Narkotik polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra işkence gören ve emniyete yeniden çağrılınca intihar ederek yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın ölümünden 12 yıl sonra açılan davada, savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, dört polis hakkında, "İştirak halinde birden fazla resmi belgede zincirleme olarak resmi belgede sahtecilik" ve "Resmi belgeyi bozma" suçlarından toplam 27 yıl 7 aya kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti. Duruşmada sanık polislerin Can’ı yakalamaya gittiği, büroya getirdiği ve doktor muayenesine götürdüğü anlara ilişkin şimdiye kadar ortaya çıkmamış video izletildi.
İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan polisler Hakan Aydın, Onur Ülker ile Muhammet Ongun Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Şikayetçi Ezgi Sevgi Can ile tarafların avukatları da duruşmada hazır bulunurken; sanık polis Soner Gündoğdu ve bilirkişi Zafer Kökdemir ise duruşmaya katılmadı.
Duruşmada, Onur Yaser Can'ın arkadaşları tanık olarak dinlendi. Üniversiteden arkadaşı Selda Taşkın, Can'ın hayat dolu biri olduğunu, İstanbul'da gördüğünde eski neşesi olmadığını söyledi. Taşkın, Can'ın gözaltında alındığında çıplak arama yapıldığını, aşağılandığını, ikinci kez karakola çağrıldığını, söylemediği şeylerin altında imzası olduğunu aktardığını belirtti. Arkadaşı İbrahim Özgün de Can'ın takip edildiğini söylediğini, polisin arkadaşlarına, işyerine ve yakınlarına da baskı kuracağını aktardığını kaydetti.
Can ailesinin avukatları dosyaya, sanık polislerin Onur Yaser Can'ı gözaltına alarak Narkotik Şube Müdürlüğü'ne götürdükleri ve doktor muayenesine götürdükleri şimdiye kadar ortaya çıkmamış görüntüleri sundu. Söz konusu video duruşma salonunda izletildi.
Avukat Tuğçe Duygu Köksal, bu videonun şimdiye kadar ortaya çıkmadığını belirterek görüntülerin sanıkların sorumluluktan kaçınmak için gerçeğe aykırı beyanlar verdiğini ortaya koyduğunu söyledi. Köksal, mahkemenin bir önceki duruşmada işkence, eziyet ve intihara yönlendirme eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunmama kararını hatırlatarak mahkemenin videoyu yeni delil kabul kabul ederek suç duyurusunda bulunması gerektiğini dile getirdi.
Görüntülerin izlenmesinden sonra duruşma savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada, Can'ın üzerinde 10,8 gram esrar bulunduğu, 2 Haziran 2010'da, "Uyuşturucu madde bulundurmak" suçundan tahkikat yapılması talimatı verildiği ve gözaltına alındıktan sonra 3 Haziran 2010'da serbest bırakıldığı belirtildi. Mütalaada, 23 Haziran 2010'da Can'ın yüksekten düşme sonucu hastaneye kaldırıldığını ve sonraki gün hayatını kaybettiği anlatıldı. Can'ın vefat etmeden önce bıraktığı ve evde bulunan notta kendisinin soyulduğunu, çırılçıplak kaldığını, işyeri numarası ve adresinin alındığı, serbest kaldıktan sonra tekrar arandığını ve çağrıldığını belirttiği aktarıldı. Önüne getirilen belgelerin imzalatıldığını belirttiği kaydedildi.
Mütalaada, dört sanık polisin, "İştirak halinde birden fazla resmi belgede zincirleme olarak resmi belgede sahtecilik" ve "Resmi belgeyi bozma" suçlarından ayrı ayrı toplam 7 yıl 6 aydan 27 yıl 7 aya kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları talep edildi. Bilirkişi olan sanık Zafer K. için ise gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından kamu davası açıldığı, ancak sanığın diğer sanıklar ile irtibatını gösteren delil bulunmadığı belirtilerek beraati istendi.
Mütalaadan sonra söz verilen Ezgi Sevgi Can, şöyle dedi:
"13 yıldır iğneyle kuyu kaza kaza bu sürece gelindi. Ailemin, annemin ve babamın oğullarının yaşam hakkı ihlal edilirken nasıl yıprandıklarının tanığıyım. Bu süreçte onları öldüren şey sadece evlat acısı değil, işlemeyen adaletti. Onların acısına su serpen bir karar olsaydı şu an aramızda olacaklardı. Anne babamın hayatına mal olan bir mücadeleyle bugüne gelindi. Suçları salt evrakta sahtecilik değildir. Bu hikayenin öncesi ve arkasıyla değerlendirilmesini talep ediyorum. Bir önceki ara karardan dönmenizi ve işkence yönünden suç duyurusunda bulunma yükümlülüğünü yerine getirmenizi istiyorum. Sadece Yaser Can ölmedi, Hatice Can, Mevlüt Can da öldü."
Duruşma ertelendiMahkeme heyeti, sanık avukatlarına mütalaaya karşı son savunmalarını yapmaları için süre verdi. Heyet, polislerin 'işkence' ve 'intihara yönlendirme' eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunulması talebinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi. Duruşma ertelendi.
Duruşma sonrasında basın mensuplarının soruları üzerine açıklama yapan Ezgi Sevgi Can, savcının sanık polislerin "evrakta sahtecilik" cezalandırılması yönündeki mütalaasını olumlu bulduklarını ve "işkence" suçundan mahkemenin suç duyurusunda bulunma taleplerinin değerlendirilmesini de çok önemli bulduklarını belirterek, "daha umutluyuz" dedi. (DHA)
TIKLAYIN - "Maviş oğul", itinayla parçalanan bir aile ve olmayanlar