Tarık Demirkan, Budapeşte
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, etnik Macarların yoğun olarak yaşadığı Romanya’nın Szekely bölgesinde bir konuşma yaptı.
Tuşnad Yaz Üniversitesi ve Kampını geleneksel olarak yıllardır ziyaret eden Orban, bu ziyaret esnasında yaptığı strateji belirleyen konuşmalarıyla da tanınıyor. Orban'ın bu kez de söyledikleri yeni tartışmalar başlattı.
Orban, özellikle Batı Avrupa Hıristiyan kökenli uygarlığın ideolojik nedenlerle kendi kendini imha eden bir süreç yaşadığına ilişkin görüşlerini burada da tekrarladı. Son dönemin gelişmelerinin çok merkezli bir dünya oluşturduğunu ve ABD, Çin, Asya ülkeleri, Rusya ve İslam ülkelerinin Avrupa’yı kıskaca aldığını belirtti.
Viktor Orban’a göre bu sürecin gerisinde Avrupa’yı ırksal karışıma zorlayan göç olgusu yatıyor. “Avrupa ikiye ayrıldı” diyen Orban, “Bir tarafta – batıda- Avrupa halklarının ve Avrupa dışı halkların temsilcilerinin yaşadığı ülkeler var. Bu ülkeler artık bir ulus bile değil. Bu ülkelerin büyük şehirlerinde yaşayanların % 50’si artık Avrupalı değil” diye konuştu.
Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde bu ırksal karışımın olmadığını ileri süren Orban, “Avrupalı halklarla karışıyoruz, ama Avrupa dışı halklarla karışmak niyetinde değiliz, buna asla izin de vermeyeceğiz” dedi.
Macar başbakanının bir saati aşkın bir süre devam eden uzun konuşması, Macaristan gündeminde çok önemli bir yer tuttu.
Hükümet yanlısı medya konuşmayı, Avrupa ve dünya analizi nedeniyle önemli bir dünya siyasetçisinin yorumları olarak değerlendirdi ve bunların geleceğe ışık tuttuğunu savundu.
Muhalefet ise böyle bir lideri olduğu için tehlikede olanın dünya değil, Macaristan olduğunu savundu.
Eski başbakanlardan ve ana muhalefet partisi lideri Ferenc Gyurcsany “Macaristan’ın en büyük trajedisi Orban’ın kendisi ve eğer kalacak olursa bu bizim sonumuz anlamına gelecek” dedi.
Konuşma sadece sol muhalefette değil, merkezde kalmaya ve FİDESZ’i anlamaya çalışan siyasetçiler arasında da tepki yarattı.
Eski siyasetçilerden Andras Schiffer, “Kültürlerin karışmasına karşı olabilirsiniz, ama dünyadaki insan ırkı tek ve bir bütündür, bunu ayırmaya başlarsanız, gideceğiniz yer, değerli ve değersiz ırklar ayrımı olur, ki bu düşünce dünyayı 20. yüzyılın en büyük yangınına götürmüştür” dedi.
Orban, konuşmasında Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline de değindi.
Ukrayna’nın Rusya karşısında savaşı kazanamayacağını söyleyen Orban, ABD’ye savaşın bitmesi için yardım etme çağrısı yaptı.
Orban, Rusya’ya yönelik yaptırımların da işe yaramadığını savundu.
Ukrayna Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oleh Nikolenko, Orban'ın Rusya karşıtı yaptırımların başarısız olduğu yönündeki açıklamasına tepki gösterdi.
Nikolenko, Facebook'tan yaptığı açıklamada, "Yaptırımların Rusya'yı sarsmadığını söylemek, Rus propagandasının klasik bir örneğidir. Yaptırımlar, Rus askeri makinesinin Ukrayna'ya karşı savaşma kabiliyetini önemli ölçüde azalttığı için etkilidir. Ukrayna'ya silah sağlamak Ukraynalıların hayatını kurtarıyor" dedi.
Nikolenko, Orban’ın bu açıklamasının, Macaristan dışişleri bakanının daha fazla Rus doğalgazı talep etmek için Moskova'yı ziyaretinden bir gün sonra geldiğine de dikkat çekti.
Orban konuşmasında ABD’nin dünyayı yanlış değerlendirdiğini de kaydetti.
ABD’nin Rusya’yı en büyük hasım olarak görüp, tüm dünya ülkelerinin de buna göre dış politika belirlemesini talep ettiğini, oysa dünyanın dörtte üçünün kendi bölgelerinde çok farklı sorunları olduğunu belirtti.
Avrupa Birliği’ni ABD’nin bu politikasını hayata geçirmesine engel olamamakla suçlayan Orban, “Eğer savaş tehlikesinin ortaya çıktığı kritik anda Trump ve Merkel görevde olsalardı bu savaş başlamazdı” dedi.
Viktor Orban, Batı dünyasının ekonomik ve sosyal sorunlarının hem ABD ve hem de AB için 2030 yılı civarında zirve yapacağını var saydı. Orban, özellikle Avrupa Birliği içinde sanayileşmiş kuzey ve borçlu güney arasındaki derin çelişkilerin o tarihte artık AB’de kaçınılmaz bir çatlak yaratacağını düşündüğünü açıkladı.
Macar başbakanına göre 2030 yılına kadar Batı Avrupa ülkelerine göre daha hızlı gelişen Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri o yıllardan itibaren Avrupa’nın kaderini de eline alabilir.
Ama bunun olabilmesi için Viktor Orban’a göre sınırların sıkı korunması, aile temelli ulusal kültürün savunulması ve bir an önce ordunun güçlendirilmesi gerekiyor.
Orban güçlü bir ulus ve güçlü bir devlet hedefliyor. “Hazırlıklı olmalıyız, dünyanın herhangi bir köşesinde herhangi bir Macarın ayağına basıldığında biz buradan müdahale edebilmeliyiz” diyor.