Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kendisi için 'Türkiye'nin Soros'u' ifadesini kullanmasının ardından tutuklandığını belirterek, "Benim tutuklanmam iktidarın muhaliflere yönelik saldırısının bir parçasıdır" dedi.
Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’ni ziyaret eden CHP’li vekillerle görüşen Kavala, "Büyük bir hukuksuzluk ile karşı karşıyayım. Ben ya da eşim Ayşe Buğra’nın FETÖ ile ilişkilendirilmesi rasyonalite sınırlarını aşan bir durumdur. Zira 90’larda henüz çok az sayıda insan FETÖ tehlikesinden haberdar iken biz bu tehlikenin farkındaydık ve mücadele ediyorduk" diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mehmet Osman Kavala, Yusuf Emre İper, Mehmet Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Akın Atalay, Deniz Yücel, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Gökçe Fırat Çulhaoğlu ve Fatih Gürsu’yu Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti.
TIKLAYIN - Osman Kavala tutuklandı!
1 Kasım'da "Anayasayı ihlal" ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla tutuklanan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı, iş adamı Osman Kavala, hükümete yakın medya tarafından hedef haline getirildiğini söyledi.
Kavala, "Büyük bir hukuksuzluk ile karşı karşıyayım. Benim tutuklanmam iktidarın muhaliflere yönelik saldırısının bir parçasıdır. Ben ya da eşim Ayşe Buğra’nın FETÖ ile ilişkilendirilmesi rasyonalite sınırlarını aşan bir durumdur. Zira 90’larda henüz çok az sayıda insan FETÖ tehlikesinden haberdar iken biz bu tehlikenin farkındaydık ve mücadele ediyorduk” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi için söylediği 'Türkiye’nin Soros’u' ifadesini hatırlatan Kavala, “Tıpkı Büyükada’da toplanan insan hakları savunucularının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hedef gösterilmesi gibi ben de Erdoğan’ın sözlerinin ardından tutuklandım” diye konuştu.
TIKLAYIN - Erdoğan'dan Osman Kavala açıklaması
Gazeteci-yazar Ahmet Altan, 3 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası ile yargılanmasının hukuki herhangi bir dayanağının olmadığını ifade ederek, "TCK 309-310-311. maddelerde yer alan suçlar ancak cebir ve şiddet kullanarak işlenebilirken bir gazetecinin gazetecilik faaliyeti ile bu suçları nasıl işlemiş olacağının cevabı yok. Altan kardeşlerin tutuklanması ile bir korku iklimi yaratılmaya çalışıldı. Ancak bugün gelinen noktada iktidarın korku projesi toplum için değil, kendileri yani iktidar için büyük bir korkuya hatta kâbusa dönüştü. İç basın bizi pek gündemleştirmese de dış basın yaşadığımız tüm hukuksuzları yakından takip ediyor. Yaşadıklarımız bütün dünyaca biliniyor. Savunmalarımız bütün dillerde yayınlandı” dedi.
Yaşanan hukuksuzlukta fail ya da kurbanın kimliğine göre pozisyon almanın haksızlığı büyüteceğini söyleyen Altan, “Hukuksuzluk karşısında yapılaması gereken ilkeler üzerinden hareket etmektir. Mağdurun kim olduğuna, bu hukuksuzluğu yapanın nerede durduğuna bakılmaksızın mücadele edilmelidir” ifadelerini kullandı.
Kardeşi Mehmet Altan ile aralarında sadece bir koridor mesafesinin bulunduğunu ancak cezaevi süreci boyunca tek bir kez bile yan yana gelmelerinin sağlanmadığını söyleyen Altan, mektup, haberleşme ve tüm mahkûmlar için kullanılan etkinlik yasağının kendileri için sürdüğünü belirtti.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, gazetecilik ve ifade özgürlüğü için dik durmaya ve özgürlük talep etmeye devam edeceklerini belirterek, “Dava dosyasında olan tek şey gazeteciliktir” dedi. Cumhuriyet davası ile gazeteciliğe gözdağı verilmeye çalışıldığını ifade eden Sabuncu, “13 aydır ben ve arkadaşlarım neden tutuklu? 13 aydır bulunamayan delil ne? Bu soruların cevabı sadece gazeteciliktir” diye konuştu.
Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, “Bizim davamızın olağandışılığını özgürlüğü savunan herkes gibi mahkeme başkanı bile görüyor” ifadelerini kullanırken gazeteci Ahmet Şık da yaşanılanın muhalifleri susturmaya yönelik olduğunu vurguladı.
Türk Solu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gökçe Fırat de, 'FETÖ’cülerin bırakılarak muhaliflerin cezaevlerine tıkıldığını' söyledi.