Orhan Pamuk: Türk burjuvazisi kendi kültürüne sahip çıkmayınca...

Orhan Pamuk: Türk burjuvazisi kendi kültürüne sahip çıkmayınca...

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, “Türk burjuvazisi, kendi kültürü ile ilgilenmediği için daha geleneksel kültürün örgütlü temsilcilerinin doğmasına yol açtılar. Unutmak değil, mevcutla modernleştirmeye mecburuz” değerlendirmesinde bulundu.

Sainte Pulcherie Fransız Lisesi’nin 11 yıldır düzenlediği Kültür ve Edebiyat Sempozyumu’na katılan Orhan Pamuk, ''Ben batılılaşmacıyım ancak bizim batılılaşma anlayışımız ''unutma'' kelimesi üzerine kurulmuş, bizim tarihimiz unutma tarihi” dedi.

21 ve 22 Mart tarihlerinde yapılan sempozyumda bu yıl “Dünyaya Açılan Türk Edebiyatı” konusu işlendi. Nedim Gürsel ve Murat Belge de sempozyumun önemli konuşmacılarıydı.

21 Mart’ta sempozyumun açılışını yapan Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, etkinlikte “Edebiyat Sevgisi Nasıl Aşılanır?” konulu bir söyleşi yaptı. Söyleşide okuma sevgisi kazanmanın tek koşulunun, gençlerin yakın çevresinde okumayı seven kişilerin bulunmasıyla olacağını belirten Pamuk, kendisine okuma sevgisini babasının aşıladığını; mesaj vermek için değil, içine girilecek yeni dünyalar kurmak için yazdığını; mutlu olmadığımız için ikinci bir dünyaya ihtiyaç duyulduğundan, romanın var olduğunu dile getirdi. Orhan Pamuk ayrıca “Dünya ilginç bir yer ve bir yazarın yazdıklarını okursak daha da ilginç olacak'' dedi.

Pamuk, yazma amacını, ''Romanlarımı 20’li yaşlardaki kendim için yazıyorum, kafası karışık, öfkeli, sorular soran, hayalinde resimler ve metinler koşturan birine; hem kendi olmak hem var olduğunu hem de buraya ait olmadığını düşünen birine yazıyorum'' sözleriyle açıkladı.

Pamuk, batılılaşma sürecimizi: ''Ben batılılaşmacıyım ancak bizim batılılaşma anlayışımız ne yazık ki Milan Kundera'nın ''unutma'' kelimesi üzerine kurulmuş, bizim tarihimiz unutma tarihi... Türk burjuvazisi, kendi kültürü ile ilgilenmediği için daha geleneksel kültürün örgütlü temsilcilerinin doğmasına yol açtılar. Unutmak değil, mevcutla modernleştirmeye mecburuz'' sözleriyle değerlendirdi.

''Aramızdan bazılarının kafası toplumla bir uyuşmazlık gösterir... Dışarıda bir dünya var kafanızda da bir huzursuzluk, bazı çatlaklar.. Kafasında çatlak olan bir birey olmanın zevki ve zihinsel çekiciliğini gösterirseniz gençlere, kafasında çatlaklar olan bireyler yetiştirirsiniz. Her şey, metin. imge, resim olursa hayat yaşamaya değer'' sözleriyle  gençlere yazma yolunu açmanın yetişkinlerin görevi olduğunu söyledi. Sempozyumun ikinci gününde Murat Belge, ’’Türk Edebiyatının Dünyada Tanınması’’ konusunu ele aldı. Belge, ''Tanınalım, diye bir şey yapmıyoruz; Türk toplumu içe kapalı bir yapıda; Osmanlı Galata’sında daha dışa açık bir yapı vardı. Dış dünya ile ilgilenmedik. Bu kadar ilgisiz olmak ilginç. Orhan Pamuk çok şeyi değiştirdi. Edebiyata mimariyi getiren Pamuk, Nobel’i alınca Türkiye bayağı tanındı. Ben Türk'üm dediğimde Orhan Pamuk diyorlar. Bu bir başlangıç, inşallah sıra Oğuz Atay’a da gelecek'' sözleriyle edebiyatımızın  dünyada tanınması ile ilgili umudunu dile getirdi. Son oturumda  sözü alan Nedim Gürsel ise “Romancı ve Dünya”sını anlattı. Gürsel konuşmasında ''Okur, yazınsal metni kendi dünyasından okur; yeniden oluşturur. Oysa yazar için öncesi yalnızlıktır; tek başına bir beyaz kağıdın karşısında, tecrit edilmiş bir çalışmadır; sözcüklerle baş başa hayali bir dünya kurma çabasıdır; bir anlamda gerçek de olsa...” dedi.

Okul Müdürü Alexandre Abellan ve Türk Müdür Baş Yardımcısı Mina Akcen açılış konuşmalarıyla başlayan ve Fransa ve Belçika Konsoloslarının katıldığı söyleşide, İstanbul’un değişik okullarından Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenleri, Sainte Pulcherie Fransız Lisesi öğrenci ve velilerinden oluşan 200’den fazla izleyici hazır bulundu.