Kamuoyu gündemini bir süredir meşgul eden “Taraf’ın yeni genel yayın yönetmeni kim olacak?” sorusunun cevabı geçen hafta netleşti ve Oral Çalışlar gazetenin başına geçti. 1 Şubat’ta yeni görevine başlayacak olan Çalışlar ile Taraf bürosunda bir araya geldik ve gazetenin geleceğini konuştuk. Oral, Hadi Uluengin ve Murat Belge’nin geri döneceğini, Orhan Pamuk’un da Taraf’ta yazacağını açıkladı.
1 Şubat’ta yeni görevine başlayacak olan Oral Çalışlar ilk söyleşini Agos gazetesinden Esra Elmas'a verdi. İşte "Oral Çalışlar’dan Taraf’a sürpriz transfer" başlığıyla yayımlanan o söyleşi:
• Radikal’deki yazılarınızdan anlaşılıyordu ki siz de bir Taraf okuruydunuz. Okur olarak Taraf’ı nasıl değerlendiriyorsunuz, Türkiye basın tarihinde neyi temsil ediyor Taraf?
Evet, ben bir Taraf okuruyum… Türkiye çok büyük bir değişimden geçiyor. Asker ve bürokrasi omurgalı yerleşik bir rejim vardı. Bu rejim, askeri darbelerle kendi yönetimini tahkim etmişti. Bu yapılanma aynı zamanda ülkenin demokratikleşmesinin, çoksesliliğinin, özgürleşmesinin önünde de bir engeldi. Bunun değişmesi gerekiyordu.
Uzun yıllardan sonra, bir tek parti iktidarı dönemi ile Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci başladı. AB süreci ile asker-bürokrasi omurgalı rejim çatıştı. Bu çatışma, kritik bir güç hesaplaşmasına dönüştü. Soru şuydu; parlamenter rejimin egemen olduğu yeni bir Türkiye mi, yahut da askerin omurgasını oluşturduğu yarı militarist bir Türkiye mi? İşte bu çatışmada Taraf gerçekten önemli bir rol oynadı. Türkiye militarizmi büyük ölçüde yenilgiye uğratırken bunda Taraf’ın, yayınlarının ve çalışanlarının çok tayin edici bir rolü oldu.
• Yani Türkiye’de pek rastlanmayan şekilde Taraf anti-otoriter bir ses diyebilir miyiz?
Türkiye’de esas itibariyle alışılagelmiş olan medyanın rejimin bir parçası olmasıdır. Bu bugün de böyledir, medya rejimin parçasıdır. Fakat bu defa rejim krize girdi. Rejim krize girince boşluklar oluşuyor. Taraf belki de başka bir zaman bu yayını yapsaydı destek bulamayabilirdi ya da bu yayını yapmaya gücü yetmeyebilirdi. Mesela Nokta Dergisi’ni hatırlayın. Alper Görmüş’ün ve ekibinin darbe günlüklerini yayımlanmasının ardından önce dergiyi askeri savcı bastı, sonra sahibi tarafından kapatıldı dergi. Oysa Taraf’ın çıktığı dönemde Türkiye’deki askeri-bürokratik rejim parçalanmıştı ve yeni bir rejime dönüşmesi gerekiyordu. Bu da Taraf gibi bir gazetenin tesir yaratabileceği bir alan yarattı.
• Taraf’ın etkisinde bu konjonktür mü belirleyici oldu?
Evet, ama konjonktürün etkisi bu işin değerini azaltmıyor. Çünkü çok kritik, çok can yakıcı bir dönemdi o ve çok vurucu bir rol oynadı gazetenin yayınları.
• Siz en son 1978’de Aydınlık’ın genel yayın yönetmeniydiniz, şimdi 2013’te Taraf’ın genel yayın yönetmenisiniz. Taraf okurlarını sizin yönetiminizde ne bekliyor?
Bir kişi bir gazeteyi değiştiremez. Bu, gazeteyi çıkaran arkadaşlara haksızlık olur. Böyle bir iddiam yok. Ama şu var; her dönemin gazetesi ve her dönemin demokrasi ve özgürlük ihtiyacı başka. Problemler de, önümüzdeki sorunlar da farklı. Bu değişime bağlı olarak bu gazetenin çalışanları yeni duruma uygun gazetecilik yapmaya devam edecekler. 2008-2009’daki şartlar olmadığı için o şartların tekrarı olmayacak şu andaki yayıncılık. Ama bizim özgürlükçülük, demokrasi, insan hakları gibi temel ilkelerimiz; şiddete, ırkçılığa ve hakarete karşı olmak gibi gazetecilik kriterlerimiz değişmez.
• Sizce nasıl bir fark var 2008-2009 dönemi ile 2013 arasında?
Militarizm büyük oranda gücünü yitirdi. Asker eskisi gibi siyasete müdahale etme gücüne sahip değil. Bu nedenlerle 2008-2009 döneminin öne çıkan ve tayin edici engelleriyle bugünküler aynı değil. Mesela bugün tayin edici olan barış ve çözüm süreci. Biz gazete olarak öncelikle bu süreci izlemeyi, bu sürece pozitif katkı sağlamayı hedef olarak koyacağız. İkincisi, Türkiye demokrasinin derinleşmesi…
Militarizmi belli ölçülerle görev alanı içine oturtmak eşittir demokrasi anlamına gelmiyor. Türkiye demokrasinin hâlâ çok ciddi sorunları var, yargı sorunu hâlâ çözülemedi mesela. AB süreci kesintiye uğradı. Kıbrıs, Ermenistan ile ilişkiler hâlâ çözüme ulaşmadı. Biz geçmişteki çizgiye paralel bir çizgiyi sürdürerek bu konularda yeni bir duyarlılık yaratmaya çalışacağız.
• Peki, Taraf’ın üslubuna ilişkin herhangi bir değişiklik olacak mı? Bu gazetenin yazarları tarafından da bir dönem tartışılmıştı.
Taraf’ın ana omurgası değişmez ama tabii koşullar değiştiği için üslup da değişecektir. Bir dönem militarizm ile mücadelede çok sert kavgalar oldu. O kavgada sert bir üslup ortaya çıktı ister istemez. Yeni dönemde ise nispeten daha farklı bir ortamdayız. Mesela İmralı süreci, çözüm süreci diyoruz. Bu süreç daha sakin bir dili gerektiriyor. Barış ortamını güçlendirici, dengeleyici bir şekilde davranmayı gerektiriyor koşullar. Tabii bunlar benim düşüncelerim, arkadaşlarımla bu görüşlerimi konuşur, tartışırım. Temel gazetecilik ilkelerinde anlaştıktan sonra, özellikle köşe yazarları bağlamında, herkes kendi üslubuna da kendi karar verecektir.
• Şu anda da bir sürü iddia var Taraf’a ilişkin. Özellikle sosyal medyada Aydın Doğan ele mi geçirdi, Mustafa Sarıgül mü alacak gazeteyi gibi sorular soruluyor?
Evet… Mesela ben dört buçuk yıl gayet itibar görerek çalıştığım ve sorunsuz ayrıldığım gazeteye teşekkür edince olay oldu. Aydın Doğan’ın adamı oldum. Oysa her insan benim gibi halinden memnun bir şekilde çalıştığı yerden ayrılırken bir teşekkür etme ihtiyacı duyar. Ben, vefa duygusu olarak “Yuvamdı, gerekirse yeniden dönerim” dedim. Ben hayatımda kimsenin adamı olmadım, bundan sonra da olmam. Bir de Aydın Doğan zaten Radikal ile uğraşıyor, Taraf gibi bir gazeteyi neden alsın ki… Benim nasıl yaşadığım, ne düşündüğüm hep ortadaydı zaten, halen de öyle.
• Sanırım buradaki sıkıntı birey olarak ciddiye alınmamak. Yani bir şey söylenmişse ya da yapılmışsa o kişiyle ilgili değil, mutlaka daha derin bir yapı ya da cemaat ile ilgilidir mantığı hâkim Türkiye’de.
Taraf yayıncılık itibariyle radikal bir gazete. Ben de pozisyon itibariyle sürekli rejimle ve sistemle çatışmış bir geçmişe sahibim. Kürt ya da Ermeni meselesi ya da AB süreci gibi çok kritik ve temel meselelerde yerleşik rejime karşı bir yerde duruyorum. Yani hem benim hem de Taraf’ın kişiliği çeşitli efsaneler uydurmaya son derece elverişli. Ama sonuçta burada bir gazete çıkıyor, insanlar çalışıyorlar ve bu gazete beş senelik yayınıyla pek çok gerçeği su yüzüne çıkarmış, iddialarını kanıtlamış bir gazete. Taraf’ın oynadığı ve bundan sonra oynaması gereken rol açık. Ben de bu ekibe kendimi katarak devam edeceğim. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar gibi çok önemli iki arkadaşımız eksildi, ki benim onların yerini tutup tutamayacağım bile meçhul. Ben zor zamanında buradaki ekibe katkıda bulunmak, onların bir parçası olmak için geldim, katıldım.
• Peki, Mustafa Sarıgül iddiaları?
Ben bunu sordum patrona, böyle bir şey yok dedi; ama diyelim ki Sarıgül ya da başka bir işadamı bu gazeteye ortak olmak istedi… Yani buna Taraf’ın şu anki sahipleri karar verir ama biz de çalışanlar olarak fikrimizi söyleriz. Bir de unutmayalım ki bütün gazetelerin bir patronu var ve bu patronlar gazete çalışanları tarafından seçilmiyorlar. Kimse patronunu kendisi seçmiyor.
Yani Mustafa Sarıgül ya da herhangi biri bu gazeteye ortak olmak isterse, olur. Ben gazeteci olarak kendi yaptığım yayıncılığa bakarım. Ona müdahale ediliyor mu edilmiyor mu, benim ölçüm budur. Ben Taraf’ın şu anki sahibi Başar Aslan’ı da tanımıyorum. Tek bildiğim, Başar Aslan son beş yıldır burada verilen mücadeleyi destekledi ve büyük fedakârlıklara katlandı. Benim kriterim bu gazetenin yayın çizgisine sahip çıkılmasıdır.
Bu gazeteye talip olan, bu gazetenin kâr getirmeyeceğini bilir. Siyasi bir amacı var ise, başka türlü bir yayın çizgisi okurlarının Taraf’ı terk etmesi demektir. O zaman siyasi amaç da manalı değil. Bu şartlarda bu gazeteye destek vermek isteyen sermaye sahibi buyursun gelsin. Tek kıstas demokratik, anti militarist, özgürlükçü çizgiyi devam ettirmek. Bu takip edilmezse biz terk ederiz gazeteyi.
• Biz bu röportajı canlı yayında yapıyor olsaydık, sosyal medyaya hemen şöyle bir soru sorulurdu mesela: Cemaat gelse alsa ona da evet diyecek mi Oral Çalışlar?
Cemaat bir örgüt. Bir örgüt alırsa, siz o örgütün parçası haline gelirsiniz. O zaman olmaz tabii. O zaman cemaatin gazetesi olursunuz. Ama diyelim ki herhangi bir işadamı çıktı geldi, o başka.
• Peki, cemaate mensup bir iş adamı talip olsa gazeteye?
Bilmiyorum, tabii herkese “Cemaatçi” diyorlar. Kim cemaatçi, neden cemaatçi? Yani yarın Mustafa Sarıgül gelse alsa gazeteyi, ona da “Fethullahçı” diyebilirler. Türkiye bu konuda hiç şeffaf değil. Kime göre, neye göre öyle diyeceğiz?
• Yazar kayıplarınız oldu bu geçiş sürecinde. Yeni dönem için düşündüğünüz yeni ya da eski isimler var mı?
Daha yeni isimlere ilişkin karar aşamasına gelmedim kişisel olarak. Ama giden arkadaşlarımızdan bazıları dönecek; mesela Hadi Uluengin, Murat Belge. Daha önce tepkiyle yazmayı bırakan arkadaşlarımızın bazıları da yeniden yazmak istiyoruz dediler. Yeni isim olarak ise Orhan Pamuk’un Taraf’a bir şeyler yapacağını söyleyebilirim.