Orhan Kemal'i 41 yıl önce kaybettik...

Orhan Kemal'i 41 yıl önce kaybettik...

T24 - Yazar İnci Aral, ölümünün 41. yılı anısına Türk edebiyatının büyük ustası olan Orhan Kemal yazdı. Aral, Orhan Kemal'in romanlarında yarattığı karakterlerin hala aramızda yaşadığını belirtirek, "Orhan Kemal’in insanları daha büyük kayıp ve yalnızlıklarla aramızda yaşıyorlar ve yazık ki bütün bunlar edebiyatımıza pek az yansıyor. Zor bir dönemden geçiyoruz, umutsuzuz. Bize bir uyanış, farklı bir kavrayış, yeni bir bakış ve yeni Orhan Kemal’ler mi gerekiyor, ne dersiniz?" dedi.

İnci Aral'ın Cumhuriyet gazetesinde "Orhan Kemal'i 41 yıl önce kaybettik" başlığıyla yayımlanan (31 Mayıs 2011) yazısı şöyle:

Orhan Kemal’i 41 yıl önce kaybettik

Edebiyatımızın büyük ustası Orhan Kemal, 2 Haziran 1970’te hayata veda etti. Ancak sıradan insanların ve sahipsizlerin var olma kavgasını yazdıklarına taşıyan, halkının ruhunu yansıtan has bir yazar olarak eserleriyle yaşamayı sürdürüyor. İnsanlık hallerini ve gerçeğini yazarlık vicdanıyla harmanlayan yazarlar ölümsüzdür.

Yazarın, Küçük Adamın Notları başlıklı üçlemesi; Baba Evi, Avare Yıllar ve Cemile ile Dünya Evi kendi yaşamından beslenen romanlar. Toprağa bağlı köylüleri, mevsimlik tarım işçilerini, küçük esnaf ve zanaatçıları anlattığı Bereketli Topraklar Üzerinde, Vukuat Var, Hanımın Çiftliği, Eskici ve Oğulları, Kanlı Topraklar gibi romanları ise Çukurova gözlemlerine dayanır.

1950 sonrası ailesiyle birlikte İstanbul’a göç eden O. Kemal, göç dalgasıyla gelen insanları, toplumun kıyısında kalmışları; iyilik, kötülük, özveri ve dayanışma duygularıyla yazdı, tanıdık kıldı. Suçlu, Devlet Kuşu, Gurbet Kuşları, Bir Filiz Vardı, Müfettişler Müfettişi, Üç Kâğıtçı, Arkadaş Islıkları gibi romanlarında büyük kentin temel sorunlarını, kente uyum sağlamaya çalışan genç kuşakla yaşlıların değerler çatışmasını ve dönem koşullarından kaynaklanan hayal kırıklıklarını acıklı-gülünç yönleriyle işledi.

***

Orhan Kemal, tarıma dayalı sanayinin insan gücü ihtiyacının kentlere göçü hızlandırdığı sancılı bir dönüşüm sürecinde makineleşen tarımı ve -altyapısız- sanayileşme koşullarında ezilenleri konu edindi. Kentin yeni sakinlerinin tutunma çabaları, toprak ağalarının yerini alan fabrika patronları, çalışmayı öğrenen kadınlar, çocuklar ve bu karmaşadan doğan gündelik yaşantı romanlarının odağında yer alır.

Anlatımı, anlattığı insanların davranış biçimleri ve dünya görüşlerine uygun olarak süssüz ve yalın, betimlemeleri ölçülüdür. Yoğun ve doğal diyaloglar ise anlatının gelişmesinde ve karakterleri belirlemede önemli bir araçtır. Yazarın gerçekçiliği “küçük insanlar”ın seçeneklerini, düşünce yapılarını ve yazgılarını da ortaya koyar. Yaşarken de çok sevilmiş ve çok okunmuştur çünkü yüzeysel ve tarafsız değildir. Hayatın zenginliğini, insan deneyimlerinin çeşitliliğini göz ardı etmeden farklı konulara eğilmiş, “Murtaza” gibi unutulmaz tipler yaratmış ve geleceğe inancını diri tutmuştur. Sorunları tarihsel ve toplumsal temelde ele alıp kavrayışı eserlerini evrensel kılar. Ona göre bu sorunlar sistemle ilgili gediklerden doğar ve sağlam kalabilmiş değerlere yönelme arzusu, çatışma yaratır. Romanlarındaki dramatik yapıyı besleyen, temeldeki bu çatışmadır.

***

Yazarlık tutumunu ‘sosyalist gerçekçi’ olarak tanımlayan Orhan Kemal, mutlu ve adaletli bir ülke özleyen bir yazar olarak uzun yıllarını hapiste ya da polis izlemesinde geçirdi. Edebiyatın para kazandırmadığı yıllarda ailesini geçindirmek için durup dinlenmeden yazdı ve gerçekleri anlatmaktan yılmadı. Bugün, kırk yıl önceye göre pek çok şey değişti ama sistemin gedikleri kapanmadı. İşsizlik, yoksulluk, çatışma ve kavga bitmedi. Kentlerin varoşlarında onun anlattığı insanlar daha da çoğaldı. Türkiye hâlâ gerçek demokrasiyi, adaleti, hakça bölüşümü özlüyor. Son on yılda ise baskı, zulüm, din istismarı ve sansür, geçmişi aratacak hale geldi. Orhan Kemal’in insanları daha büyük kayıp ve yalnızlıklarla aramızda yaşıyorlar ve yazık ki bütün bunlar edebiyatımıza pek az yansıyor. Zor bir dönemden geçiyoruz, umutsuzuz. Bize bir uyanış, farklı bir kavrayış, yeni bir bakış ve yeni Orhan Kemal’ler mi gerekiyor, ne dersiniz?