Cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan, Alevi dernekleri temsilcileri ve kanaat önderleriyle Ankara Palas'ta düzenlenen iftarda bir araya geldi.
Anadolu Ajansı'nda yer alan haberde Erdoğan, iftarın ardından yaptığı konuşmaya, Hazreti Peygamber, Hazreti Ali, Hazreti Hasan ve Hüseyin başta olmak üzere, Ehli Beyti hürmetle yad ederek başladı.
Erdoğan, "Ortadoğu'da kardeşleri Şii ve Sünni diye ayırıp birbirlerine düşürmek isteyenler bu kirli oyunu Türkiye'de de oynamak istediler. Zaman zaman da bu oyunu ısıtıp, Türkiye'de servis etmek derdindeler. Allah'a sonsuz kere hamdolsun ki Türkiye, kurulan onca tuzağa rağmen bu nifak tuzağına düşmemiştir. Allah'ın izniyle de düşmeyecektir. Alevi ve Sünniler birbirlerinin yegane hamileridir" dedi.
Erdoğan, "İnanın ülkemizin dışında, Batı dünyasındaki ülkelerin birçoğu ne yazık ki bizi birbirimize düşürmek için her türlü planı, projeyi yapıyorlar" diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde İstanbul'da son derece önemli bir uluslararası toplantı gerçekleştirdiklerini ve çeşitli ülkelerden Şii, Sünni İslam alimlerini ve kanaat önderlerini bir araya getirdiklerini anımsatan Erdoğan, üç gün süren toplantıda Şii ve Sünni alimlerle kanaat önderlerinin akan kanın durması, gözyaşının dinmesi, ayrılıkların sona ermesi için görüşmeler yaptığını söyledi.
Hatay'ın İskenderun ilçesinde 40 bin kişinin bulunduğu bir iftara katıldıklarını, burada bölgede bulunan Hristiyan din adamlarıyla Türkiye'deki farklı mezheplerin, grup ve cemaatlerin temsilcileriyle buluştuklarını dile getiren Erdoğan, bugün de ülkedeki Alevi derneklerinin ve vakıflarının temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldiklerini belirterek, "Soframızın bereketli olmasını, her şeyden önce muhabbetimizi, dostluğumuzu, kardeşliğimizi daha da yüceltmesini Rabbimden niyaz ediyor, katıldığınız için her birinize tek tek bir kez daha şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu.
"Zulmün rengi yoktur, zalimin bir tarafı yoktur" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Zalim zulmederken mazlumlar arasında ayrım yapmaz. Mazlumun rengine, etnik kökenine, diline, dinine, mezhebine göre farklı davranışlar içine girmez. Zalimin meselesi aslında insanladır, aslında canladır. Şu anda Ortadoğu'da devam eden zulümlere lütfen dikkat edelim, zalim Esed sadece kendisinden olmayanlara karşı değil, insana karşı zulüm uyguluyor. Irak'taki terör örgütleri kendilerini bir dine ve bir mezhebe aitmiş gibi gösterseler de aslında ayrım yapmaksızın insanlığa karşı suç işliyor. İsrail, altını çizerek ifade ediyorum, Musevi olduğu için değil, bir terör devleti, bir zalim devlet olduğu için insana karşı en ağır zulmü yapıyor. Bunların hepsinin ortak noktası, aidiyeti her ne olursa olsun insandan, candan, eşrefi mahlukattan nefret ediyor olmalarıdır. Kişi bir kez zulmetmeye başlarsa nerede duracağını bilemez. Zulmünü din ile mezhep ile inançlarıyla meşrulaştırmaya çalışanlar aslında inançlarını kendi kirli zulümleri için bir vasıta olarak kullanan sefillerdir."
"(Musevi zulmü) diye bir kavramı asla kabul edemeyiz" diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Zira Musevilik, çocukları, kadınları, masum insanları alçakça öldürmeyi meşru gösteren bir inanç biçimi değildir. 'İslami terör' diye bir kavramı asla kabul edemeyiz, zira İslam adı üstünde barış dinidir ve terörle kan dökmeyle can almayla asla yan yana gelemez. 'Şii terörü' kavramını kabullenemeyiz, zira Hazreti Hüseyin'in şehit edilmesinin acısını asırlardır yüreğinde taşıyan bir toplum yeni Kerbelalar yaşanmasını asla meşru göremez. 'Sünni terörü' kavramını da asla kabul edemeyiz, zira 'Bir cana kıyan alemlere kıymıştır' ilkesini yüreğinde taşımak zorunda olan bir topluluktan cana kıymayı meşrulaştırması beklenemez. Zalim zalimdir, zalim bütün inançlarından, dininden, mezhebinden, tüm insani değerlerinden sıyrılmış, kalbinde inanca dair her zerreyi dışarıda bırakmış bir kişidir. Bakınız, Irak'ta üzerine bombaları yerleştirip gidip bir camide namaz kılanların arasında üzerindeki bu bombayı patlatanlar var. Kim buna 'Şii' diyebilir, kim buna bırakınız Şii'yi, 'Müslüman' diyebilir, hatta bu yaratığa kim 'İnsan' diyebilir.
Aynı şekilde üzerine bombaları yerleştirip gidip türbelerde ibadet edenlerin arasında bu bombaları patlatanlar var, Allah aşkına kim buna 'Sünni' diyebilir, kim buna 'Müslüman' hatta 'İnsan' diyebilir. Peygamber Efendimiz aramızda olsaydı bu insanlık dışı saldırılara müsamaha gösterir miydi? Hazreti Ali Efendimiz, Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin Efendimiz aramızda olsaydı bu katliama göz yumar mıydı? Hazreti Hüseyin'e muhabbet beslediğini iddia edip, her gün yeni Kerbelalar yaşatanlar Hazreti Hüseyin'in izinde olabilir mi? Hazreti Peygamberi sevdiğini iddia edip her gün Yezidleşenler Hazreti Nebi'nin izinde olabilirler mi? Kardeşini katleden, çok açık söylüyorum, bizimle aynı dinden, aynı mezhepten olamaz. Zira kardeşin kardeşe malı, ırzı, özellikle de kanı yani canı haramdır. Aynı kıbleye dönen, aynı peygambere, aynı kitaba inananlar kardeştir. Kardeşlerin Sünni ya da Şii olması, Alevi ya da Hanefi olması birbirlerine birbirlerinin kanını asla helal yapmaz."