Orhan Gencebay: Erdoğan'ı seviyorum, dik duruşuyla önemli bir görevi başarıyor

Orhan Gencebay: Erdoğan'ı seviyorum, dik duruşuyla önemli bir görevi başarıyor

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın yaptığı son atamalar ile Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’nda yer alan Orhan Gencebay, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dik duruşuyla, ülkesine sahip çıkışıyla son derece önemli bir görevi başardığını ve her Türk vatandaşı gibi Türkiye sevdalısı olduğunu düşünüyorum” dedi.  Erdoğan’ı yıllar öncesinden tanıyıp sevdiğini söyleyen Gencebay, “Batsın bu dünya” bestesini anlatırken de “O zamanlar sağcı- solcu bir mahalleden geçemezdi. Beş kuruş para yoktu kimsede. Bugün çok şükür güzel, aydın bir ülke var. Sorunlar elbette olacak ama dünya sorunlarla boğuşuyor” ifadelerini kullandı.

Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cinmen’e konuşan Gencebay’ın açıklamaları şöyle:

●Nasılsınız?

Son derece yoğun bir dönemdeyim. Albüm çalışmam devam ediyor. Yanı sıra her zaman olduğu gibi sanat ve sanatçının hakkını korumak benim en kutsal görevim. Bu uğurda çok mücadele verdim ve ne yazık ki bu mücadelemde hep yalnızdım. Her zaman "Sanatçıyı yaşat ki sanat yaşasın" felsefesindeyim. Bu önemli konuda yakın zamanda bana devletimin verdiği bir görev var zaten.

●Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son atamasından bahsediyorsunuz. Kültür ve Sanat Kurulu’ndasınız.

Evet, bu kurula seçilenler arasında ben de varım. Memnunum.

●Bu atama, tartışmaları da beraberinde getirdi...

Bilinçli kişilerin bunu eleştirmesine saygı duyarım ama bir müzik adamı ve araştırmacı olarak, sanatın da gelinebilecek en üst noktalarına gelmiş biri olarak, müzik konusunda tartışılmaz biri olduğumu düşünüyorum. 70 küsur kişi bu kurulların içinde, hepsi kendi konularında uzman. Ben de kendi alanımda emek veren biri olarak seçilmişim. Beni böyle kutsal bir göreve layık görenlere teşekkür ediyorum.

●Ne yapacak bu kurul?

Fikirlerimizi ortaya koyacağız. Biz alanımızda dokuz kişiyiz. Hülya (Koçyiğit) Hanım sinemayı temsil ediyor mesela, ben müzik... Her ne kadar ihtisas alanlarımız farklı da olsa genel kültürlerimiz, görüşlerimiz var. Uzmanına teslim etmek lazım son sözü. Kültür ve sanatla ilgili ne fikrimiz varsa Cumhurbaşkanı’mıza sunacağız. Son karar tabii ki sayın Cumhurbaşkanı’nın olacak.

●Bu kuruldakilerin alacakları maaş da tartışma konusu oldu. 11 bin liranın üzerinde olduğu söyleniyor, doğru mu?

Ben varlıklı bir insanım. Benim için böyle bir şey söz konusu dahi değil. Bunu dile getirmek bile bana onur kırıcı geliyor. Ben orada maaş almak için değil ülkeme yararlı olmak için varım. Bu maaşa ihtiyacım da yok! Bu görev kutsal, parayla ölçülemez.

●"Orhan Baba keşke böyle şeylere girmeseydi. İktidara yakın durarak kendini bitirdi" diyenler var. Ne düşünüyorsunuz?

Bu sorunun soruluş tarzı bile yanlış ve çirkin. Ben ülkesini seven, parti ve particilik değil, devletini koruyan bir anlayıştayım. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dik duruşuyla, ülkesine sahip çıkışıyla son derece önemli bir görevi başardığını ve her Türk vatandaşı gibi Türkiye sevdalısı olduğunu düşünüyorum. Ben siyasetçi değilim. "Sanatçı muhalif olmalı" diye bir söylem var. Sanatçı kesinlikle muhalif değildir. Sanat, siyaset yapmaz.

● Siyasete girmeyi düşündünüz mü?

Hiçbir zaman... Sanatçı sanatını yapar. Benim siyasi isimlerle tanışıyor olmam, sevmem suç mu? Mesela sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yıllar öncesinden tanır, severim. Burada yanlış olan ne? Evet, onu takdir ediyor ve seviyorum. Ben onu çok sevdiğimi hep söyledim. Doğruları savunurken linç edileceksem boynum kıldan ince…

●Cumhurbaşkanı’nın sizi ataması böyle düşünceleri getiriyor akla.

Kültür Kurulu’na bir sanatçı değil de kim atanacaktı? Burada nasıl bir gariplik var? Devletimize kim hizmet veriyorsa ben ona saygı duyarım. Cumhurbaşkanı Erdoğan halkımızın seçmiş olduğu bir lider, devletimizin başıdır. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan'a da büyük saygı duyarım. Ben Atatürk'üme nasıl saygı duyuyorsam, arkasından gelen bütün liderlere, ülkemi yönetenlere saygı duyarım. Bazı insanlarda saplantılar var. Süleyman Demirel ile baba-oğul gibiydim, bana “Demirelci” diyorlardı. Özal zamanında “Özalcı”, Ecevit zamanında “Ecevitçi...” Nedir bu rezalet?

●Ağır eleştirileri duymak size ne hissettiriyor?

Bunlarla ben ilgilenmiyorum. Sevim Hanım ilgileniyor. Son hastalandığım gece Sevim Hanım’ın hüngür hüngür ağladığını gördüm. Sordum ama bana söylemedi. Meğer bana “Gebersin” diyenler olmuş. O gece bizim için sabrın sonuydu ve hastaneden çıkar çıkmaz adli makamlara başvurduk. Ne yazık ki bu klavye delikanlıları, gizli profiller, bilmiyorlar ki bizim polisimiz tarafından anında bulunuyorlar. Şu ana kadar 17 kişiyi saptadık. Haklarında soruşturma başlatıldı. Bu acımasızlık değil, bu bir emsal teşkil edecektir. Yalnız bana değil birçok sanatçıya yapılan hakaretler suskun kalmamamızı gerektiriyor. Ne hakla, ne cüretle!

●"İktidar yandaşı" diyenlere ne diyorsunuz?

Son derece kaba, çirkin ve cahil bir söylem. Ben devletimi sever sayarım. Devletini sevmeyen insanlar da var. Bu devletin içinde yaşayıp da, devlete saygı duymayan bir insana benim bakışım farklı olur. O zaman bu ülkenin nimetlerinden yararlanmasın. Varsa devletimizin eleştirilecek bir yönü, söylesin. Ama eleştirinin de bir adabı var. Mesela geçenlerde hastalandım bana, “Öl, geber” diyenler oldu. Neden bunu diyorlar ki? Ben ne yaptım? Ben ülkem için, geleceğimiz için taşın altına elimi her zaman koymaya hazırım.

●Yani "Değişmedim" mi diyorsunuz?

Değişmedim, değişmem de. Ben Türkiye’nin ‘Orhan Baba’sıyım ve hep öyle kalacağım.

●Peki, Türkiye değişti mi?

Belki zor günler yaşıyoruz ama bunu sadece biz değil, tüm dünya yaşıyor. Ben her şeyin çok daha iyi olacağına inanıyorum. Biz çok güçlü ve büyük bir milletiz. Ülkemiz çok iyi yerlere gelmiştir ve daha da gelecek. Bunun tersini kimse söyleyemez. Büyük girişimler yaşanıyor. Bunları göz ardı edemeyiz. Zaten amaç büyük Türkiye değil mi?

●Ama ülkedeki kutuplaşma artıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Bencilliğe. Demokrat olmamaya. Bazen de art niyete ve bilinçsizliğe. Böyle kutuplaşmayı insanlığa ve demokrasiye yakıştıramıyorum. Hangi partiden, hangi düşünceden olursa olsun, insanlığa ve demokrasiye saygılı olsun herkes. Kimse kendi düşüncesini başkasına kabul ettirmeye çalışmasın. İrade özgürdür. Kendi fikrini başkasına zorla kabul ettirme çabası korkunç, Peygamberimiz diyor ki, "Hor görme, hoş gör!"

●Sizce devletin sanata çok müdahil olması doğru mu?

Devlet olumsuzlukları kaldırır, olumlu ortam oluşturur ki, konunun erbapları gerekeni yapsın. Devlet, sanatın sahibi değildir. Sanatçı da memuriyet statüsünde görülmemelidir. Sanatçının duygusu da düşüncesi de özgür olmalıdır. Devletin görevi de bu güzellikleri korumak ve gelişmesine yardımcı olmaktır.

● Bugün dünyaya baktığınızda "Batsın bu dünya" diyor musunuz?

Demiyorum, demem de. Şimdi öyle bir ortam yok. O zaman çok kötü bir ortam vardı, ülkemin daha iyi olması için eleştirilerimi yaptım. Rabbim bir daha öyle ortamlar göstermesin bize. Ben de öyle beste yapmayayım bir daha. O zamanlar sağcı- solcu bir mahalleden geçemezdi. Beş kuruş para yoktu kimsede. Bugün çok şükür güzel, aydın bir ülke var. Sorunlar elbette olacak ama dünya sorunlarla boğuşuyor.

● Bir deodorant markasının reklamında oynamanız da çok konuşuldu…

Bu konuda ilk ve son kez konuşacağım. Güzel bir reklam o. Temizlik imandan gelir. İnsanlar kendilerini temiz tutmalılar. O reklam da bunu anlatıyor. Bunun neresi kötü? Pişman değilim. Keyifli bir reklam oldu. Beni güvenilir bulup seçmeleri de ayrı bir incelik. Türkiye’de son dönemde yapılan en iyi reklam olduğu kabul edilmiş. Mutlu oldum.