'Oslo görüşmelerini PKK sızdırdı, diyen MİT kaynaklarımdı'

'Oslo görüşmelerini PKK sızdırdı, diyen MİT kaynaklarımdı'

Zaman gazetesi yazarı Lale Kemal,  Oslo’da gerçekleşen hükümet-PKK görüşmesini kimin sızdırdığıyla ilgili tartışmalara ilişkin olarak, "Taraf Gazetesi adına sızma olayıyla ilgili o zaman görüştüğüm MİT kaynakları, MİT-PKK görüşme kaydının üzerinde, iktidarı zor durumda bırakmak için oynamalar yapıldığını ve sızdıranın PKK olduğunu belirtiyorlardı" dedi.

Lale Kemal'in Zaman'da "‘Oslo’yu kim sızdırdı?’ tartışması üzerine" başlığıyla yayımlanan (4 Şubat 2015) yazısı şöyle:

 

Oslo’yu kim sızdırdı?

 

Polis istihbarat dairesi eski Başkanı Ömer Altıparmak’ın, PKK ile MİT arasında Oslo’da yapılan görüşmeleri, örgütün üst düzey isimlerinden Adem Uzun’un sızdırdığını söylemesiyle, “aslında kim sızdırmıştı?” tartışması medya üzerinden  yeniden alevlendi. İktidar medyası, mutad olduğu üzere Cemaat’e yüklenmek için Altıparmak’ın açıklamasını vesile bildi.

Türkiye’de artık tüm muhalif kesime, yargısız infaz yapıp mide bulandırıcı biçimde iftira atma furyasının nereye kadar gideceğini hesap etmek zor. Ama, Batı’nın demokrasi değerlerini iyi kötü tatmış Türkiye’de, otoriterlik rejimi sonsuza kadar sürmez ve insanları haksız yere itham edenler, bir gün gelir oluşacak bağımsız yargı önünde hesap verirler. Keşke, bugünlerin geleceğini öngörüp, çok geçmeden büyük bir U-dönüşü yapabilseler.   

Dedik ya, Oslo görüşmelerinin sızması olayını, buldukları günah keçisinin üzerine yıkanlar, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan gizli Suriye görüşmelerinin sızdırılmasının faili olarak da kafadan yine Cemaat’i ilan ettiler.   

Bir ülkenin istihbarat, güvenlik birimleri nasıl olur da Suriye görüşmelerini kimin sızdırdığını ortaya çıkartamaz da, kolayı seçip, hiçbir kanıt sunmadan birilerinin üzerine sorumluluğu atar?

 Ters köşe yapalım. Acaba gizli Suriye tapeleri olayının asıl failleri, içeriğindeki, “Süleyman Şah Türbesi için Türkiye savaşa girer.” mealindeki ifadeleri sızdırarak  “kahramanlık öyküsü” yazmak isteyenler olabilir mi? Pek çok konuda binlerce çoğaltabileceğimiz bu ve benzer soruların yanıtını, ancak şeffaf işleyen gerçek bir hukuk devletinde bulabiliriz. Böyle bir devletin var olduğunu iddia edenler, her yaptıkları suçlamaların somut kanıtını ortaya koymak zorundadırlar, aksi suç işlemekte oldukları anlamına gelir. Keza, Oslo görüşmelerini kimin sızdırdığına dair tartışmalar, şeffaf, iyi yönetilen bir hukuk devleti arka planıyla araştırılmadıkça, belki de sızdırma olayı üzerinden bir kahramanlık hikâyesi yazılmak istendiği ve gerçek faillerin saptırıldığı gibi bir düşünceye de kapılabiliriz. Farz edelim, Cemaat’e yakın olduğu iddia edilen polisler, Oslo görüşmelerini sızdırdı, böylece Kürtlerle barışmanın belki de önemli bir aşaması olan bu süreci baltaladı. Peki, bu ve diğer tüm iddiaların, kamuoyunu tatmin edici bağımsız yargı tarafından ortaya konulmuş kanıtı nerede? İktidarın, yasal düzenlemeler ile gerçekleştirdiğinden dolayı samimi sandığım reform hareketleri yıllarının, meğersem son demlerini yaşadığımız yıllarıymış 2010. O yıl internete, PKK ile MİT arasında üçüncü ülke (İngiltere) arabuluculuğunda Norveç’in başkenti Oslo’da yapılan gizli görüşmelerin kaydı düşmüştü. Herkes doğal olarak Oslo görüşmelerini kimin sızdırdığına yoğunlaştı o tarihlerde.

Taraf Gazetesi adına sızma olayıyla ilgili o zaman görüştüğüm MİT kaynakları, MİT-PKK görüşme kaydının üzerinde, iktidarı zor durumda bırakmak için oynamalar yapıldığını ve sızdıranın PKK olduğunu belirtiyorlardı. (Haberin tümü için bakınız; 19 Eylül 2011, http://arsiv.taraf.com.tr/haber-pkk-mit-kasetinin-ustunde-oynanmis-78287/) O zaman konunun hassasiyeti nedeniyle haberimi MİT kaynaklarına atfetmemiştim.  Bugün artık iftiralar yoluyla insanların haysiyetleriyle oynanıyor olması nedeniyle bir çarpıtmaya yol vermemek için haberimin MİT kaynaklarına dayandığını belirtmek durumundayım.

Peki, MİT üzerindeki yargı ve parlamento denetiminin tamamen ortadan kalktığı bir ortamda bu teşkilat içinde var olduğu söylenen kimi muhalif grupların, belki de Oslo görüşmelerini sızdıranlar olup olmadıklarını nasıl bileceğiz?

İcraatların gün yüzünde, şeffaf biçimde yapılmadığı toplumlar karanlıkta kalmaya işte böyle mahkum olurlar.