Orantısızlık ve fakir demokrasi

Orantısızlık ve fakir demokrasi

Çiğdem Penn

Orantısız güç ve orantısız zekândan bahsettiğimiz bu tarihi günlerde; ülkemizdeki demokrasiyi fakirleştiren orantısızlıkların altını çizmek gerekiyor.  

1) Orantısız medya:  Türkiye, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün yayımladığı Sıralamasında 179 ülke içerisinde 154. sırada yer alıyor.  Rusya (148), Irak (150), Gambia (152)’ dan daha düşük puan alan ülkemizin temel sorunu, kendi kendini sansürleme, yani  artık yakından tanıdığımız penguenlerden kaynaklanıyor. Ülkemizi bu sıralamada, baskıcı rejimleriyle tanınan Çin (173), Suriye (176)  ve Kuzey Kore (178)’ in önüne taşıyan birkaç bağımsız medya kuruluşu ne var ki ana akım medyanın gerçeğini değiştirmeye yetmiyor. Ülke genelinde medya, araştırmacı gazetecilik yerine ‘mevcut iktidarın hedeflerinin yayınlaştırılması’  için birbirleriyle yarışmayı seçerken, medya patronları siyasi ve ticari menfaatleri karşılığında platformlarını iktidara açıyor. Demokrasinin temel taşlarından biri olan medya orantısız bir şekilde iktidar safında taraf tutuyor ve medya patronları birbiri ardından büyük ihalelerle zenginleşirken, demokrasi fakirleşiyor...

2) Orantısız iktidar/muhalefet dengesi: Siyaseti yakından takip edenler de etmeyenler de,  son birkaç haftadır,  ana muhalefetin ne kadar yetersiz kaldığını gerek CHP’nin lidersizliğinde, gerek MHP’nin duruşuyla anladılar. Kılıçdaroğlu son gelişmelerin CHP’nin üzerine yıkılmasından çekinirken, Bahçeli,  gelecekte muhtemel bir koalisyon hesabıyla sessiz duruyor. Fikir, içerik üretmeyen partiler, yetkinlikleri sınırlı milletvekilleri, kim bilir hangi hesaplarla meşgulken muhalefetin içini boşaltıyor. Yolsuzluklar, özelleştirmeler, alelacele geçirilen kanunlar sorgusuz sualsiz kalıyor. AK Parti’nin içerisindeki muhalif görüşler ise az denecek kadar az, keza Erdoğan’ın görüşünü paylaşmayan AK Parti’liler, kamu karşısında azarlanıyor, partiye olan bağlılıkları sorgulanıyor, aforoz ediliyor... Sonuç olarak, orantısız bir iktidar ve muhalefet dengesi demokrasi bir kere daha fakirleşiyor…

3) Orantısız güven boşluğu:  Son seçimlerde ortaya atılan boş/mükerrer oy pusulaları, abartılmış seçmen sayıları, oy sayımındaki hile iddiaları, yine demokrasinin temellerinden biri olan seçme ve seçilme özgürlüğüne büyük bir gölge düşürüyor. Bu iddialar, iktidarın şeffaflıktan uzak uygulamaları, reklam ağırlıklı propagandaları ile birleşince kamuoyunda bir güven boşluğu doğuyor. Kamuoyu artık ‘referanduma ancak oyları ben sayacaksam, giderim’ diyecek kadar hassas ve şüpheci… Kamuoyunun seçim sürecine olan şüpheci yaklaşımı, iktidarın tek taraflı bilgilendirme politikası orantısız bir güven boşluğu yaratırken, arkada yine fakirleştirilmiş bir demokrasi kalıyor.

4) Orantısız hukuksuzluk: Hukukun üstünlüğü demokrasilerin temel ihtiyaçlarından bir başkası... Ne var ki bu son günlerde avukatların gözaltına alınması, basın önünde itilip kakılmaları, ‘ hukuk’ un ‘üstünden’  çok ‘mağdur’ olduğu görüntüsünü ortaya koyuyor. Adliyedeki avukatları, serbest bırakılacağını bile bile tutuklayan, yaralılara gönüllü yardım eden doktorlar için soruşturma açtıran, orantısız hukuk anlayışı, sadece hukuk devleti algısını değil, demokrasiyi de fakirleştiriyor.

5) Orantısız ifade özgürlüğü: Tüm bu demokratik fakirliklerin içerisinde, ‘kendini ifade’ etme özgürlüğü nispeten fakirleştirilememiş olarak devam ediyor.  Sosyal medyanın da yayınlaşmasıyla daha kolay bir hal alan ifade özgürlüğü, şu anda mevcut demokrasinin en güçlü temeli olarak kamuoyu tarafından sahipleniyor… Bugün yaşlı teyzelerin bile ‘ fays’te’ olmasının sebebinin ardında, yukarıda anlatıldığı gibi diğer dalları budanmış bir demokrasi yatıyor... Polis ‘orantısız güç’ kullanırken, TOMA’sız, silahsız gençler ifade yetenekleriyle direnmeyi seçiyor ve orantısız sayıda twit atabiliyor, tüm dünyanın dikkatini Türkiye’ de olan bitenlere çekerken, diğer direnişlere örnek oluyor... 

Bunu yaparken de arkalarına, önceki politik hareketlerden farklı olarak, her kesimden seçmenin desteğini alıyorlar. Gezi Park’ında başlayan bu sade direnişin ülkenin 60’ı aşkın şehirden destek görmesi, Erdoğan’ın demokratik bir seçimle başa gelmesinin mümkün olmadığı gerçeğinin de işaret ediyor(2).  Bu durumu çok iyi okuyan Başbakan tarihi bir testten geçerken, önünde iki yol belirmektedir. Bunlardan biri, Putin, Esad, Nazarbayev geçtiği/ geçmekte olduğu yol diğeri ise konuşmalarında ‘ötekileştirdiği’  diğer yüzde 50’ye odaklanmaktır.  

Erdoğan’ın mitinglerdeki provokatif olarak nitelenebilecek konuşmaları ve  ‘benim yüzde 50’im’ci tavrının, sandık kaygısından mı yoksa bölgeye hâkim olan ‘demokrat diktatör’ akımından mı kaynaklandığı, şiddetin tasvip edilemeyeceği Ramazan ayına, kadar ortaya çıkacaktır.

Sebebi ne olursa olsun Gezi Park’ı süreci kamuoyunun gençlere ve geleceğe olan güvenini tazelemiş, siyaseti yeniden medyaya, evlere taşımış, demokrasinin seçimden ibaret olmadığını kanıtlamış, fakirleştirilmiş bir demokraside ‘can suyu’ görevi görmüştür. Bundan sonra, demokrasi meyvelerini verecek ve fakirleştirilmiş alanlarını teker teker tamir edecektir.  Tüm bunların bir parkta başlamış olmasının ilahi bir rastlantıdan başka bir şey olup olmadığını önümüzdeki günler gösterecektir.

Sevgiyle kalın.

---------

2- Xsights 1-4 Haziran arasında yaptığı çalışmada, AK Parti’ nin oy kaybını Ocak 2013’ e göre % 11.45 ‘ e kadar yükselebileceğini hesaplamaktadır.