitim Ödülü” TED Koleji - “Kendinden once hizmet” ilkesine örnek davranışı nedeniyle “100. Yıl Mesleki Başarı Ödülü” Rotary Kulübü - “İnsan Hakları Ödülü” İzmir Karşıyaka Belediyesi (2004) - “Türkiye’nin En İyi Eğitimcisi” Ödülü - Tempo Dergisi (2004) -Kültür Üniversitesi’nin İstanbul genelindeki üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda “Yılın En Yürekli Kadını Ödülü” (2004) -“Puduhepa Ödülü” - Adana Kütür Sanat Derneği (2005) - “Meslek Hizmetleri Ödülü” Ankara Emek Rotary Kulübü (Ekim 2005) - “Toplumsal Barış Ödülü” Barış Radyo - “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü” - SODEV Sosyal Demokrasi Vakfı (2005) - “İyi Kalpli Ol Ödülü” Türk Kalp Vakfı (2006) - “Yılın Başarılı İş Kadınları Ödülü” Dünya Gazetesi (2006) - “ÇEK Eğitim Ödülü”, Çağdaş Eğitim Kooperatifi (2006)