Dünya yazarı Osman Ulagay, "Dünyanın bütün işçileri, birleşin” sloganıyla ezilen sınıfları kapitalizme karşı ayaklanmaya çağıran Alman filozof Karl Marx'ın neden hâlâ gündemde olduğunu yazdı. “Dünyayı açıklamak yeterli değil, önemli olan dünyayı değiştirmektir' diyen Marx’ın yazdıklarının yanı sıra, dünyayı değiştirmeye adanmış yaşam tarzıyla ve mücadeleci mizacıyla insanları etkilemeye devam ettiğini görüyoruz" diyen Ulagay, "Marx’ın yıllar içinde belleklere kazınmış olan kararlı duruşuyla sömürüye ve eşitsizliğe karşı güçlü bir başkaldırının sembolü haline gelmiş olması, bu eğilimlerin arttığı dönemlerde onun adının yeniden gündeme gelmesine yol açabiliyor" diye yazdı.
Ulagay'ın Dünya'da "Doğumundan 200 yıl sonra Marx hâlâ gündemde" başlığıyla (7 Mayıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Tam 200 yıl önce, 5 Mayıs 1818 günü güney Almanya’daki 12 bin nüfuslu Trier kasabasında doğan Karl Marx, bugünlerde farklı etkinliklerle anılıyor. Halen 100 bin dolayında insanın yaşadığı Trier şehrinde önceki gün düzenlenen anma töreni, Çin devletinin hediyesi olarak şehir meydanına dikilen devasa Marx heykelinin gölgesinde yapıldı. Washington Post gazetesinin haberine göre, Çin’in Almanya Büyükelçisi Shi Mingde, törende yaptığı konuşmada, “Marx’ın teorilerini modernize ederek bugün dünya ekonomisindeki büyümenin yüzde 30’unu gerçekleştirecek bir güce erişen” Çin’in Marx’a teşekkür borcunu ödediğini söyledi. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping de bir gün önce Pekin’de düzenlenen kutlama töreninde yaptığı konuşmada, Marx’ın “modern çağın en önemli düşünürü” olduğunu ifade etmiş ve Çin Komünist Partisi üyelerinin Marx’ı okuyarak onun teorilerini içselleştirmesini istemişti.
Trier’de düzenlenen anma törenine katılan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker de Karl Marx’ın yaratıcı bir filozof olarak geleceğe ışık tuttuğunu vurguladı ve çeşitli dönemlerde “Marxist” olduğunu iddia eden despotik rejimlerin işlediği insanlık suçlarından sorumlu tutulamayacağını ifade etti. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ise geçen hafta yaptığı bir konuşmada, Marx’ın teorilerinin tartışılabileceğini ancak onun yazdıklarından esinlenen rejimlerin gerçekleştirmiş olduğu kitlesel katliamları da unutmamak gerektiğini belirtmişti. Herkesin kendine göre farklı bir algısı ve tepkisi var Marx’ın mirası konusunda. Son günlerde Marx ile ilgili olarak dünya medyasında yer alan değerlendirmelerde de çok farklı görüşler ve tepkiler dile getiriliyor.
“Dünyayı açıklamak yeterli değil, önemli olan dünyayı değiştirmektir” diyen Marx’ın yazdıklarının yanı sıra, dünyayı değiştirmeye adanmış yaşam tarzıyla ve mücadeleci mizacıyla insanları etkilemeye devam ettiğini görüyoruz. Marx’ın yıllar içinde belleklere kazınmış olan kararlı duruşuyla sömürüye ve eşitsizliğe karşı güçlü bir başkaldırının sembolü haline gelmiş olması, bu eğilimlerin arttığı dönemlerde onun adının yeniden gündeme gelmesine yol açabiliyor. Kapitalizmin ve demokrasinin kesin zaferinin ilan edildiği 1989 yılı sonrasında unutulacağı sanılan Marx’ın, küreselleşen kapitalizmin dünyadaki gelir ve servet yoğunlaşmasını inanılmaz ölçüde artırdığı ve özellikle gelişmiş ülkelerde toplumsal tepkilerin yükseldiği ortamda yeniden güncellik kazanması çok şaşırtıcı değil.
Marx’ın hala gündemde olması onu en çok kıskanılan ve bazen hayranlıkla bazen de nefretle anılan filozoflardan biri haline getiriyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşü öncesinde dünya nüfusunun yüzde 40’ının Marx’ın düşüncesinden esinlenmiş komünist – sosyalist rejimlerle yönetildiğini hatırlatarak Marx’ın insanlık üzerindeki etkisini büyük peygamberlerin etkisiyle karşılaştıranlar bile var.
Marx’ın, kapitalizmin çöküşü ve komünist düzenin kuruluşuyla ilgili beklentilerinin gerçekleşmediği, özel mülkiyeti ve kar motifini dışlayan kolektivist sistemlerin bugüne kadar başarılı olamadığı bir gerçek. Şimdi Marx’a sahip çıkan Çin’deki komünist rejimin, milyonlarca insanın yaşamına mal olan başarısız deneyimlerinden sonra Marx’ın öğretisini “modernize ederek” başarıya ulaşmış olması da bunun en somut kanıtı belki de.
Marx ve Engels’in 1848’de yayınladığı Komünist Manifesto ise kapitalizmin dönüştürücü gücünü ve dünyayı bugünlere getiren küreselleşme dinamiklerini 170 yıl önce çarpıcı bir şekilde ortaya koymuş olan çok önemli bir belge. Marx’ın teknolojideki gelişmeyle kapitalizmin gelişmesi arasındaki yakın ilişkiyi keşfetmiş olması da bugün yaşananları açıklama açısından önemli.
Batı küreselleşme sürecini tetikledi ama yönetemiyor. Küreselleşen kapitalizmin, ulusal kapitalizmden farklı olarak, toplumsal dengeleri gözetme ihtiyacını duymaması ve günümüzde emek piyasalarının da küreselleşmiş olması, özelikle Batı ülkelerinde yükselen popülist tepkinin başlıca nedeni. Teknolojideki sıçrama ve kapitalizmin küreselleşmesi, Batı’nın küresel şirketlerinin çok hızlı büyüyerek yeni dolar milyarderleri yaratmasını sağlıyor ama bu şirketlerin anavatanlarında eşitsizlik hızla büyüyor ve küreselleşme karşıtı, milliyetçi tepkiler yükseliyor. Bu tepkilerin bir noktadan sonra Marx’tan da esinlenen farklı bir kanala girmesi ve sol siyasete malzeme sağlaması beklenebilir.
Not: Yazıda sözü edilen törenle ve devasa Marx heykeliyle ilgili görsellere internet ortamında erişilebiliyor.