Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen, Esad rejiminin Deyr ez Zor'daki başarısının uzun vadeli sonuçlarını ve güç denklemlerindeki olası etkilerini mercek altına aldı. Erkmen, "Muhtemelen kısa vadede karşılaşacağımız ilk sonuç, Deyr ez Zor'un kuzeyinde Suriye ordusu ve YPG arasında yaşanacak köşe kapmaca olacak. Bu mücadele küçümsenmemeli. Rejim ile YPG iç savaş boyunca bazen ittifak yaptı bazen karşı saflarda yer aldı. Bu durum bugüne kadar sürüyor. Ancak gittikçe daha çok cephede karşılaşan tarafların uzun vadede stratejik rakiplere dönüşmesinin taşları döşeniyor olabilir" dedi.
Erkmen'nin DW Türkçe'de "Suriye'de kartlar yeniden dağılıyor" başlığıyla yayımlanan (12 Eylül 2017)yazısı şöyle:
Geçen hafta Suriye'deki dengeleri önemli ölçüde değiştirebilecek gelişmeler yaşandı. 13-15 Eylül tarihleri arasında yapılacak Astana toplantısı öncesinde sahadaki dengelerin değişmesi sadece tarafların birbirine karşı kısa süreli ve geçici üstünlükler sağlamasına değil, uzun vadede yeni mücadelelere neden olacak bir yöne doğru evriliyor.
Suriye ordusu, üç yıldır IŞİD'in kuşatması altında bulunan Deyr ez Zor'un merkezindeki ordu birliklerini Rusya'nın ve İran'ın büyük desteğiyle sıkıştığı yerden kurtarmayı başardı. Çatışma süreci son derece şiddetli geçti ve iki taraf da ciddi kayıplar verdi. Buna rağmen Suriye ordusu, 7 Ağustos'ta Sukna'nın IŞİD'den alınmasıyla başlayan son hamleyle, beklenenden daha kısa süre içinde başarıya ulaştı. Ancak, daha önce başka yazılarda da belirttiğimiz gibi Suriye'nin bir bölgesinde kazanılan başarı, otomatik olarak savaşın bitmeye yaklaşmasına neden olmuyor.
'Butik devlet' beklentisinin sonu
Deyr ez Zor'daki gelişmeler de bunun önemli bir örneği. Kuşatmanın kırılması stratejik olsa da muhtemelen çatışmanın sonunu getirmedi, yeni çatışmaların ve mücadelelerin kapısını araladı. Peki Deyr ez Zor kuşatmasının kırılması neden önemliydi?
Öncelikle bu hamleyle Şam ülkenin doğusuna yeniden hakim olabileceğini gösterdi. Bu durum, Ekim 2015'te Rusya sahaya açıkça ve doğrudan indiği andan itibaren konuşulan "Akdeniz kıyısında Rusya'ya bağlı "butik bir Suriye devleti" kurulacağı beklentisinin sonu demek. Bugün gelinen noktada Hama, Halep, Humus gibi şehirlerin yanısıra Deyr ez Zor'un kritik bölgelerinin kontrolüne en yakın güç yeniden Şam oldu. Belki de bir kaç ay sonra Irak-Suriye sınırının tamamı tekrar Esad yönetiminin kontrolü altında olacak. Bu gelişmeler, Suriye'nin iç savaş sonucunda birçok küçük devletçiğe parçalanacağı senaryosu ya da beklentisini tersine çevirmesi açısından önemli.
İkincisi, Esad yönetimi sessiz sedasız Suriye'nin petrol ve doğalgaz açısından önemli bölgelerinde ilerlemeye devam ediyor. Suriye, çok önemli bir petrol üreticisi değil. Fakat ülke ekonomisi iç savaştan öylesine yıprandı ki, doğal kaynakların getirisi küçümsenemez. Nitekim, Palmira hamlesinin başlamasından bu yana, Suriye ordusunun hamlelerinin iki önceliği oldu: ABD destekli grupların ilerleme sahasının önünü kesmek ve petrol/doğalgaz hattında ilerlemek. Kuşatmanın kırılmasının ardından Suriye ordusunun Deyr ez Zor kırsalındaki operasyonlarında bu açıkça görülebilir.
Kuşatmanın kırılmasının diğer önemi ABD-Rusya rekabetinin sahaya tekrar somut olarak yansıması oldu. Son dönemin en önemli olgularından birisi IŞİD'den kurtarılan alanlara kimin nasıl yerleşeceği konusundaki ABD-Rusya yarışı. Örneğin, ABD Rakka'ya odaklanırken, Moskova-Şam ittifakı Rakka'nın güneyinden Deyr ez Zor'a doğru YPG'nin ilerleme sahasını kapattı. Benzer bir biçimde, ABD destekli ÖSO gruplarının Ürdün-Suriye sınırı üzerinden El Bukemal'e doğru yaptığı operasyonun önünü yine Suriye ordusu kesti.
Şimdi de Deyr ez Zor'daki kuşatmanın kırılması ABD'nin YPG ile birlikte Deyr ez Zor operasyonu başlatmasına neden oldu. Bu operasyonun uzun süreden beri planlandığı, ancak Rakka'nın sonrasına bırakıldığı biliniyordu. Suriye ordusunun Ürdün sınırı ve Rakka'nın güneyinde olduğu gibi Deyr ez Zor'un doğusundaki ana yolları kesmesi halinde ABD'nin güneye inme şansı kalmayacağından 9 Eylül sabahı itibarıyla ABD-YPG ortak operasyonu başladı. Bu sefer de onlar, Suriye ordusunun toparlanmasından önce güneye doğru inmeye çalışacaklar. Belki de birkaç gün içinde Suriye ordusu IŞİD'in Fırat üzerinde güneye doğru mesken tuttuğu son önemli yerlere değil, ABD-YPG ittifakının önünü kesmeye kuzeye yönelir.
Deyr ez Zor'un bir diğer önemi ise Esad yönetiminin moralinin yükselmiş olması. Astana öncesindeki bu başarı, rejim açısından sadece askeri bir kazanım değil. Siyasi olarak da güçlenmiş bir biçimde masaya oturuyor. Son bir yıl içinde Halep'i kontrol altına alan, muhalifleri pekçok kritik yerden çıkarmayı başaran rejimin şimdi de Deyr ez Zor'a ilerlemesi uluslararası kamuoyunda da rejimin kalıcı olduğuna ilişkin bir algı yaratıyor.
Muhtemelen kısa vadede karşılaşacağımız ilk sonuç, Deyr ez Zor'un kuzeyinde Suriye ordusu ve YPG arasında yaşanacak köşe kapmaca olacak. Bu mücadele küçümsenmemeli. Rejim ile YPG iç savaş boyunca bazen ittifak yaptı bazen karşı saflarda yer aldı. Bu durum bugüne kadar sürüyor. Ancak gittikçe daha çok cephede karşılaşan tarafların uzun vadede stratejik rakiplere dönüşmesinin taşları döşeniyor olabilir.
İkinci sonuç okların tekrar İdlib'e dönmesi olabilir. Rusya, İdlib'i çatışmasızlık bölgeleri çerçevesinde çözmek istiyor. Ancak İdlib'deki dengeyi sadece uzlaşmalarla çözmenin mümkün olmadığı görülüyor. Suriye ordusunun Deyr ez Zor'da daha birkaç aylık işi var. Ancak kritik bölgeler kontrol altına alındıktan sonra Moskova-Şam ve Tahran güçlerini İdlib'e odaklayabilecekler. Bu safhaya kadar diplomatik ve siyasi merkezli hamlelerin ön plana çıkacağını görüyoruz. Yani İdlib'de kısa vadede bir askeri operasyon beklenmemeli. Fakat, Rusya'nın Tel Rıfat'ı çatışmasızlık bölgesine dahil edip Türkiye'nin Afrin operasyonunu sessiz sedasız engellemesinde olduğu gibi İdlib'de yeni dolaylı çözüm yolları üretmesi mümkün.
Muhalifler arasında Milli Ordu'nun kurulması sürecinin hızlanması ve siyasi temsilciler ile askeri grupların aynı potada toplanması, büyük bir ihtimalle muhalifler ile rejim arasında yeni bir çatışma başlamasına hazırlık değil. Tersine, İdlib'de Heyet Tahrir Şam örgütü liderliğinde kurulmaya çalışılan sivil yönetime alternatif ve onunla mücadele edecek bir yapı gibi görünüyor. Rusya, İdlib'de kısa vadede bir askeri operasyonun şimdiye kadar ördüğü bütün sistemin çökmesine neden olabileceğinin farkında. Bu nedenle, İdlib'i Türkiye'nin de desteğiyle muhalif siyasi ve askeri oluşumlar aracılığıyla çözmek istiyor. Bu bağlamda gelecek hafta yapılacak Astana görüşmesi daha da önem kazandı. Astana'da olası Afrin (Tel Rıfat Operasyonu'nun) tamamen ortadan kalkıp kalkmadığı ve Rusya'nın Kürtleri bu sürece nasıl entegre edeceği ortaya çıkacak.
Son olarak atlanmaması gereken bir faktör daha var. Deyr ez Zor ile birlikte Suriye hükümeti Sünni Arapların sisteme entegrasyonu konusunda önemli bir sınav verecek. Bölgedeki aşiretlerin pragmatik davranıp rejimle anlaşması olasılığı görmezden gelinmemeli. Bu durum, Suriye'nin başka bölgelerinde de benzer modellerin doğmasına neden olabilir.