Toplumdaki her türlü kutuplaşma eğilimini gidermeye yönelik başlatılan Ortak Değerler Hareketi’nin ilk konferansında önemli mesajlar verildi. Panelin açılış konuşmasını yapan Begümhan Doğan Faralyalı, “Bilgi ve teknoloji ancak değerler sayesinde bilgeliğe dönüşebilir. Hem bireylerin hem de şirketlerin yapabileceği daha çok şey var” dedi. Prof. Dr. Selçuk Şirin de ortak değerler, toplumsal güven artarsa milli gelirin de artacağını belirtti.
Ortak Değerler Hareketi’nin ilk konferansı dün (4 Aralık 2017) "İşte Ortak Değerlerimiz" başlığıyla düzenlendi. Prof. Dr. Selçuk Şirin, ortak değerlerin yani toplumsal güvenin yüzde 34 artışının ülke milli gelirini 1 puan yukarı taşıyacağını söyledi.
Prof. Dr. Selçuk Şirin, Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtarabilecek üç başlık olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Bunlardan ilki ortak değerler yani toplumsal güvenin artırılmasıdır. Toplumsal güveni yüzde 34 arttırırsanız bu milli geliri 1 puan artırır. Diğer ikisi ise eğitim seviyesini 1 yıllık artış diğeri de kadınların işgücüne katılımını arttırmak. Birbirimize güven katsayımızı arttırabilirsek yüzde 12-15’ten yüzde 40’a getirebilirsek milli gelirimizi de 1 puan yükseltiriz.”
Geçen yıl Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı öncülüğünde toplumdaki her türlü ayrışma, kutuplaşta eğilimini gidermeye yönelik çalışmalar kapsamında Ortak Değerler Hareketi başlatıldı. Eylül 2016’da Hürriyet’te bir yazı dizisi yayımlandı. Ardından ‘Değerler Araştırması’ yapıldı ve Türkiye’nin farklı illerinde ‘Değer Atölyeleri’ düzenlendi. 2018’de bu atölyeler sürecek. Ayrıca üniversite öğrencileri arasında toplumda istenen değerlerin nasıl hayata geçirileceğine yönelik proje yarışması da yapılacak ve “Değer Ödülleri”nin de verilmesi hedefleniyor.
Araştırma şirketi Konda’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır 2000 kişiyle yapılan ‘Değerler Araştırması’nın sonuçlarını paylaştı. Ağırdır, sonuçlara göre farklı siyasi parti, etnik grup ve din ile mezhebe sahip olsalar da herkesin arzu ettiği Türkiye’yi tanımlayan kavramın adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik ve refah olduğunu belirtti. Ağırdır, şöyle konuştu: “Türkiye’de yaşayanlar kişisel hayatlarında kaderine razı olmuyor ve problemi aşmaya çalışıyor. Ancak ortak hayatta umutsuz, kaygılı ve korkulu. İkili bir hayat yürütüyoruz. Toplumsal hayattaki problemleri eve taşımıyoruz. Aslında bu bir arada yaşamamızı da sağlıyor.”
Konferansta, ‘Biz kimiz’ sorusunun yöneltildiği bir panel düzenlendi. Şirin Payzın’ın moderatörlüğündeki panele Boyner Holding Yönetim Kuruluüyesi Ümit Boyner, eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, LC Waikiki CEO’su Mustafa Küçük, oyuncu Halit Ergenç, akademisyen Prof. Dr. Selçuk Şirin katıldı.
Prof. Dr. Şirin, Ortak Değerler Hareketi’ni değerlerin yeniden markalaştırma hareketi olarak gördüğünü belirterek şöyle konuştu:
“Herkes adalet istiyor bu talebin toplumsal karşılığı yok. Dünyanın her yerinde ayrıştırıcı söylem kazanıyor tüm seçimlerde. Bizim ortak değer söylemini topluma anlatmamız lazım. Bu anlamda ben ortak değerler hareketinin bir ekonomik karşılığı olduğunu düşünüyorum. Ortak değerlerin karşılığı toplumsal güvendir. Toplumda kaç kişiye güveniyorsun diye ölçülen veridir. Eğer ortak değerleri yüzde 34 arttırırsanız bir ülkenin milli gelirini 1 puan arttırıyorsunuz. Türkiye’de bunu yapmak için 3 tane kriter var, kadınlar işgücüne katılımı, eğitim seviyesinde bir yıllık artış diğeri de ortak değerler. Bu üç reformu yaptığında orta gelir tuzağından çıkarız.”
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı, Ortak Değerler Hareketi’nin ilk konferansında şöyle konuştu:
“Ortak değerler hareketinin misyonu değerleri yaşamın merkezi yapmak. Ortak Değerler Hareketi ile aileden okula, ticaretten kültüre kadar her alanda değerlerimizi yeniden keşfetmeyi, korumayı ve geliştirmeyi hedefliyoruz. Toplumdaki her türlü ayrışma, ayrıştırma ve kutuplaşma eğilimini gidermeye yönelik çalışmaları gücümüz yettiğince desteklemek arzusundayız.
2014’te Türkiye’de bir kutuplaşma araştırması yayınlandı. Türkiye’de toplumun yüzde 80’i başka bir partiye oy veren bir kişi ile komşu olmak istemediğini, iş yapmak istemediğini ve hatta çocuğunun arkadaş olmasını istemiyordu. Dünyanın birçok ülkesinde de yapılmış olan ‘Değerler’ araştırması yaptık. Türkiye’de yaklaşık 2000 kişi ile yaptığımız araştırmada benim için en çarpıcı sonucu, topluma olması arzulanan değerler konusundaki olağanüstü örtüşme. Adalet, saygı, ahlak, ve güven, toplumun her kesiminin özlem duyduğu ve merkezi önem atfettiği değerler olarak karşımıza çıkıyor. Araştırma cinsiyeti, eğitim seviyesi, sosyo-ekonomik durumu, etnik kökeni ne olursa olsun herkes için önemli olan değerlerin, ihtiyaçların aynı olduğunu ortaya koydu.
Bugün yaşanan savaşların, şiddetin, kutuplaşmanın temelinde yaşanan değerler erozyonu olduğuna inanıyorum. Daha sürdürülebilir bir dünya ve Türkiye için değerleri hayatımızın merkezi haline getirmemiz gerektiğine yürekten inanıyorum. Güçlü değerlere sahip şirketler, daha karlı, daha sürdürülebilir, kriz dönemlerinde daha sağlam, bunu da unutmamak lazım. Dünyada uzun süre datanın önemini konuştuk. Sonra datayı bilgiye dönüştürdük. Bilgi toplumu olmalıyız dedik. Bugünse artık bilgi toplumundan ‘dönüştürücü bilgelik’e geçme zamanı. Bilgi toplumunda bilgelik eksik kalırsa sadece teknolojiyle, etik değerleri korumak mümkün olmayacak. Dolayısıyla bilgi ve teknoloji, ancak değerler sayesinde bilgeliğe dönüşebilir. Son derece kritik bir dönüşümde olduğumuzu düşünüyorum. Hem bireylerin hem de şirketlerin katılımıyla yapılabilecek daha çok şey olduğunu biliyorum. Değerler konusunda, sivil inisiyatiflerin yanında iş dünyasına büyük rol düşüyor. Ne mutlu ki biz, binlerce yıldır değerlerle yoğrulmuş bir toplumuz. Hepimizin bildiği gibi, Mevlâna da, Yunus Emre de bu toprakların insanları. Ahilik, imece, askıda ekmek ve daha pek çok dayanışma mekanizması bu topraklarda serpildi… Dolayısıyla daha erdemli bir iş dünyası pekâlâ Türkiye’de vücut bulabilir."
İç değerlerin iş değerlerine dönüşmesinin tartışıldığı panelde Boyner Holding Yönetim Kurulu üyesi Ümit Boyner, ekonomide hep erdem ve kârın yan yana olup olmayacağının tartışıldığını belirterek “İş dünyası ve iş yapmanın amacı konuşulduğunda genelde kâr etmek akla gelir ama kâr sürdürülebilir bir şey değil. Belli değerleri iş yapış biçimine katmazsanız sadece paraya ve maddiyata yönelirseniz sürekli olamaz ve fayda yaratamazsınız. Doğru değerleri içselleştiren liderler ve şirketler başarılı olur” ifadesini kullandı.
Ali Bardakoğlu da iş dünyasında ortak değerin din alanından daha kolay olduğunu belirterek, “Ahlak niye konuşuluyor, barışı hakkaniyeti adaleti güveni neden çok fazla konuşur olduk. Bu bir soruna işaret ediyor. Toplulumuzda bir arada yaşama kültürüne, bireysel ve toplumsal ahlakın gelişmesine ihtiyaç var. Din bu konuda bize yardımcı mı oluyor sorun mu çıkarıyor. Aslında sorun dinde değil bizim dini maneviyatı nasıl anladığımızda. Hatta din anahtar teslimi mutluluk vaat etmez insan bunu başaracaktır” diye konuştu.
Mustafa Küçük, LCW için işe başlarken bir muhasebe yaptığını belirtti. Küçük, şöyle konuştu:
“Ülkenin dünya markasına ihtiyacı olduğunu ve bunu hedeflemem gerektiğini yazdım. İyi giyinmek herkesin hakkı dedim. Hakkaniyet olsun diye tedarikçiye peşin ödedim. İddialı olsun diye 2023’te ciro 10 milyar doları geçsin istedim. Tüm bunları çalışanlarımızla paylaştık. Muhafazakârın da liberalin de gözü yaşlandı. Bizim mağazamıza girdiğinizde Türkiye’yi görüyorsunuz. Muhafazakâr müşteriler ayrı reyon ya da ürün istemiyor. Yani ayrım istemiyorlar.”
Halit Ergenç ise kendisinin bir karo işçisinden farkı olmadığını söyleyerek, eğer karoları düzgün döşemezse yeni bir inşaata çağırılmayacağını kaydetti. Ergenç, şöyle dedi:
“Özdeğerler her koşulda ne tür kriz olursa olsun sizi siz yapan ve bulunduğunuz yerdeki köklerinizdir ve sizi olduğunuz yerde tutar. İnsan kendi için istediklerini toplumdan beklediklerini önce kendi uygulamalı. Kendi beklediği değerleri kendi uygulamalı kendine dürüst olmalı ve başaramadığı yerde de yardım istemeli.”