“Kılıç karakteriyle senaryo gereği adam öldürdük. Ama bu vatan için ben gerçek hayatta, Kıbrıs Barış Harekatı'nda askerken 10 kişiyi vurdum. İlk öldürdüğüm 19 yaşında elleri bağlı bir esirdi...” Kurtlar Vadisi dizisinde de rol alan tiyatro sanatçısı Atilla Olgaç, bu itirafı önce Kanaltürk'te yayınlanan 'Orada Neler Oluyor' programında yaptı, bir gün sonra da Radikal gazetesine verdiği röportajda sözlerini doğruladı. Olgaç'ın bu sözleri kamuoyunun yanı sıra Atina ve Lefkoşa'da bomba etkisi yarattı. Tepkilerin artması üzerine Olgaç, yeni bir açıklamayla yine herkesi şaşırttı. Olgaç bu kez, 'Bir esiri ve 10 kişiyi öldürdüm cümlesi tarafımdan yazılmış bir senaryodur" dedi. İlk itiraf televizyondaKurtlar Vadisi’nde oynadığı ‘Kılıç’ karakteriyle tanınan, 45 yıllık tiyatro oyuncusu Atilla Olgaç, Kanaltürk’te yayınlanan ‘Orada Neler Oluyor’ programında şunları anlatmıştı:“Terhisime bir gün kalmıştı. Tam o sırada Kıbrıs Barış Harekâti oldu. Beni Mersin’den Kıbrıs’a gönderdiler. Savaşın en acımasızca ve en kanlı bölümünün sürdüğü temizleme harekatında görev verdiler. Komutana ‘Yapamam, adam öldüremem, ben sanatçıyım’ dedim. ‘Burada sanat bitti. Burası gerçek hayat, savaş. Emir verdim mi öldüreceksin’ dedi. İlk öldürdüğüm çocuk 19 yaşında, esir düşmüş bir askerdi. Silahı yüzüne doğrulttuğumda yüzüme tükürdü. Alnından vurdum, öldü. Daha sonraki çatışmalarda dokuz kişiyi daha öldürdüm. Öldürdükten sonra gidip karargâhta ağlıyor, ertesi gün yine öldürüyordum. Uzun süre psikolojik tedavi gördüm. Bu yüzden hâlâ et yiyemiyorum. Kan göremiyorum. Aklıma öldürdüğüm çocuklar, kokmuş cesetler geliyor.” Programda, bu ‘anısını’ ilk kez itiraf ettiğini söyleyen Olgaç, “Türkiye’de korkunç bir savaşta bulunmuş, adam öldürmüş, gazilik unvanı almış tek sanatçıyım. Savaş uzun süre mesleğimi de etkiledi. Bugün o komutanın ‘Hep sahnede numaradan mı adam öldüreceksin. Silahı al da, gerçekten öldür. Nasıl oluyormuş’ dediğini hatırlıyorum” dedi. ‘Evet, öldürdüm’ Bu açıklamaları üzerine Radikal’in telefonla ulaştığı Olgaç, Kıbrıs gazisi olduğunu ve “10 Rum askerini öldürdüm” sözünü doğruladı. Ancak hâlâ et yiyemediği, kan göremediğine dair sözlerini düzeltti: “Sözlerim askerliğimin bir ayına özgüydü. Psikolojik tedavi görmedim.” Olgaç, Radikal’in sorularını şöyle yanıtladı:
Kıbrıs’taki askerliğinize ilişkin çarpıcı açıklamarınız var... Neresi çarpıcı? Bakın Gazze’de binlerce insan ölüyor. Bunun çarpıcılığı nedir? Adam öldürüyorsun, o da seni öldürüyor. Ama çarpıcılığı nedir biliyor musun? Bir sanatçının bunu yapmış olması ve sanatçıya bu görevin verilmesi.
Size bilinçli mi verildi? Hayır canım, askerdim ben, normal asker. Emir komuta zincirinde yapılan şeyler. Bayağı savaşıyorsun.
Esir düşmüş, 19 yaşında bir askeri vurmuşsunuz. “Alnından vurdum” demişsiniz. Doğru mu? Doğru, evet.
Esir askeri neden öldürdünüz? Biz esir almadık onu. Adamlar yani Rumlar onu bağlamışlar kaçmasın diye... Havan topuna zincirlemişler hatta. Bizim komutan, ‘Bunu konuşturun’ dedi, konuşmadı. Suratımıza tükürdü. Tükürünce komutan “Öldürün” dedi, yürüdü gitti. O görevi de ben yapmak zorunda kaldım.
Komutanınız kimdi? Hatırlamıyorum.
Rutin bir iş miydi elleri bağlı birisine silah sıkılması... Sana hakaret edene ne yapacaksın, savaş... Onu alıp götürecek halimiz yok. Bunun dışında bir sürü esir alındı, öldürülmedi. Takas yapıldı.
Böyle esir alınıp öldürülenler var mıydı başka? Onu bilemem, 40 bin kişiydik orada. Ben sadece başımdan geçen küçücük bir olayı anlattım.
Dokuz ölüm çatışmada mı? Savaş bitti, temizlik harekatına başladık. Bubi tuzakları vardı, çeşitli şeyler vardı. Gerilla savaşı yapıldı. Çatır çatır, aynı filmlerde gördüğünüz gibi.. Bir yerler alındı, basıldı. Onlar tuzak yapmışlar. Bu arada tuzaklarda ölen arkadaşlarımız oldu. O aralarda çeşitli insanlar öldü.
Bu dokuz kişiyi de siz mi öldürdünüz? Öyle tahmin ediyorum. 25 sene geçmiş aradan... Hayal meyal, bir on kişi öldürdük, öyle hatırlıyorum.
Hiç yaralandınız mı? Miğferimi deldi geçti. Saçımdaki üç teli de aldı. Bir milim aşağıdan gitseydi, şu anda yoktum.
Nasıl hissediyordunuz? Valla o zaman hiçbir şey hissetmiyorsun. Çünkü insanlıktan çıkıyorsun. Savaş iyi bir şey değil. İnsan olduğunu unutuyorsun. Hepimiz orada kötü durumdaydık. Hepimiz ölüyorduk. Ölene de öldürülene de ağlıyorduk. Çünkü ben sanatçıyım.
Özellikle bu esir asker, sizin psikolojinizde yer edindi galiba. Etti tabi. İlkti çünkü.
Hâlâ tesirleri sürüyor mu? Konuşurken anı olarak geçip gidiyor. Şu saatten sonra öyle şeylerle yaşarsak hayatı idame ettiremeyiz.
Hâlâ et yiyemiyormuşsunuz Hayır, o ilk aydı. O dönem için geçerli. Çünkü cesetler kokmuş, ortalıkta duruyordu. Kimse temizlemiyordu. Kokmuş ceset, şişmiş 70 derece sıcakta... Korkunç bir şey.
Kıbrıs’a bugünden bakınca ne düşünüyorsunuz? Üzülüyorum. Kıbrıs kanayan bir yara olarak devam ediyor. Siyasiler bunu halledemiyorlar bir türlü. Biz de boşuna savaşmış olduk.
Hangi bakımdan boşuna? Kıbrıs’ı koz olarak kullanıyor insanlar. Biz istila etmişiz de, şunu yapmışız da, bunu yapmışız da... Oysa biz Türklerin hayatını kurtarmak ve Kıbrıs’ı korumak adına yaptık bu harekâtı. 'Söylediklerim bir senaryoydu'Tiyatro sanatçısı Olgaç, tepkiler artınca yine herkesi şaşırttı. Medya kuruluşlarına yolladığı faksla yeni bir açıklama yapan Olgaç, söylediklerinin bir senaryo olduğunu ileri sürdü. Olgaç, açıklamasında şunları söyledi:"22 Ocak tarihinde yayınlanan 'Orada Neler Oluyor' programında söylemiş olduğum 'Bir esiri ve 10 kişiyi öldürdüm' cümlesi tamamen savaşın kötü ortamını, acımasızlığını, vahşetini, insanları şok ederek anlatmak adına tarafımdan yazılmış bir senaryodur. Bütün bunların bir senaryo olduğunu açıklamak isterken, reklam dönüşü program bitmiştir. Gerçekle bir ilgisi yoktur. Kamuoyunun bilgisine..." Yunanistan ve Rum kesimi ayaktaAtilla Olgaç'ın sözleri Kuzey Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'da büyük tepkiye neden oldu. 1974 Kıbrıs olayları sırasında kayboldukları ileri sürülen Rumların aileleri tarafından kurulan POSA örgütü, Olgaç’ın ifadesinin alınmasını istedi. POSA örgütü başkanı Nikos Theodosiu “Olgaç, başrolü oynadığı katliamın detaylarını anlatmak için ifade vermelidir” dedi. Yunan ve Rum basını Olgaç'ın sözlerini “Türk sanatçı Kıbrıs’ta esirlerin katledildiklerini itiraf etti” diyerek verdi. Atina’da, Ta Nea gazetesi “Türk vahşeti için şok itiraf: Kıbrıslı esirlerden ilkinin alnına ateş ettim sonra da 9 kişiyi daha öldürdüm” başlıklı haberinde, Olgaç’ın öldürdüğü Rumların “kayıplar” listesinde yeralan isimler olabileceğini yazdı. Elefterotipia gazetesi haberinde “Nişan aldım o da bana tükürdü.. Türk sanatçı Rum esirlerin öldürüldüğünü itiraf etti” başlığını kullandı. 'İşte Türk vahşeti'Elefteros Tipos gazetesi “Türk artist, Kıbrıs’ta savaş esirleri öldürdüğünü itiraf etti” başlıklı haberinde “Acı itiraf.. Atila Olgaç’ın kendi ve Kıbrıs’ta onca insanın hayatını etkileyen sırrı açıklaması için 35 yılın geçmesi gerekti” diye yazdı. Rum eksiminde Olgaç’ı manşetine taşıyan Politis gezetesi “Adı Atilla, oynadığı dizide elinde sık sık silah var. Aynı şeyi 10 Kıbrıslı Rum esiri öldürürek gerçek yaşamında da yaptı. Türk sanatçı ağzını ve gönlünü açtı: 10 kişiyi öldürdüm itirafı” diye yazdı. Simerini gazetesi “İşte Türk vahşeti..10 Kıbrıslı Rumu öldürdüm" manşteli haberinde “Türk sanatçının tanıklığı, 1974’de esir ve kayıpların katledilmelerinin Türk ordusunun programlı bir planı olduğunu kanıtladı. Kıbrıs’ta Rum katliamı..” dedi.
Atilla Olgaç ne demiştiHukukçu görüşü: Esir vurmak suç Eski Genelkurmay Askeri Mahkemesi Başkanı Mehmet Sever: Savaş sırasında Cenevre Sözleşmesi hükümleri uygulanır. Esirin öldürülmesi değil kötü muamelesi bile yasak ve suçtur. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası bu hiç karşılaşmadığımız bir konu. Çatışmada öldürdüğü dokuz kişi yönünden herhangi bir suç oluşturmaz ve cezai müeyyideyi gerektirmez. Ancak, esir alınan kişiyi alnından vurması kesinlikle suçtur. Benim görüşüme göre, suç tarihi itibarıyla eski TCK 102’deki zamanaşımı süresi uygulanır. Bu da 30 yıldır dolmuştur. Bu yüzden yargılaması sözkonusu olmaz. Zamanaşımı yok Avukat Ercan Kanar: Esir olan bir kişinin öldürülmesi Cenevre Savaş-Hukuk Sözleşmesine aykırı, bu sözleşme Birleşmiş Milletler ülkelerinin hepsini bağlayan sözleşmedir, insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra açılan davalarda zamanaşımının işlememesi temel kural olarak uygulanmıştır. Burada sadece emri uygulayan değil veren de suçludur. Savaş suçluları olarak yargılanmaları gerekir.