Milliyet yazarı Gökçer Tahincioğlu, dün (11 Mart 2018) hayatını kaybeden emekli hakim Orhan Karadeniz'e ilişkin olarak, "Uzun yıllar Diyarbakır’da görev, 1996’da Ankara 1 Nolu DGM’ye atanan Karadeniz, 12 Eylül’le şekillenen, kimliği özellikle 90’lı yıllarda belirginleşen DGM’leri sembolize eden hakimlerden biriydi" dedi. Sivas davası, eski DEP davası, AKın Birdal suikasti, Danıştay saldırısı, Neşter operasyonu, Hizbullah ana davası gibi Türkiye'nin önemli davalarına baktığını hatırlatan Tahincioğlu, "Karadeniz’in ölümü tüm boyutlarıyla araştırılacak. Sonuç nasıl olursa olsun, DGM’ler ve Karadeniz’in, hukuk tarihinde itinayla incelenmesi gereken mühim sayfalar olduklarına kuşku yok" ifadesini kullandı.
Tahincioğlu'nun "Ankara 1 Nolu DGM ve en ünlü hakim" başlığıyla yayımlanan (12 Mart 2018) yazısı şöyle:
“Emekli hakim, motosiklet çarpması sonucu öldü.”
“Karadeniz’in birçok davanın başkanlığını yaptığı öğrenildi” girişiyle verilen ilk haber; Alanya’daki ana caddede, akşam 23.00 sıralarında motosiklet çarpması sonucu yaşamını yitiren Karadeniz’in kim olduğunun, internet taraması yapılmadan anımsanamadığını gösteriyor.
Oysa cenazesi bugün memleketi Ordu’da toprağa verilecek olan Karadeniz, Türkiye’nin en ünlü mahkemelerinden birinin uzun yıllar başkanlığını yapmıştı.
90’ların sonu ve 2000’li yılların başında, Ankara DGM, asker üyeleri, siyasete de yön veren soruşturma ve davaları ile Türkiye’nin yakından izlediği bir merkezdi.
Başsavcı Nusret Demiral, savcılar Nuh Mete Yüksel, Talat Şalk, Ankara 2 Nolu DGM Başkanı Turgut Okyay ve heyeti ile birlikte DGM’yi oluşturan hemen herkesi kamuoyu yakından tanırdı.
Karadeniz, işte o DGM’de, 1 Nolu mahkemenin uzun süre başkanlığını yapan, meslektaşlarının aksine az konuşan, otoriter ve mesafeli, en tartışılan dosyalara bakan, çok tanınan bir isimdi.
Uzun yıllar Diyarbakır’da görev, 1996’da Ankara 1 Nolu DGM’ye atanan Karadeniz, 12 Eylül’le şekillenen, kimliği özellikle 90’lı yıllarda belirginleşen DGM’leri sembolize eden hakimlerden biriydi.
DGM’ler, ifade özgürlüğü kapsamındaki beyanlar, insan hakları odaklı barışçıl eylemlerle ilgili “terör” tanımı yaparak, öğrenciler, STK temsilcileri, aydınlar, yazarlar hakkında sürekli mahkumiyet kararları aldı.
Karadeniz’in başkanlığını yaptığı Ankara 1 Nolu DGM de bu davaların en yoğun görüldüğü mahkemelerin başında geliyordu.
DGM’lerin 2004’te kapatılarak, yerlerine özel yetkili mahkemeler kurulduğunda, heyetten askeri hakimlerin çıkması dışında asıl yapıda bir değişiklik olmadığının kanıtlarından biri de Karadeniz’in yeni kurulan 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 2008’e kadar başkanlık yapmasıydı.
Emekliliğinden sonra verdiği bir röportajda, o yılları, “Çok önemli kararlar verdim. Ne devletimden ne de milletimden tepki gelmedi. İftiralar atıldı. Fotoğrafımı çete liderleriyle kullandılar. Kendimi ihbar ettim. Müfettişler 10- 15 gün çalışma yaptı ve aklandım” diye anlatıyordu
Karadeniz, Sivas davasında verdiği 33 müebbet kararı nedeniyle muhafazakar kesimden, yüzlerce dava nedeniyle sol kesimden tepki gördü.
Neşter operasyonu, Hizbullah, Akın Birdal suikasti davalarına baktı.
Eski DEP’lilerin yeniden yargılandığı davada, AİHM kararına rağmen tanıkları dinlemedi ve mahkumiyet kararı verdi.
İfade özgürlüğü kapsamındaki eylemler için “örgüt” kararlarını sık verdiği meslek hayatında, sağ yapılanmalar için “örgüt” tanımı yapmamayı seçti.
Yaptığı nadir davalardan biri Danıştay saldırısı davasıydı.
Sanık Alparslan Arslan ve arkadaşları için “örgüt” dedi ve dosyanın Ergenekon’la ilgisi olmadığı yönünde karar verdi.
O dönem “Ergenekoncuları korudu” denilerek eleştirildi ve dosya Ergenekon davası ile birleşti.
Tarih ise Karadeniz’i doğruladı. Dosya şu anda yeniden 11. Ağır Ceza’da.
Buna karşılık, Karadeniz, 2006’da Fetullah Gülen’in tartışılan beraat kararını veren heyetin de başkanıydı.
Karadeniz’in ölümü tüm boyutlarıyla araştırılacak. Sonuç nasıl olursa olsun, DGM’ler ve Karadeniz’in, hukuk tarihinde itinayla incelenmesi gereken mühim sayfalar olduklarına kuşku yok.