Osman Ulagay: Önümüzdeki dönemde 'tek adam' rejimine umut bağlayan herkesin öğreneceği çok şey olacak

Osman Ulagay: Önümüzdeki dönemde 'tek adam' rejimine umut bağlayan herkesin öğreneceği çok şey olacak

Osman Ulagay*

Bu köşede yer alan yazıların haftalardır ABD seçimlerine ve Trump olayına odaklanmış olmasını yadırgayanlar çıkabilir belki ama Donald Trump gibi birinin ABD Başkanı olarak dünya sahnesine çıkması çok önemli bir olay bence. Bu nedenle bu konuya odaklanmaya devam ediyorum. Şu anda Batı dünyasında bütün gözler onun üzerinde, Trump örneğinin dünyanın ve demokrasinin geleceğini nasıl etkileyeceği tartışılıyor. Özellikle fiilen ‘tek adam’ rejimiyle yönetilmekte olan ülkeler açısından büyük önem taşıyor bu tartışmalar.

Trump’ın ABD Başkanı olabilmesi ABD’nin ve Batı dünyasının içine düşmüş bulunduğu büyük çıkmazı gözler önüne serdiği için de çok önemli. Trump’ın ABD’de yapmaya çalıştığı şeyler ve karşılaşmaya başladığı tepkiler, ‘tek adam’ rejimlerinin demokrasiyle bağdaşmasının mümkün olmadığını gösterecek bütün dünyaya.

Donald Trump’ın ‘tek adam’ rejimine yönelen liderler arasında megalomaniyi ve narsisizmi en çıplak haliyle sergileyen lider olması ve demokrasi kültürünün gelişmiş olduğu ABD’de Başkanlık koltuğuna oturmuş bulunması bu bakımdan önemli bir şans. Trump’ın yaptıklarına ve gördüğü tepkilere bakarak ‘tek adam’ rejimlerinin demokrasiyle bağdaşmasının neden mümkün olmadığını çok daha net bir şekilde görebileceğiz.

Trump’ın yıldırım harekâtı

Trump, yemin ederek Başkanlık görevine resmen başladığı andan itibaren söyledikleri ve yaptıklarıyla nasıl bir Başkan olacağını gösterdi. Yemin ettikten hemen sonra yaptığı konuşmada farklı bir Başkan olacağını ve seçim kampanyası sırasında vadettiği her şeyi yapacağını sert bir dille ifade etti. Hemen ardından en çok tartışma yaratacak konularda adımlar atmaya ve Başkanlık yetkilerini kullanarak emirler yağdırmaya başladı.

Amacı “laf değil iş üreten Başkan” imajını ilk günden zihinlere yerleştirmek, daha doğrusu kazımaktı. Bunu yaparken hiç kimseyi takmayacağını, hiçbir kuralı ya da engeli tanımayacağını göstermek, kendisine karşı çıkacak olanlarda korku ve teslimiyet duygusunu yaratmak istiyordu. “Ben yaptım oldu” düsturunu yerleştirmek isterken bazı yasaların çiğnenmesini bile göze almıştı.

Farklı bir Başkan olacağı izlenimini zihinlere yerleştirmeyi başardığı noktada işi kolaylaşacaktı. “Bu adam çılgın, her şeyi yapabilir” izlenimi yaygınlaşınca Trump’a muhalefet etmenin bedeli daha iyi anlaşılacaktı. Trump ekibinin seferber ettiği trolcüler ordusu da yeni Başkan’ın bu yıldırım harekatıyla nasıl gönülleri fethettiğini anlatan düzmece haberlerle bu izlenimi güçlendirmeye çalışacaktı.

Demokrasi cephesi kuruluyor

Ancak ilk günden itibaren Trump çetesinin işini zorlaştıran şey, toplam oyların yüzde 46’sını almasına karşın sistemin özelliği sayesinde seçimi kazanan Trump’a karşı çok güçlü bir muhalefet potansiyelinin bulunmasıydı. Trump’ın yemin eder etmez yaptığı konuşmada bildiğini okuyacağını ilan etmesi bu potansiyeli derhal harekete geçirdi ve hemen ertesi gün ABD’nin tüm büyük kentlerinde kadınların başını çektiği muazzam protesto gösterileri düzenlendi. Avrupa’nın bazı kentlerinde de bu gösterilere destek veren protestolar yapıldı. Trump’un icraata başladığı ilk haftada yağdırdığı emirlerle oluşturmaya çalıştığı yeni düzene karşı tepkiler artarak sürüyor ve Trump’ın yerleştirmeye çalıştığı ‘tek adam’ yönetimine karşı bir demokrasi cephesi oluşturulmaya çalışılıyor.

Bu cepheleşmede ABD medyasının rolü kritik önem taşıyor. Etkili medyanın önemli bölümü seçim kampanyası boyunca Trump’ı desteklemediği için şimdi Trump çetesinin boy hedefi haline gelmiş durumda. Trump’ın yaptığı ilk basın toplantısında hoşlanmadığı medya mensuplarına soru sorma hakkı tanımaması bundan sonra olabileceklerin işaretini veriyor. ‘Tek adam’ Trump’ın uçağına alınacak ve alınmayacak gazetecilere de kendisi karar verecek her halde. Bir yandan muhalif medyayı dışlama ve sindirme çabası sürerken diğer yandan bir yandaş medya oluşturma çabaları da sürüyor ama ABD’nin ortamında bu girişimin başarıya ulaşma şansı sınırlı görünüyor.

Önümüzdeki dönemde ABD’de yaşanacak olanlar ‘tek adam’ rejimiyle demokrasinin neden bağdaşmadığını ve bu tür rejimlerin ülkeleri nasıl çıkmaza sürüklediğini bütün dünyaya gösterecek. ‘Tek adam’ rejimine umut bağlayan herkesin öğreneceği çok şey olacak.    

Bu yazı Dünya gazetesinden alınmıştır