Sanatçı Orhan Gencebay, Berkin Elvan’ın ölümü konusunda “Siyasilerimiz veya yönetenlerimizin daha dikkatli konuşması lâzım. Çok gönül kırarak konuşuyorlar. Söylenecek ne varsa usulünce söylenmeli. Böyle diyorum ama öyle laflar duyuyorum ki tüylerim diken diken oluyor.” diyor.
Gencebay, Berkin Elvan’ın ölümü üzerine “15 yaşında bir yavrucuk öldü. Seneler evvel yaptığı "Küçüksün Yavrum"un sözlerini Sevim Hanım'ın Instagram'ında ona ithafen yayınladığını” kaydediyor.
Habertürk’ten Kürşad Oğuz’a konuşan Orhan Gencebay, “akil insanlar heyeti”nde bulunduğu için kendisini eleştirenlere “Son derece onurlu bir görevdi. Bu görevi bu iktidar değil de sayın Kılıçdaroğlu, sayın Bahçeli teklif etseydi yine seve seve kabul ederdik.”ifadesini kullanıyor.
Orhan Gencebay’ın Habertürk’te yer alan söyleşisinin bir kısmı şöyle:
40 yıl önce insanlar isyan duygusunu, rejime tepkisini, sizin müziklerinizde ifade ediyordu...
Ben ona "Protest yapılar" diyorum. Benim protesto ettiğim konular vardı. Siyasetçi olarak değil; ben siyasetçi olmadım, olmam da. "Sanat siyaset yapmaz" diyen biriyim.
Siyasi konuşan sanatçılara olumlu bakmıyor musunuz?
İnsanların özgürlüğüne saygı duyarım ama sanat siyaset yapmaz. Fakat sanat siyasette araç olarak kullanılabiliyor; bu onun masumiyetini bozmaz. Siyaset halka hizmettir. Hizmetini iyi yapan siyasetçiye teşekkür ederim. Ama olumsuz bir şey gördüğümde protest bestelerimle tenkit ediyorum. "Batsın bu dünya" diyorum.
Onu kime veya neye söylediniz ilk?
70'li yıllardaki sağ-sol olaylarından dolayı ülkemizde yaşanan o acı günler için söyledim. 39 sene evvel yazdım. Gençlerimiz birbirini öldürüyordu. 78'de yine "Nedir bu kin, nedir bu nefret" dedim; "Yaşamak bu değil" dedim. Sonra insanlara hak verirken "Sen de haklısın" dedim, ama "Hak aranır eğer varsa, aranıp da bulunursa" diye ekledim.
'Hakkınızı arayın' diyorsunuz yani.
Tabii. "Ben topraktan bir canım senin gibi, çiğnesen ne fark eder" dedim. Eşitliği anlatmaya çalıştım. Ve 1995'te, "Gelin birlik olalım, Yarın çok geç olmadan" dedim. İnsanlarımız birbirine zarar veriyor, birbirini ötekileştiriyor. Barış için söyledim bunları.
Bugün o şarkılarınızın hangisini söylersiniz?
"Gelin birlik olalım, Yarın çok geç olmadan." Ama bunları aşacağız. Sağduyu galebe çalacak.
Berkin Elvan için de bir şey yazdınız...
15 yaşında bir yavrucuk öldü. Neden? Seneler evvel yaptığım "Küçüksün Yavrum"un sözlerini Sevim Hanım'ın Instagram'ında ona ithafen yayınladım.
Ne hissettiniz o ölünce?
Her ölümde korkunç üzülüyoruz, çocuk olunca çok daha fazla. Siyasilerimiz veya yönetenlerimizin daha dikkatli konuşması lâzım. Çok gönül kırarak konuşuyorlar. Söylenecek ne varsa usulünce söylenmeli. Böyle diyorum ama öyle laflar duyuyorum ki tüylerim diken diken oluyor. Biri değil, hepsi birbirine söylüyor.
Bu şiirde ilginç bir bölüm var. "Mutluluk ile mutsuzluk kardeş/ Kardeşin kardeşten farkı var..." Kardeşiz diyoruz ama bir türlü eşit olamıyor muyuz?
Birbirimizi yabancılaştırmamalıyız. Bizim insanımız binlerce yıldır burada. Yönetimler değişti ama halk aynı. Yine devam edecek. Barışı kendi içimizde arayacağız ve birbirimizle iyi geçinmemiz gerektiğini kavrayacağız. Farklılık var, ayrılık yok diyeceğiz.
Akil İnsanlar heyetine de bu duygularla mı girdiniz?
Barışla ilgiliydi tamamıyla. Orada birçok yanlış algılama oldu.
Size kızanlar oldu.
Anlamadıkları için. Bazı siyasi rakipler de bunu farklı ifade etti. Aslında âkil o. Âkil derken sakil olduk (Gülüyor...)
Karadeniz heyetindeydiniz aslında...
Ama iki doktorum da göndermedi. Benim kalp ritmi sorunum var. Nabzım 30'lara düşüyor. İstanbul dışına çıkarmıyorlar. Arayıp İstanbul'da görev yapmak istediğimi söyledim.
Halk toplantılarına gittiniz mi?
Yahudi, Rum, Ermeni vatandaşlarımızla sohbet ettik, rapor hazırladık, ülkemizin resmini çektik bir nevi. Bunun neresi kötü? Yok maaş alınmış da, palavra...
İktidara ve Başbakan'a yakın isimler gibi sunuldunuz. Bundan rahatsız oldunuz mu?
Buradaki maksadı bildiğim için, olmadım. Son derece onurlu bir görevdi. Bu görevi bu iktidar değil de sayın Kılıçdaroğlu, sayın Bahçeli teklif etseydi yine seve seve kabul ederdik.
Bahçeli sizinle ilgili ağır konuşmuştu.
Çok üzüldüm. "Develer" dedi bize. Dilim varmıyor söylemeye. Dümdüz gitti. Bu sözleri duyunca tansiyonum 24'e çıktı. Hastaneye gittim. Dadaloğlu'nun bir sözü var, onu söyledim: "Deveyi tuz öldürür/ Sürmeyi göz öldürür/ Yiğidi kılıç kesmez/ Bir kötü söz öldürür." Benim gönlümü neden kırıyor sayın başkan, dedim. Sonra düzeldi mi aranız? Yok. Tabii siyaset farklı bir konu. Siyaset yaparken insanlar her malzemeyi kullanabiliyor. Biz de o arada kaynadık.
Taraf durumuna düştünüz.
Biz ülkemizden tarafız. Bu hükümet "Barış" diyor. Bu harika değil mi? Bugüne kadar böyle bir şey yapılmamış, ilk defa bu iktidar buna tevessül ediyor. Siyaset sadece ideolojik söylemler değildir. Hizmetini iyi yapan siyasetçi en iyi siyasetçidir. Mevlâna, "Hizmet erlerine yol açın" diyor.
Hizmet dediniz de, iktidar-cemaat çatışmasına ne diyorsunuz?
Atatürk'ümüz, "Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" diyor. Ben buna bakıyorum. Şu an ülkemize zarar veriyor gibi görünse de biliyorum ki insanların çoğunluğu ülkemizi korumak için bunu yapıyor. Öyle inanmak istiyorum.
Yani iki tarafın da derdi aslında ülkeyi korumak...
Siyasi değerlendirmiyorum. Bunlar bir gün kesinlikle bitecek. 70'lerde sağ-sol olaylarını yaşadık. Bizi bölmek istediler. Laik-antilaik, Kürt-Türk dediler. Bunları aşarız. Biz bir bütünün parçalarıyız. Kendimize sahip çıktığımız zaman, "dil, din, cins, ırk farklılığı var ama ayrılığı yok" dediğimiz zaman dava bitecektir. Ülkemize hizmetler yapıldı, bu kazanımları da kaybetmeyelim.
Gezi olayları da kazanımların kaybı mıydı sizce?
Birkaç ağaç için oraya giden masum, tertemiz çocuklarımızı çok seviyorum. Fakat onla kalsaydı keşke, kalmadı. 150-200 araba yakıldı, kaldırım taşları söküldü, şiddet kullanıldı. O zaman farklı şeyler olduğunu gördüm. Ben de çevreciyim; Kyoto'ya imza atmış adamım.
Daha evvel ben şahıs olarak bunu onaylayan biriyim. Tarkan'la da bir klip yapmıştık çevreyle ilgili. Ama Gezi'de farklı şeyler oldu. Bunları kim yaptı?
"Demokrasi iyice daraldı, baskı var, kendimizi sokakta ifade ediyoruz" diyorlar.
Araba yakarak mı, taşları sökerek mi?
Polisi de unutmayalım.
O da yanlış. Burada normalin dışına ne çıkmışsa, demokratça değildir. O çevreci masum çocuklar gerekeni yaptılar, ne güzel. Orada kalsaydı keşke.
'70'lere mi dönüyoruz' duygusuna kapıldınız mı o günlerde?
Hayır. Kolay dönmeyiz o günlere. Orada muafiyet kazandık belki. 70'ler en kötü yıllardır. Mahalleden mahalleye geçemiyordunuz. Yolda giderken sağcı veya solcu diye beynine kurşun sıkılıyordu adamın.
Sizi sağcı mı biliyorlardı solcu mu?
Ben kimseye sert bakmayıp gönül kırmamaya özen gösterdim. Farklı siyasi fikirlerin temsilcileri bana hep geldi 70'lerde. Acilciler, Ülkücüler, Akıncılar... Hepsi de genç, aslan gibi delikanlı. Bu vatanın evlatları.
Ne dediniz onlara?
"Hepinizin gayesi ülke içinse de farklı yöntemlerle maalesef ülkenize zarar veriyorsunuz, yapmayın" dedim. "Haklısın Orhan Abi" dediler. Yaşamayan bilmez, 12 Eylül'den önce karakola gittik bir olay yüzünden. Çıkınca hüngür hüngür ağladım. Neden? Karakolda iki polis vardı. Biri sağcı, biri solcu. Pol-Der, Pol-Bir. Yani benim devletim iki taneydi karakolda. Oraya gelene soruyorlar. Sağcı mısın? Ona sağcı polis bakıyor. Solcu musun? Solcu polis bakıyor. Böyle bir şey düşünebiliyor musun?
Şimdi de "Paralel devlet var" diyorlar... Bugün olur mu aynısı?
Olmaz. Muafiyet kazanmışızdır. Bizi bayağı kutuplaştırmaya çalışıyorlar ama insanımızın sağduyusu güçlüdür. Bunu kimler yapıyor? Belli ki bizi dışarıdan, Süleyman Demirel babanın dediği gibi, "Bir gizli el bizi karıştırmaya çalışıyor."
Kim o gizli el?
Şu an dünyaya bakıyorum. Ukrayna'da ne oluyor? Venezuela, Tayland, Ortadoğu ne böyle? Daha nicesi, Afrika...
Savaştan rant sağlayan bir gizli el mi kastettiğiniz?
Dünyada söz sahibi birileri var. Tüketici toplum olmaya yönlendirilmiş bir dünyanın nimetini yemek istiyorlar. Dünyanın gidişini bildikleri gibi yönlendirmeye çalışıyorlar. Güçleri yeterse. Bize zarar ancak bizden gelir. Bütün olabilirsek, her şeye inanmayıp birbirimize sahip çıkarsak, bu kötü sözler söylenmezse inanın çok aşama kaydederiz.
Pek çok insan "17 Aralık, yolsuzluk derken o iş bitti, ikiye bölündük" diye düşünüyor.
Türkiye bölünmez. Şu anda çok sert zamanlar yaşasak da bazı güzellikler bir anda her şeyi değiştirebilir.
İşte o şiir:
Küçüksün Yavrum...
Küçüksün yavrum,bilmezsin yavrum Dünyanın bin türlü hali var Büyürsün birgün görürsün o gün Nefretin sevgiden farkı var
Tanırsın sen de kanarsın sen de Gerçeğin yalandan farkı var Acımak denen duyguyu düşün Meleğin şeytandan farkı var
Hakkındır sevmek,hakkındır gülmek Neşenin hüzünden farkı var Mutluluk ile mutsuzluk kardeş Kardeşin kardeşten farkı var
İnsanız işte aynıyız deriz İnsanın insandan farkı var Gönülden kopan gözlerden akan Damlanın damladan farkı var yavrum
Sanma ki yalnız doğdun Boşa geldin şu dünyaya Sebepsiz bir şey olmaz başlarsın anlamaya Bir gün başlarsın soru sormaya yavrum
Sanma ki insanlar hiç mutlu olmaz Şunu bil ki mutluluğa ölçü vurulmaz Ümidin ümitten,anlamın anlamdan Yaşamın yaşamdan farkı var yavrum
Küçüksün yavrum bilmezsin yavrum Dünyanın bin türlü halı var...