T24 - Samast ile 'hatıra fotoğrafı' çektiren polisin, Malatya Emniyet Müdür Yardımcısı olmasına Hrant'ın kardeşi Orhan Dink'ten tepki: "Demek ki, başarılarından ötürü terfi aldı. Hayırlı olsun."
İsmail Saymaz'ın Radikal gazetesinde yayımlanan haberine göre, Hrant Dink cinayetinin tetikçisi Ogün Samast ile birlikte ‘hatıra fotoğrafı’ çektiren dönemin Güvenlik Şube Müdürü Yakup Kurtaran’ın adeta ödüllendirilerek Malatya Emniyet Müdür Yardımcılığı’na kadar yükseltilmesi, Dink ailesinin de tepkisini çekti. Hrant’ın kardeşi Orhan Dink “Demek ki, emniyette gösterdiği üstün başarılardan ötürü Hrant’ın doğduğu memlekete emniyet müdür yardımcısı oldu. Gülerek bakıyoruz. Artık ağlamak da yasak bize” dedi. Bu arada, Rakel Dink’in de bir yıl önce Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) gönderdiği mektup da kurulun raporuna girdi. Rakel Dink mektubunda: “Türkiye Cumhuriyeti adaletinin pişkin pişkin seyretmekteki hali gözler önündedir” diyor.
Ogün Samast’la birlikte resim çektiren Yakup Kurtaran için polis müfettişleri 16 ay kıdem cezası talep etti ancak bu ceza 1 günlük maaş kesme cezasına indirilmişti. İdare mahkemesi ise bu cezayı da affetti. Olayın ardından Kurtaran hızla yükseldi. 4. sınıf komiserlikten 2. sınıfa geçen Kurtaran son olarak da Malatya Emniyet Müdür Yardımcısı yapıldı. Kurtaran’ın Hrant’ın memleketi Malatya’ya gönderilmesine tepki gösteren Orhan Dink şunları söyledi: Bu karar çok anlamlıdır bence. O gün basın toplantısında da dedim. Bu derin güçler kendilerine Temel Malatyalı (Ermeni okullarına 2007’de gönderilen tehdit mektuplarında yazılı olan isim) diyorlardı. Racon kesiyorlar. Hayırlı olsun bu Temel Malatyalı bizim için.
Başarılarından ötürü, demek ki, terfi aldı. Demek ki, emniyette gösterdiği üstün başarıdan ötürü, Hrant’ın doğduğu memelekete emniyet müdür yardımcısı oldu. Demek ki biz yanlış anlıyoruz. Onu oraya tayin edenler bizden iyi biliyorlardır. Devleti bizim yönetecek halimiz yok! Ancak bu kadar, bakıyoruz; gülerek bakıyoruz. Artık ağlamak da yasak bize.”
Rakel Dink Devlet Denetleme Kurulu'na mektup gönderdi
Adaletin pişkinliği
Bu arada Rakel Dink’in, geçen yıl 24 Şubat’ta DDK’ya gönderdiği özel mektuba kurul raporunda yer verildi. DDK, cinayeti incelemek üzere Dink Ailesi’nden ve avukatlarından ellerindeki dosyaları istemişti. Avukatlar taleplerini içeren bir dilekçeyi iletirken, Rakel Dink de kuruldan beklentilerini ifade eden bir mektup göndermişti. Dink ilk kez gün yüzüne çıkan mektubunda, Dink Davası’nın Türkiye için bir yüzleşme ve adalet eşiği olduğunu ifade ediyor. Dink, mektubunda şöyle diyor:
“Öncelikle Cumhurbaşkanı’nın cinayetten dört sene sonra da olsa bu kararını ülkemiz için önemli sayıyorum. Beslememeye çalıştığım öfkeye, kızgınlığa rağmen ülkede adalet adına bir umut arayarak, dördüncü seneyi devirdik. Tabii cinayet sürecinin başlangıcı yedi sene önceye gider. Umarım bu süreç, Genelkurmay Başkanlığı’nın eşimi hedef gösteren bildirisinden başlayarak, hiçbir parçası diğerinden ayrılmadan, bu kez tam olarak incelenir. Ekte avukatlarımızın tespit ettikleri eksiklikleri ve üzerine gidilmesi gereken noktaları göreceksiniz. Zaten dosyaları okuduğunuzda bunların birçoğunu siz de göreceksiniz.
Bugün, dört yıldır mahkemelere ailecek katılıyoruz, göz göre göre işlenen cinayete tanık olduğumuz gibi adaletin nasıl savsaklandığını gün boyu tekrar tekrar hor görüldüğümüzü, aşağılandığımızı, hakaretlerle tehditlerle alaylarla dolu geçtiğine tanık oldum. Hatta bütün dünya tanık oldu. Fakat Türkiye Cumhuriyeti adaletinin pişkin pişkin seyretmekteki hali ise yine gözler önündedir. Öldürülmüş olduğu tatmin etmemiş olacak ki hâlâ mezarımızın üstünde tepiniyorlar. Tetiği çekenleri, planlayanları haklı çıkarabilmenin çabası içindeler. Tahrik olmuşlarmış! Zaten bizim varlığımız ezelden beri tahrik ediyor. Fakat Türkiye devletinin adalet sistemini, bu zihin ve anlayışla zemin oluşturmuşluğunu ifşa etmediği sürece, öteki dediği insanın duygu ve hassasiyetlerini insan onuruna yakışır şekilde en az kendininki kadar önem vermediği sürece açılımlar veya sözler havada kalır. Bu dava kamuoyunun kutuplaşmadan birleşeceği bir davadır. Herkesin ayrı ayrı şahıs ve kurum olarak kendisi ile hesaplaşacağı, vicdan muhasebesi yapacağı tek davadır. Türkiye’nin hem geçmişini, hem geleceğini sorgulayabileceği, sorgulayıp geleceğini adaletle pekiştirebileceği, bina edebileceği en önemli fırsat da bu davadır.
Yine umarım, hazırlayacağınız rapor, içeriği ve sonuçları açısından bundan önceki raporlara benzemez. Sizin de bileceğiniz gibi bundan önce birçok kurum incelemeler yaptı. Ancak bence bu raporları hazırlayanlar yalnızca mecbur oldukları en az işi yapmakla yetindiler. Yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışmadılar. Sormaları gereken soruları sormadılar.
Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun yaptığı soruşturmanın eksikliklerinin yanında, mevcut tespitlerinin bile sadece bir rapor kapsamında kalması, adalet yolunda bir karşılığı olmaması bizi üzmüştür. Şimdi siz de bir rapor hazırlayacaksınız. Bizim görevimiz umudu beslemektir. Dileğim ve beklentim siz ve kurumunuzun kendi raporunuzun arkasında durmanız...”