Üniversitede, “hoca”lar için “armağan” yayınları yapma geleneği vardır. “Armağan” kitaplar, emekli olan veya yaşamını yitiren büyük hocalar için, meslektaşlarının kendi uzmanlık alanlarına ilişkin yazdıkları makalelerden oluşur.
Bağımsız internet gazetesi www.t24.com.tr Türkiye'de kitle iletişimine, gazetecilere ve gazeteciliğe de büyük katkılar sağlayan Prof. Oskay için üniversitedeki “armağan” geleneğinden ilham aldı. Prof. Oskay'ın yıllarca akademik ve yönetsel çalışmalar yaptığı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinden, www.t24.com.tr'de'de yayımlamak üzere özel bir “Ünsal Oskay” dosyası hazırlamalarını istedik. Gelen dosyayı okuyunca, bir “hoca” için en anlamlı “armağan”ın öğrencileri tarafından hazırlanacağı düşüncesinin ne kadar isabetli olduğunu gördük.
Aşağıda; Oskay'ın öğrencilerinin kurumlaştırdığı Marmara İletişim Fakültesi Haber Ajansı'nın (Miha) T24 için hazırladığı Ünsal Oskay dosyasının ikinci bölümünü sunuyoruz. Yeniköy'de yattığı yer Ünsal Hoca'yı incitmesin. (T24)
ORADA TEHLİKELİ BİRİ VAR ADI ÜNSAL OSKAY!.. 1. BÖLÜM Miha -İletişim ve sosyoloji biliminin duayeni Prof. Dr. Ünsal Oskay son yolculuğuna, uzun yıllar hocalık ve dekanlık yaptığı Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden çıktı. Öğrencileri, akademisyenler, medya sektörüne kazandırdığı bugünün pek çok ünlü iletişimcisi gözleri yaşlı uğurladılar çok sevdikleri hocalarını.
Çaycısından öğretim görevlilerine, öğrencilere kadar “Ünsal Hoca”yı tanımayan, onunla konuşmuşluğu olmayan, onun engin entelektüel birikiminden yararlanmayan yoktur fakültede. “Siyasilerin ve medyanın sizlere sunmuş olduğu hayatı beğenmiyorsanız, kendinize Dostoyevski’den, Camus’den, Rousseau’dan oluşan bir hayat kurun” derdi. Oskay’a göre, hangi yaşta olursa olsun mutluluğu arayan kişi öğrenme aşkıyla dolu olmalıydı. Çok okumalıydı!
“Eski Yunan’da bilmenin, öğrenmenin bir mutluluk olduğunu söylüyorlar. Oradaki bilme 28 yıl önce Arjantin-Brezilya futbol karşılaşmasının hangi ülke lehine kaç kaç bittiğini bilme anlamında bir bilme değil. İnsanın yaşadığı hayata anlam vermesini sağlayacak bilgilere erişebilmesi anlamında bir bilim. Eski Yunan düşünürlerinin söylediği mutluluk böyle bir bilmeden doğan bir mutluluktur. Ben hayatım boyunca bunun için okumaya çalıştım” demişti Ünsal Oskay, Sevilen Toprak ve Devrim Kalkan’ın 1997 tarihli İleti Dergisi’nde yayımladıkları söyleşisinde.
Yalnızca kitapları değil, Ünsal Hoca sinemayı, tiyatroyu, yaşamın içindeki detayların peşinde koşmayı, scooter’ıyla dolaşmayı da severdi. Güzel yemekleri, kadınları da…
Biz de Nişantaşı’ndaki M.Ü. İletişim Fakültesi’nin koridorlarında, dersliklerinde gezinip Ünsal Oskay’ın izini aradık. Meslektaşlarından öğrencilerine ve çaycısına kadar Ünsal Hoca'nın değdiği herkese onu sorduk:Gücünü bilgisinden alırdı
M. Ü. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet L. Orkan: Biz üniversite öğretim üyeleri burada öncelikle bilimle uğraşıyoruz. Temel görevimiz budur. İkinci görevimiz bilim adamı yetiştirmektir. Üçüncü görevimiz ise, gelecekte üst yönetim kademelerinde yer alabilecek üniversite öğrencilerini, bilgili hür düşünceli bireylere dönüştürmektir. Üç temel fonksiyonumuz var. Nöbetleşe yaptığımız görevlerdir bunlar. Ünsal Hoca’yı önemli ve ayrıcalıklı kılan bu üç görevi de layıkıyla yerine getirmesiydi. Hiçbirini eksiksiz bırakmamıştır. Gerçek bilim adamı olarak yaptıkları referanstır. İletişim biliminin kurucusu ve yol göstericisidir. Hem Marmara Üniversitesi hem de diğer üniversitelerde pek çok öğrencisini bilim dünyasına kazandırmıştır. Bugün gerçek iletişimcilerin birçoğu onun öğrencisidir. O bir bilgi deposuydu. Çok okumuş, çok bilgili bir insandı. Konuştuğunuzda onun bilgi derinliğini hemen anlardınız. Bu ülkenin yetiştirdiği en güçlü insanlardandı ve bu gücünü bilgisinden alırdı. Beraber dekan yardımcılığı yaptık. Uzun bir süreyi beraber geçirdik. Hiçbir zaman aramızda olumsuz bir şey olmadı.
Tam bir orta sınıf zevki
M.Ü İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Filiz Balta Peltekoğlu; İnsanlara hep aynaya bakmalarını, her şeyimizi Cumhuriyet’e borçlu olduğumuzu söyleyen biriydi. Kaybı sadece bilim değil, toplumun kaybıdır. Kendisi de bol bol aynaya bakmıştır. Hocalığı vizyon açmaktı. Hem Marmara Üniversitesi’nde yapılan törende hem de cenaze töreninde Ünsal hoca için toplanan çağdaş kalabalık bana bilim insanına ve bilime duyulan saygının yüceliğini, hak edilerek alınan unvanların gücünü, öğrencilerin verdiği notun değerini bir kez daha hissettirdi. Yıllar öncesinde bir nikah salonu için “tam bir orta sınıf zevki” dediğinde mekan eleştirisinin ötesinde estetik ve sınıflar arası ilişkiyi tanımlamıştı. Ünsal Oskay’ın her fırsatta hocalarından Prof. Dr. Tahsin Bekir Balta’yı anması onun bilime verdiği değerin bir göstergesidir.
Türksat’ı fırlatabilirsiniz
Radyo- Televizyon anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Ahmet Şahinkaya: Ünsal hoca sadece burada bir hoca değil, benim bir dostumdu. Vefatına çok ama pek çok üzüldük. Birlikte hem fakültemizde hem de Anadolu’daki birçok üniversitede etkinliklere katıldık. O popüler bir insandı. Sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da tanınıyordu. Türksat 2A’nın Genel Müdürü benim öğrencimdi. Bir keresinde onun davetiyle ben ve Ünsal hoca Fransa’ya gitmiştik. Orada bize Türksat 2A’yı yerde test sırasında görme imkanı sağladılar. Çok mutlu oldu ve Türkiye’nin böyle atılımlara ihtiyacı olduğunu söyledi. Hatta şaka yoluyla Türksat için “tamam bu iyi olmuş, bunu fırlatabilirsiniz” demiş, hepimizi çok güldürmüştü. Emekliliğinden sonra konuştuğumuzda öğrencileri özlediğini söylemişti. Yeniden öğrencileriyle buluşmak istiyordu. Biz de bunun hazırlığını yaparken acı haberini aldık. Kendisini çok arayacağız, özleyeceğiz.
Okula scooter ile gelirdi
Prof. Dr. Melda Cinman Şimşek: Ben yeşiller üzerine bir kitap yazıyordum. Uzun yıllar çevre ve siyasetle ilgili olduğum için, öyle mi yapayım böyle mi yapayım derken Ünsal hocaya danıştım. Çünkü o da Ankara Siyasal kökenliydi. Martin Jay'in Diyalektik İmgelem kitabını oku dedi. Kitabı aldım fakat siyasi partilerle pek bir alakasını göremedim. Tabii bu Ünsal hocanın bakış açısını gösteriyordu; çok geniş yelpazeyle konuya yaklaşmak. O zamanlar benim düşündüğüm klasik bir şablon dahilindeydi. Ama şimdi Ünsal hocayı çok iyi anlıyorum.
Daha sonraki yıllarda dekanlık görevini aldı. Onun dekanlığında rahat bir dönem yaşadık. Çünkü bizim geldiğimize gittiğimize karışmazdı. Şekilci değildi. Okula gelir, simitini alır, kapının önüne oturur yerdi. Zaten okula scooter ile gelirdi. Çok mütevazı biriydi.Yere bir gazete yayıp, kahvaltısını ederdi. Hiçbir kompleksi yoktu.
Kitaplar ağır değil, siz hafifsiniz
Doç. Dr. Filiz Aydoğan Boschele: Ben 1992’den 2002’e kadar Ünsal hocamla çalıştım. Bu dönemi büyük bir keyifle geçirdik. Sınavları okurken bana bir keresinde, “çok yüksek notlar verme çocuklara” dedi. Ben de “hocam olur mu biraz yüksek verelim ki çocuklar dersi sevsin” dedim. O da “aferin sana bir iletişimci insanlara husumetle bakmaz” diye karşılık verdi. Onu hep derslerime çağırırdım. Çünkü öğrencilerimin onu tanımasını çok istedim. Ünsal hocanın entelektüel bilgi birikiminden öğrencilerin faydalanmasını istedim. Bir şey anlatırken konuya diğer konulardan gönderme yapardı. Nerden başladığını da çoğu zaman unuturdu. Dersleri çok keyifli olurdu. Ben de öğrencilerimin bu gelenekten yararlanması için her zaman hocamın kitaplarından yararlanırdım. Öğrencilerime kaynak kitaplar verdiğimde, “hocam bunlar ağır geldi” dediklerinde, ben de hocamın dediği gibi “o sizin hafifliğinizdir” derim.
Yemek yemeyi çok severdi. Giyinmeyi ve kadınları severdi. Hastalandığında “hocam biraz onlardan uzak durun” dedim. O da “ama Filizciğim onlar bana hayat veriyor” diye karşılık verdi.
Allah sizi hoca olarak mı yarattı
Dr. Sevilen Toprak Ayaloğlu: 1996 senesinde Ünsal hocanın öğrencisiyken kendi çalışmamız olan bir dergi, İleti’yi çıkartmaya başlamıştık. İleti dergisini biz öğrenciler çıkartmaya çalışıyorduk. Dergimizin ikinci sayısında hocamızla röportaja gittik. Biz hocanın yanına gittiğimizde konuya nasıl gireceğimizi, nasıl sorular soracağımızı bilememiştik. Konuya şu soruyla girdik, “nasıl oluyor da derslerinize bu kadar ilgi oluyor?” hocanın tepkisi büyük oldu, “bir dakika durun. Bana böyle sorular soracaksınız, ‘Allah sizi hoca olarak mı yarattı? Siz ne kadar iyi bir hocasınız’ diye sorular soracaksanız kalkın gidin.” Daha sonra dergide röportajı aynı cümlelerle kullandık. Olduğu gibi yazdık konuşmalarımızı.
Dergi çıktıktan sonra Ünsal hoca bize “bu tür yayınlar çıkarırsanız, bir çıkarırsınız, iki çıkarırsınız, üç çıkarırsınız… Önemli olan bunu çıkartmış olmak, değil bunun sürekliliği. Onu yapabildiğiniz zaman iyi bir şey yapmış olursunuz. Çünkü Türkiye bir sayı, iki sayı, üç sayı çıkan dergiler yığınıyla dolu” demişti. Nitekim bizim İleti dergisi de üçüncü sayısından sonra çıkmadı. Ama o dergiyi çıkartmış olmakla çok iyi yapmış olduğumuzu şimdi anlıyorum. Ünsal hocayı oraya kaydetmiş olmak, benim çok büyük bir kazanımdı.