ORSAM’ı neden bırakmak zorunda kaldım?

ORSAM’ı neden bırakmak zorunda kaldım?

Hasan Kanbolat

2008 yılından beri kurucusu olduğum ve başkanlığını yaptığım ORSAM (Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığı görevimden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun tasarrufu üzerine 12 Şubat 2014 tarihi itibarı ile ayrılmış (alınmış) bulunmaktayım. ORSAM’ı neden bırakmak zorunda kaldığımı yazmak oldukça zor. Defalarca yazdım, yazdığımı sildim.

Haklıyken susmak daha da zor. Ama Dışişleri Bakanlığı’na saygım susmamı gerektiriyor. ORSAM’ı Kasım 2008’de Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı’nın yönetim kurulu kararı ile kurdum. ORSAM’ı Ortadoğu coğrafyasına hitap eden bir kuruluş olarak tasarladım. Ankara’da Türkmen davasının yıllarca rasyonel anlayıştan uzak bir ‘güvenlik’ meselesi olarak ele alınmış olması, hem de Türkmeneli Vakfı’nın ORSAM’ın kurumsal annesi olması hasebiyle Türkmen davasının ORSAM’ın çalışma düzeninde merkezi bir eksen oluşturmasından daha doğal bir şey olamazdı. Bu anlayış ile Vakıf ve Dışişleri Bakanlığı beş yıl boyunca ORSAM’ın en yakın mesai arkadaşları oldular. Bu iki mümtaz kuruma ve çalışanlarına vermiş oldukları desteklerden dolayı teşekkürlerimi bildirmek isterim. Ayrıca ORSAM’ın ulusal ve uluslararası projeler alabilmesi ve kendi başına kurumsal kimliğe sahip olması için ORSAM’ı dernek statüsünde yeniden yapılandırdım.

ORSAM, Dışişleri Bakanlığı ile yakın koordinasyon içinde sahadaki faaliyetlerini sürdürdü. ORSAM uzmanları Ortadoğu’nun her yerinde bulundular. Tarafsız gözlemlere dayanan yüzlerce rapor ve analiz ile Dışişleri Bakanlığı’nı ve kamuoyunu beslediler. Ankara’da tarafsız bir kurum aracılığı ile sesini duyurmak isteyen Ortadoğulu siyasetçi, aktivist ve analistlerin evi oldu.

Uluslararası saygın think-tankler olan ABD’den GMF ve NESA, İtalya’dan Vox Populi, Almanya’dan Konrad Adenauer, Rusya’dan RISI gibi birçok kuruluşun Türkiye’deki partneri, tarafsız ve bağlantısız duruşundan dolayı ORSAM oldu. Sınıraşan sularla ilgili olarak Türkiye’de ilk defa ORSAM merkez kurdu ve faaliyete geçirdi. Suriye’de yaşanan dramı binlerce röportaj ve sahadan birincil el bilgi ile kamuoyuna duyuran kuruluş ORSAM oldu.

ORSAM Lübnan Türkmenlerinden, Iraklı Bektaşilere, Goran Hareketinden, Somali’de çatışan gruplara, burada ismini tek tek sayamayacağımız kadar çok farklı ve bilinmeyen grubu kamuoyunun dikkatine sundu. Onları köylerinde kasabalarında ziyaret etti, Ankara’da ağırladı.

Kursiyerlerin ve kurs verenlerin gönüllü katılımı ile gerçekleştirilen Ortadoğu ve Avrasya üzerine yaz okullarını ilk defa ORSAM düzenledi. Gençlerin makalelerini ilk defa Genç ORSAM yayınladı. ORSAM analizlerine her pazar dört sayfasını ayıran Todayszaman’a ayrıca teşekkür etmek isterim. Todayszaman sayesinde ORSAM yurtdışında daha fazla tanındı ve okundu. ORSAM’ın faaliyetlerinin büyük bir kısmı proje bazlı sponsorluklar bulunarak gerçekleştirildi. Bu arada gönüllü katkılarını esirgemeyen akademisyen, gazeteci, politikacı, bürokrat, stajyer ve öğrencilerin emeklerini unutmamak gerekir.

ORSAM amatör ruhla profesyonel bir yapı oldu. Paranın ve gücün egemen olmadığı, makam beklentisinin bulunmadığı bir think-tank oldu.

ORSAM’ı sivil toplum kuruluşu sanıyordum. Ancak işime son verildiği, devretmem gerektiği ve yeni başkanın ‘atandığı’ söylendi. ORSAM’ın yeni politikalarla yeniden dizayn edilmesine karar verilmiş. Dışişleri Bakanlığı’nın ORSAM’ın ana sponsoru olması ORSAM’ın STK kimliğini bitirmiş.

Siyasi güç devlet gücü ile birleşince size hareket alanı kalmıyor. Bu nedenle herhangi maddi ve manevi talebim olmadan ORSAM’ın isim haklarını 12 Şubat 2014 tarihinde devrederek ORSAM ile ilişkilerimi tamamen sonlandırdım. Zaten ORSAM’ı yasal olarak devretmeden önce de ORSAM’dan tamamen silinmiştim. ORSAM’ın web sayfasında artık benimle ilgili hiçbirşey yok. Stalin’in gözden düşen rakiplerini fotoğraflardan bile sildirdiği gibi.

Hatay/Reyhanlı kökenliyim. Dedem hem Osmanlı döneminde hem sonrasında Halep ve İdlib’de hakim olarak bulunmuş. Savaş öncesi Halep’de, Şam’da, Mumbuç’da akrabalarımız vardı. Kader beni hem Ortadoğu ile akademik düzeyde çalışmaya zorladı, hem de Suriye savaşının insani düzeyde bir parçası yaptı. Suriye’de çatışmalar başladığında Türkiye’ye kaçanlar için ilk kurulan çadır kent olan ‘Reyhanlı Hac Konaklama Tesisleri’ olarak adı geçen arazi benim ve ailemindir. Bu araziyi bir TL bile almadan ve arazinin bizim olduğunu bile söylemeden tamamen insani duygularla mültecilere tahsis etmenin yanında her fırsatta yanlarına gittim. Bu gerçeği ne Hatay Valiliği bilir, ne de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu.

Mültecilere yardım benim insanlık borcum. Bunca vahşetin sebeplerini bir lambanın zayıf ışığında ılık çorbalara onlarla kaşık sallarken anlamaya çalıştım. Bunu ilk defa şimdi yazıyorum. Çünkü hayatta para, makam ve siyasi gücü zayıfları ezmek için kullanmaktan daha önemli değerlerin var olduğunu, en önemli değerin ‘insanlık onuru’ olduğunu hatırlatmak istedim.

Türkiye’de normal bir insanın yaşaması giderek zorlaşıyor. Kuru bir yaprak gibi bazen savruluyor, bazen üzerine basılıyor. Sürekli susması bekleniyor. Susmazsa çamura atılıyor. Ancak insana güç veren değerler sabır, umut, onur ve unutmamaktır. Türkiye’nin bu ortamında yazdıklarımın bir değerinin olmadığının farkındayım.

Küçük ama saygınlığı son derece yüksek bir düşünce kuruluşunu kurduğum için her zaman onur duyacağım. ORSAM artık benim geçmişim. Sadece ORSAM’ı neden bırakmak zorunda kaldığımı tarihe küçük bir not olarak aktarmak istedim.