İlber Ortaylı
(Milliyet/Pazar - 23 Haziran 2013)
Direnişin sessiz, hem dışa karşı kendi vakarını koruyarak hem de kişinin iç dünyasında kendi hiddetini yenerek yaptıklarının muhasebesi bir nevi tecerrüt ile ve sükûnet ile sağlanır. Doğu dünyasında her zaman bu tip içe dönüşlü direniş biçimleri olmuştur. Bu biçimdeki en önemli mesaj karşısındakini kaale almamaktır. Görmemezliğe gelmek ve hitap etmemektir. 20’nci yüzyılın önemli politika adamı ve mistik filozofu Gandhi’nin ahımsa yöntemi böyle bir direniş tipidir: “Senin dediklerini yapmıyorum, sana karşı silahla ya da sözle de direnmiyorum ama senin koyduğun sistemin sessizce dışına çıkıyorum.”
Gandhi’nin ahımsası siyasal yönden olduğu kadar iktisadi yönden de egemenler için tehlikeydi. El tezgâhlarında dokunan kumaşlar Britanya’nın Hindistan’a gönderdiği kumaş stoklarını tıkamaya başladı. Adeta Troçki’nin Komintern’de öne sürdüğü; “Çinliler eteklerini bir karış kısaltırlarsa Manchester’daki tekstil sanayi top atar” öngörüşü Hindistan açısından gerçekleşmeye başlamıştı. Ardından tuzladaki olaylar ortaya çıktı. Bütün Hindistan ayanı ve siyasi liderler Britanya polisinden sopa yemek pahasına yasağa uymadılar.
En etkilisi Gandhi’nin şiddete başvurmayan ve şiddet uygulayanı da küçümseyen tavrıydı. Churchill’in tarifiyle “eski çarşaflara bürünerek gezinen adamın” kolay lokma olmadığını bütün dünya gibi Londra da anladı.
Türkiye’nin yeni gençliği iyi yetişti. Bu gençlik, sadece paralıların değil, bazı vakıfların ve orta halli ebeveynlerin de yaptığı fedakârlıklarla iyi eğitim vermeye çalıştığı bir kitledir. Bunlar, bizim zamanımızdaki Türkiye’nin diploma almakla yetinen ve nasıl olsa iş bulan takımından değiller. Bu gençlerin direniş sloganları ilginçtir. Aradaki sivrilikleri ileri sürerek bütünü karalamanın bir yararı yoktur. Her şey bitti dediğiniz an Taksim Meydanı’nda Erdem Gündüz adlı bir sanatçı kıpırdamadan duruyor.
Devletin konservatuarları etkisini gösterdi; sahnede duruşu öğrenen ve kötü senaryolu filmlerde bile parlak roller çıkarmayı beceren, müzik bilen, jimnastik yapan, hatta yoga yapan iddialı ve hırslı genç insanlar türedi. Erdem adlı delikanlı saatlerce orada dikildi durdu. Polisin kimlik sorması ve çanta araması bir şeyi değiştirmedi. İçişleri Bakanı zeki adamdır; “Bir şey yapmayan adama ne yapalım?” demeye getirdi. Her yerde insanlar dikiliyor. Hatta yurt dışında Türklerin yaşadığı merkezlerde dahi üç- beş adımda bir dikilen birileri, koca meydanları adeta işgal ediyor ama onlara kimsenin diyecek bir şeyi yok, ilginç bir direniş biçimi; daha doğrusu pasif direniş. Batı için çok yeni. Şarkın eski ananesinde var. Bizimkilerin, ahımsa düşüncesini, eski şark âdetlerini ve Buhara dervişlerini ne kadar inceleyip bu tarzı yarattıklarını bilemiyorum. Ama devletlûlara söylenecek bir şey var; artık lütfen demeç vermeyiniz ve uzlaşınız. İnsanlar kısa ömürlerini ve çok müreffeh olmasa da mütevazı hayatlarını güven içinde geçirmek istiyorlar. Güvenlik amiri ve sorumluları da parklardaki gençler değil, hükümeti yönetenler ve onun vilayetlerdeki temsilcileridir.