'Ordu yıllar sonra en ağır görevini yapacak'

'Ordu yıllar sonra en ağır görevini yapacak'

Alman askerlerinin Suriye misyonunda görev alacak olmaları Kölner Stadtanzeiger gazetesinin yorum köşelerinde ele alınıyor:

“Savunma Bakanı Ursula von der Leyen'in canı, orduya yönelik çıkan olumsuz haberler nedeniyle epeyce sıkıldı. Bu nedenle Fransa'ya sadece müttefik sadakatini göstermek için değil, Avrupa'nın süper gücü olan Almanya'nın ordusuyla ilgili bir sıkıntı olmadığını da kanıtlamak niyetinde. Ne var ki, öncelikle söz konusu olan bir hava harekâtı, kara birlikleri olmayacak. Bu yolla belki IŞİD meşgul edilebilir ama yenilemez. İkinci sorun da misyonun siyasi sonuçlarıyla ilgili. Sivil halka yönelik bilinen zararları yüzünden, düşman öldürmekten çok, daha fazla düşman edinmeye mi yarayacak? Alman askerleri meçhul bir geleceğe doğru yol alıyorlar.”

Suriye'ye yönelik operasyonlara Alman askerlerinin de destek verecek olması Münih merkezli Abendzeitung'da da ele alınıyor:

“Kocalarının ardından el sallayan kadınlar... Sıraya girmiş askerlerin ellerini kuvvetlice sıkan bir general... Güneşli bir günde hangarlardaki savaş uçaklarına doğru ilerleyen pilotlar. Hollywood filmi olan Pearl Harbour veya Top Gun'ı andıran görüntüler... Ama dün Köln'de ve Jagel'de yaşananlar film değil, bilakis son derece ciddi bir olaydı. Alman ordusu yıllardan sonra en ağır görevini yapacak. Ağır ve tartışmalı bir görev mi? Evet. Bu şekilde yazılabilir. Bir kalenin içinde huzuru koruma ve askeri müdahaleleri tartışmama devri çok şükür sona erdi. Ancak bunu eleştirenler de sözlerine dikkat etmeliler. Dün sosyal medyada görüldüğü üzere, askerlere "Katil" yakıştırmasında bulunmak ve uçaklarının düşmesini dilemek, insanlığa sığmaz ve bunlar dar görüşlerdir. Hiç kimse yakında bir Alman askerinin portakal rengi işçi tulumu giymiş bir IŞİD celladının önünde diz çöktüğünü görmek istemez.”

Nobel Ödüllerin dağıtıldığı Stockholm'deki tören Süddeuetsche Zeitung'da bir yorumun konusu... Gazeteki yorumda Tunus'a verilen Barış ödülüne odaklanılıyor:

“Batı, özellikle Avrupa Birliği Tunus'a yönelik her yardım girişimine destek olmalı. Bunu Tunus'daki modelin diğer Arap ülkelerine sirayet etmemiş olmasına rağmen yapmalılar. Arap baharı kara bir kışa gömülmüş olabilir. Ama savaşlar ve kaos bize devrimcilerin insan onurunun yüceltilmesine yönelik taleplerini unutturmamalı. Bu durum Batı siyaseti için yol gösterici olmaya devam etmeli. İnsanların onurlarının hiçe sayıldığı yerlerde istikrar olmaz. Devletin başarısızlığının üstünü örtmek için asker desteğiyle gıda maddeleri dağıtarak, on binlerin işkence odasında tutulduğu Esad'ın Suriyesi’nde, Sisi'nin Mısır'ında istikrardan söz edilemez.”

Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi Suriye'deki iç savaştan kaçarak Almanya'ya sığınan mültecilerle ilgili bir yoruma yer veriyor. Gazete Sosyal Demokrat Parti SPD’nin kurultayında sığınmacı krizinin ele alınışını değerlendiriyor:

“Korunma amacıyla kaçıp gelenler yoldaşların arasını açtı. Bir kısmı büyük kitleler halinde gerçekleşen göçü tehdit olarak görüyor. Diğerleri ise iltica yasasına ihanet edilmemesinde kararlı. İki kesim arasında partinin bir köprü kurması gerekiyor. Mülteci kontenjanı göç temposuna uygun hale getirilmeli, limit konulmamalı ve iltica yasası da delinmemeli. Sosyal demokrasi bu yolla toplumsal desteği güvence altına almak istiyor. Bu tasarı tutur mı yakında Rheinland Pfalz Eyaleti'ndeki gelişmelerde belli olur. Burada eyalet başbakanı Dreyer yeniden seçilmek için çok çalışmalı. Çünkü aynı zamanda buradaki seçimlerde SPD'nin mülteci politikası da oylamaya sunulmuş olacak.”