Damak Zevki Sinema’nın konseptinde, önce yemekle ilgili bir film izleniyor, ardından ünlü hatta Michelin yıldızlı bir aşçının hazırladığı yemekler yeniyor, sonra da filmin yönetmeniyle sohbet ediliyor. Yaklaşık beş saat süren etkinliğin ana teması yemek oluyor.
Berlin Film Festivali Direktörü Dieter Kosslick’in 2007 yılında hayata geçirdiği Damak Zevki Sinema bu yıl 10’uncu yılını kutluyor. Programın kuratörü Thomas Struck, bu fikrin 11 yıl önce sinemada genç yeteneklere yönelik “Berlinale Talents”de yapılan bir atölye çalışması sırasında doğduğunu anlatıyor. DW Türkçe’ye konuşan Struck, geleceğin sinemacıları ile lezzet konusunda tartışırken, “yemek ve film arasında benzerlikler gördük. Her ikisi de zamanla ilgili araçlar; film belirli bir gelişim sürecinin ardından tamamlanıyor, yemek de belirli bir sürecin ardından tabağa geliyor. Ardından film sona eriyor, yemek yeniyor bitiyor” dedi. Böylelikle oluşturulan Damak Zevki Sinema ile Berlinale film ve yemeği birleştiren ilk festival oldu.
“Savaşma, Yemek Yap”
Damak Zevki Sinema’nın geçen 10 yıldaki programında, yemeğin kültür ve siyasetle ilişkisini ele alan yapımlar önemli bir yer tutuyor. Thomas Struck’un en önemli filmler arasında saydığı, gıda sanayisine eleştirel gözle bakan “Food, Inc.” bunlardan biri. Bu yılın sloganı olan “Savaşma, Yemek Yap” (Make Food, Not War) da siyasi bir mesaja işaret ediyor. “Çatışmak yerine birlikte yemek yapmalı, hatta yemek pişirmeli” diyen Thomas Struck, “yemeğin barış sağlayan bir araç olduğunu” dile getiriyor. Struck, “iklim değişikliği çok sayıda insanın açlık çekmesine neden oluyor. Toprakların tarım için uygunluğunu yitirmesinin yanı sıra yemeğin kendisinin de yol açtığı sorunlar var. Giderek artan kitlesel et tüketimi, denizlerde balıkların yok edilircesine avlanması iklimlerin yanı sıra bizim yaşam tarzımızı da değiştiriyor. Tek yanlı yürütülen gıda politikaları yerküreye zarar veriyor ve bütün bunlar yemekle doğrudan bağlantılı” diyor. Bu yılki programda da yemeğin kültür ve siyasetle bağlantısını sorgulayan 11 belgesel yer alıyor.
Noma-My Perfect Storm
Bu yıl dikkat çeken yapımlardan biri yönetmenliğini Pierre Deschamps’ın yaptığı “Noma-My Perfect Storm” oldu. Noma, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da yenilikçi İskandinav mutfağı ile adını duyuran dünyanın en iyi restoranlarından biri. René Redzepi ise restoranda sadece İskandinavya’nın ürünleri ile yapılan yemekleri sunan Noma’nın Makedon asıllı şef aşçısı. Berlin’deki ilk gösterimi dün akşam yapılan “Noma-My Perfect Storm”da Redzepi’nin bir yemeği yaratma sürecinin yanı sıra başarısını ve başarısızlığını anlatıyor.
DW Türkçe’ye konuşan filmin yönetmeni Pierre Deschamps, filmi çekmeye nasıl başladığını şöyle anlattı: “Ben de bir aşçıyım. 2007 yılında Kopenhag’da yaşadığım sırada, René Redzepi’nin 15 aşçıyı davet ederek, İskandinav mutfağını tartışacağı bir etkinlik düzenlediğini duydum ve merak ettim. Bu etkinliğe katılarak belgesel bir film çektim. Ve bu film sırasında çok farklı işler çıkartan bir aşçı ile karşı karşıya olduğumu anladım. Bu belgeselde,
René Redzepi İskandinavya’yı gastronomik açıdan önemli bir bölgeye dönüştürebilir mi, sorusunu yöneltmiştim. Bunu başardı.” Bu filmin ardından Deschamps iki Michelin yıldızlı René Redzepi hakkında bir belgesel çekmeye karar vermiş ve 2012 yılında başladığı çekimleri 2015 yılını başında tamamlamış. Berlin’de beğeni toplayan film, Redzepi’nin sevincine, üzüntüsüne, öfkesine ve yılmadan çalışmasına tanık olan izleyicinin iştahını da açıyor.
Filmden ilham alan şef aşçı
İştahı açılan izleyiciler film bittikten sonra yemek yiyor. Damak Zevki Sinema’nın konseptine göre film gösteriminin ardından sunulan yemeğin üç Michelin yıldızlı aşçısı Sven Elverfeld’di. “Noma-My Perfect Storm”dan aldığı ilhamla menüyü hazırlayan Alman aşçı Sven Elverfeld film gösterimi ve ardından yemek fikrini çok “iddialı” bulduğunu söylüyor. Wolfsburg’da “Aqua” adlı restoranın sahibi Elverfeld, DW Türkçe'ye “yemek de film de insana zevk veriyor, bu etkinlik ikisini bir araya getiriyor” dedi.
Öne çıkan diğer filmler
Damak Zevki Sinema’da bu yıl öne çıkan diğer yapımlar ise şöyle: “Off-Road. Mugaritz, Feeling a Way,” dünyanın en iyi on restoranı arasında bulunan İspanya’nın Bask Bölgesi’nde San Sebastian’daki Mugaritz ve şef aşçısı Andoni Luis Aduriz’i anlatıyor. Yönetmenliğini Oscar Ödüllü Alex Gibney’in yaptığı “Cooked – Fire/Air,” Michael Polen’in yemek pişirmenin tarihi ve yeniden keşfi üzerine yazdığı kitaptan uyarlanan bir belgesel. Gazeteci Marijn Frank, “Need for Meat”de et tüketimini ve bütün olumsuz yanlarına neden etten vazgeçemediğini sorguluyor. “Wanton Mee” de ise Eric Khoo, Singapur’daki sokak yemeği satanların peşine düşüyor.