'Oslo'da masayı biz devirmedik, görüşmeme lüksümüz olamaz'

'Oslo'da masayı biz devirmedik, görüşmeme lüksümüz olamaz'

Oral Çalışlar

(Radikal, 26 Eylül 2012)

 

Zübeyir Aydar: Masayı Oslo'da biz devirmedik...

 

Oslo görüşmelerine katılan, KCK Yürütme Kurulu Üyesi Zübeyir Aydar’la konuştuk. Aydar, 2011 seçimlerinden önce görüşmeleri hükümetin kestiğini, masayı kendilerinin değil hükümetin devirdiğini iddia etti. “Bizim görüşmeleri kesme gibi bir lüksümüz olamaz” diyen Aydar, her zaman hazır olduklarını ifade etti. Tek şartlarının İmralı’nın kapısının açılması ve Öcalan’ın sürece dahil edilmesi olduğunu ekledi.

Oslo görüşmelerini kim kesti? Hükümet. 2011 seçimlerinden sonra artık ihtiyaçları kalmamıştı. Onlar protokollere uysalardı görüşme sürecekti. Tayyip Erdoğan, 9 Haziran tarihinde verdiği demeçte şunları söyledi: “Öcalan bu ülkenin başına bela olmuştur. Eğer yakalandığında idam edilseydi bugün bunlar yaşanmayacaktı. Biz burada olduğumuz sürece o oradan çıkamayacaktır.” Olay bu... Kendileri gitmişler, başkanla (Öcalan) konuşmuşlar. Bize bunlar hiçbir şekilde yansımadı. Bizim orada konuşulan her şeyden haberdar olmamız lazım. Biz masayı devirdik diye bir olay yok. Silvan (14 Temmuz 2011, 12 asker yaşamını yitirdi) olayı da iki silahlı gücün karşılaşmasıdır. Öyle diyorsunuz ama PKK Silvan’dan önce üç devlet görevlisini kaçırdı ve askeri operasyon yapmaya zorladı... Biz PKK’yı seçimlere kadar tutabildik. Devletin operasyonları 1 Nisan 2011’den beri sürüyordu. Amanoslar’da 7 kişiyi vurdular, sonra Dersim’de erzak almaya gidenleri vurdular. Seçime kadar 56 kişi öldürüldü. Bütün bu süreci kimse yazmadı. Görüşmeler sürüyordu bir yandan. O tarihte İran’la, Suriye’yle, Irak’la yapılan anlaşma vardı. Bu anlaşma üzerine İran, 16 Temmuz’da Kandil’e saldırıya geçti. İran Kandil’i alacaktı, Türkiye kendi sınırından, Behtinan bölgesinden saldıracaktı. Irak kendi yerinden, Suriye kendi yerinden tedbir alacaktı. Bütün bunlar bizimle görüşme yapılırken hazırlanmış. Seçim yapılmış, hükümet iyi bir sonuç almış, görüşmeye ihtiyaç duymuyor. Güvenlik bürokrasisi de “Ne gerek var görüşmeye” diyordu. Bu diyalogların bir kısmı dolaylı, bir kısmı yüz yüze yapıldı. 2006’dan 2011 Haziranı’na kadar hiçbir proje sunmadı hükümet. Son olarak 2011 Haziran ayında görüştük. Bu  görüşmeye elleri boş geldiler. Protokollerle ilgili haziranın ilk haftası cevap vereceklerine ilişkin sözleri olduğu halde hiçbir şey getirmediler. Kimlerdi sizinle en son görüşmeye gelen? Kimin geldiğini söylemek istemiyorum. Bize hiçbir şey getirilmeyince ipler koptu. Biz çözüm üretmek istiyoruz. Çözüm için görüşüyorduk, oraya piknik için gitmiyorduk.

 

Birileri sızdırdı

 

'Artık yapacak bir şey yok' mu dediler? O kadar detaya girmiyoruz. Şu anda görüşmeler kesilmiştir. Hiçbir görüşme yoktur. Biz orada “Karşılıklı mutabakat olmadan hiçbir şeyi açıklamayacağız” demiştik. Birileri girdiler o arşivlere, sızdırdılar. Onun üzerine bazı şeyler söylemek gereğini duyduk. Son dönemde CHP, Oslo görüşmeleri üzerine bir çıkış yapınca mecburen bazı şeyler söylemek gereğini duyduk. Bizim başkanımızın sunduğu üç protokol var. Bunlar, üzerinde konuşulmak üzere temel metin olarak kabul edildiği halde, bu metinlere, biz de onlar da haziranın ilk haftasında buna ilişkin görüş bildirmemiz gerekir şeklinde taahhütlerimiz olduğu halde hiçbir şekilde görüş bildirmediler. Siz bunun üzerine ne yaptınız?.. Yapacak bir şey yok. Bunun üzerine gerilla cevap verdi. 1 Nisan’da PKK’ya yönelik operasyonlar var. Sonra İran saldırısıyla devam eden gelişmeler yaşandı.

Biz kalmadık

 

Yeniden görüşürüz mü diyorsunuz? Görüşmeleri biz kesmedik. Öcalan hem görüşmeci heyetin hem de hareketin başıdır. Öcalan bu görüşmelerde örgüte egemen olabilmek için güvenlik, sağlık ve serbest hareket edebilme olanağı istedi. Bunun dışında “Benden kimse daha fazla rol beklemesin” dedi. Örgüt olarak da şunu net söylüyoruz, son kararı kendisi verir. Öcalan gerillayla temas kurmadan bizim fazla yapabileceğimiz bir şey yok. İstense bu iş kısa sürede çözülür ancak samimi davranılmıyor. Erdoğan “Kürtçeyi seçmeli ders yaptık, daha ne istiyorlar?” diyor. “Bu kadar yetmez mi?” Anadilimizde eğitim görürsek kime ne zararı var? Kimseden bir şey istemiyoruz. Gasp edilen haklarımızı istiyoruz. Öcalan’ın PKK tarafından devre dışı bırakıldığı söyleniyor... Bu külliyen yalan. Böyle ahlaksız bir şey olmaz. Tam 426 gündür kendisinden haber alamıyoruz, durumu nedir bilmiyoruz. Sağlığından endişe ediyoruz. ‘Biz devre dışı bırakmış’ız. Bu örgütün başı, kurucusu, hukuki önderi başkan Apo’dur. Her türlü karar verme hakkına sahip bir önderlik kurumudur. Bu çerçevede bu örgüt, eylemlerin merkezine onun özgürlüğünü koymuştur. Onlar kapıları açsınlar. Başkan örgütle bir temas kursun bakalım... 426 gündür tüm kapıları kapatmışlar, hiçbir haber alamıyoruz. Bütün avukatlarını içeri aldılar. Bunu yapanların başka türlü söz söyleme hakkı yoktur. Son sözünüz... Biz insani, ahlaki, demokratik çözüm istiyoruz. Adil bir barış istiyoruz. Görüşmeleri biz kesmedik. Görüşmeleri kesme gibi bir lüksümüz de yok. Görüşmeler kesilince neler oluyor? Bu kadar insan ölüyor. Bütün bu ölümlerin önünü kesmek istiyoruz. Bu çerçevede barış diyaloğu bizim çağrımızdır. Barışa diyaloğa gelmeyen, özel ordular kuran, şuradan buradan yeni silahlar alan, Türkiye’nin kaynaklarını tüketen hükümettir. Bu hükümet gerçekten çözümden yana olmadı. Olsaydı on yılda yüzde 10 barajını kaldırırdı. Tayyip Erdoğan, “Ben elimden geleni yaptım, karşılık bulmadı” diyor. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Biz elimizden geleni yaptık, karşılık bulamıyoruz hükümetten. Doğru yaklaşım İmralı’nın kapılarının açılmasıdır. Bu konuda örgüt hazırdır. Diyaloğu kesmemiştir, kesen hükümettir. PKK’nın her gün saldırılarını yoğunlaştırması, çözüm istenmediği gibi bir düşüncenin egemen olmasına yol açıyor... Bu çok kötü bir şeydir. Bu hükümet çözümsüzlüğü derinleştiriyor. Tam iktidar olduktan sonra... Orduyu, bürokrasiyi hepsini dize getirdikten sonra, “Şurada birkaç tane çapulçu Kürt var, ben bunları da ezerim, Türkiye’de istediğim şekilde iktidarımı kurarım” mantığıyla hareket etti. “Düne kadar birileri iktidardı. Bugünden sonra da biz de aynı şekilde iktidar olacağız” yaklaşımı içine girdiler.