Alkan Şahin
İstanbul’da Otizm ve Yaşam Kulübü Merkezi’nde 3 otizmli bireyin aileleri, çocuklarının darp edildiği ve eziyet gördüğü gerekçesiyle şikâyette bulundu. Soruşturma kapsamına giren belgelerde otizm merkezlerinin denetimsizliği ve yasal boşlukları gözler önüne serildi. Otizmli bireylerin eğitim aldığı kurumların, Sağlık Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından denetlenmediği ortaya çıktı. Gençlik ve Spor Bakanlığı ise kurumu yalnızca “Özel Beden Eğitimi ve Spor Tesisleri Yönetmenliği” hükümleri çerçevesinde denetlediği anlaşıldı. Çocukların eziyet gördüğü şikayetiyle hakkında 2015 yılında soruşturma başlatılan Otizm ve Yaşam Kulübü’nün ilk duruşması bakanlıklardan gelen geç cevaplar ve sanıkların ifadelerinin geç alınmasıyla birlikte 7 yıl sonra görüldü. Merkez ise, açıldıktan 10 ay sonra ruhsat almasının ardından, sahibinin dilekçesi ile kapatıldı. İstanbul’da sayısı 100’ü aşkın olan ve otizmli bireylerin özel eğitim aldığı kurumların denetlenmediği anlaşılırken kuruluş prosedürleri gereği sadece vergi dairesi kaydı olan özel kurumların eğiticileri, yeterlilikleri ve eğitim türleri, kurum sahibine ve yöneticilerin inisiyatifine kaldığı görüldü.
Otizmli bireyler Barış Gedikoğlu, Ahmet Sürücü ve Mustafa Recep Koç’un ailesi, çocuklarının İstanbul Zekeriyaköy’deki Otizm ve Yaşam Kulübü Merkezi’nde eğitim aldıkları sırada fiziki şiddet ve eziyete maruz kaldıkları gerekçesiyle 2015 yılında Otizm Merkezi’ne, çalışanlarına ve sahibine suç duyurusunda bulundu.
Savcılık, şüpheliler Erbil Ç. Mehmet Arif P. Muhsin Noyan K ve Selçuk T. hakkında ‘kendisini bedenen ve ruhen savunamayacak kişiye karşı ihmal suretiyle basit yaralama’ suçlamasıyla soruşturma açtı. Soruşturmada Otizm ve Yaşam Kulübü sahibi Nilüfer C’nin isminin geçmemesi dikkat çekti.
Kaynaklardan edinilen bilgiye göre Otizm ve Yaşam Kulübü’nün sahibi Nilüfer C.’nin oğlu da otizm bireyi ve oğlunun bakımının daha iyi sağlanması adına bu tesisi 2014 yılında kurdu. Tesis kurulduktan 10 ay sonra, 11/02/2015’te gerekli izinleri ile ruhsat alabildi. Otizmli bireylerin Yaşam Kulübü Merkezi’nde gördüğü şiddetin ardından ailesi 14/06/2015 yılında suç duyurusunda bulundu.
Dosya kapsamında savcılık 2018 yılında; Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan kurumun “denetlenme durumu” hakkında yazı istedi. Sağlık Bakanlığı 2020 yılında savcılığa yazdığı yanıtta, “Otizm Spor ve Yaşam Derneği isimli kuruluşa ait denetim birimimizin görev ve uhdesinde yer almaması nedeniyle herhangi bir işlem yapılmamıştır” ifadelerine yer verdi.
Otizmli bireylerin bulunduğu yaşam kulübü Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmemesi şaşkınlık yaratırken, aynı cevap Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nden geldi. 2018 yılında savcılıktan sorulan soruya 2020 yılında verilen yanıtta şu ifadeler yer aldı: “Bakanlığımıza bağlı bir kuruluş olmamasından ötürü kuruluşun denetlenmesine yönelik Müdürlüğümüzce herhangi bir işlem tesis edilmediği tespit edilmiştir.”
Savcılık tarafından cevap istenen üçüncü ve son bakanlık olan Gençlik ve Spor Bakanlığı ise kurumun sadece “Özel Beden Eğitimi ve Spor Tesisleri Yönetmenliği” hükümleri çerçevesinde denetlendiğini söyledi. Verilen yanıtta sadece beden eğitimi ve spor faaliyetlerinin yürütüldüğü alanlara dikkat çekildiği ancak ‘otizmli’ bireylere özel bir uygulamanın olmadığı görüldü. Verilen yanıtta şu ifadeler yer aldı:
“Özel Beden Eğitimi ve Spor Tesisleri Yönetmenliği 14. madde uyarınca özel beden eğitimi ve spor tesisi spor dalının ilgili federasyonlarınca öngörülen ölçü ve esaslarına uygun olup olmadığı bu yönetmelikle aranılan şartları taşıyıp taşımadıkları, genel ahlak kurallarına, ilgili spor dalının amacına ve kuralına uygun faaliyet yapıp yapmadıkları konusunda ilgili federasyon başkanlıkları ilgili birimlerince her zaman denetlenebilir”
Gençlik ve Spor Bakanlığı ayrıca kurumun tarihinde 08/03/2015 ve 14/12/2015 tarihinde olmak üzere 2 kere denetlendiğini, kurumun sahibi Nilüfer Ç’nin dilekçesi doğrultusunda kurumun 07/03/2016 tarihinde kapandığını açıkladı. 11/02/2015’te ruhsatını alan Otizm ve Yaşam Kulübü 16 ay çalıştıktan sonra kapandı. Kurum bu tarihler arasında sadece 2 kere denetlendi. Kurum hakkında şiddetten dolayı 14/06/2015 yılında suç duyurusunda bulunuldu.
2015 yılında başlatılan soruşturma kapsamında şüphelilerden Mehmet Arif P.’nin ifadesi 2019 yılında alındı. İfadesinde 2013 yılında kurumda çalışmaya başladığını söyleyen şüpheli, stajyer olarak görev yaptığını vurguladı. Ancak kurumun 2015 yılında ruhsat aldığı soruşturma dosyasında sabit olduğu görüldü.
İlk duruşmada Otizmli bireylerden Barış Gödekoğlu’nun babası Ali Gödekoğlu, Otizm ve Spor Kulübü’nde Barış’ın düştüğünü ancak hastaneye götürülmediğini söyledi. Sanıklardan Erbil Ç, Barış’ın hastaneye götürülmemesinin sebebinin, durumu “o kadar ciddi olduğunu anlayamamalarından” kaynaklandığını iddia etti.
Ali Gödekoğlu söylediklerini kendisi de davanın müştekilerinden olan ve aynı spor merkezinde eğitim gören Ahmet Sürücü’nün babası Hüseyin Sürücü’nün görgü tanıklığına dayandırdı. Hüseyin Sürücü gördüklerini davanın ilk duruşmasında hâkime şöyle anlattı:
“Kendi oğlumuz için spor merkezine gittiğimizde Barış’ın kolundan esnek bir iple tavana asılmış olduğunu gördük. Filistin askısı gibiydi. Çocuğun kolunu açma egzersizi diye kolu tavana bağlıyken Barış’ı merdivenlerden indirmeye çalışıyorlardı. Çocuk acısından bağırıyordu ama onlar bunu yapmaya devam ediyorlardı.”
Baba Gödekoğlu’nun iddiaları arasında kurumdan yetkililerin oğluna zorla yemek yedirirken dişine kaşıkla vurduğu için Barış’ın ön dişlerinden birini kırdığı ve başka bir gün de kuruma gittiğinde beş kişinin, oğlunun göğsüne bastırarak üstüne çullandığı da yer aldı.
Kurum yöneticisi sanık Noyan K. ise bisiklet kazasında ve sonrasında ihmal olmadığını, kazanın yaşandığı üzerinde iki tane kasis bulunan yolun “bisiklet kullanımına uygun” olduğunu söyleyerek kendisini savundu.
Aynı davanın mağdurlarından otizmli birey Ahmet Sürücü’nün babası Hüseyin Sürücü ise 2014 yılında her zamanki gibi oğlunu kurumdan almaya gittiğinde, oğlunu havlulara sarılmış halde ve her yerine buzlar konulmuş halde bulmuş. Oğlunun vücudunun çeşitli yerlerinde morluklar olduğunu fark edip nedenini sorduğunda, Ahmet Sürücü’nün o dönemki eğitmeni ve davanın sanıklarından Selçuk T., “üç basamaklı bir merdivenden kendisiyle birlikte düştüğünü” söylediğini bildirdi. Baba Hüseyin Sürücü, hâkim karşısında “Oğlundaki morlukların hiçbirinin birlikte düştüklerini söyleyen eğitmende bulunmadığını” anlattı. Sürücü ailesi, oğullarının kasten darp edildiğini ve mahkemeye ilettikleri fotoğraflarda da görülen “kaş, dudak, boyun ve mahrem yerlerindeki morlukların” üç basamaktan düşmekle açıklanamayacağını düşündüğünü ifade etti.
Üçüncü mağdur Mustafa Koç ise şiddet gördüğü bu merkezden devlet bakımevine alındıktan sonra yaşamını yitirdi. Müşteki olarak duruşmaya katılan anne, oğlunu “mecbur kalarak” yaşam ve spor kulübüne kayıt ettirdiğini söyledi.
Dava dosyasındaki 14.07.2021 tarihli bilirkişi raporunda İstanbul Otizm Spor ve Yaşam Kulübü Merkezi’nin “görevlerini yerine getirmeyerek kusurlu bulunduğu” belirtildi. Raporda ayrıca Barış Gödekoğlu’nun vücudunda, bisiklet kazasından önce ailesi tarafından fark edilen morluklara yönelik, kulübün, bisiklet oturağından kaynaklandığını söylediği açıklamasının da “Bu durumun mümkün olduğu söylenemez” görüşüne yer verildi. Diğer mağdur Ahmet Sürücü ile ilgili olarak da raporda “özel öğrenci grubunda olan ergenlere yaklaşımın sonucunun arbede olması kabul edilemez” denildi.
İlk duruşması 20 Haziran’da görülen davanın bilirkişi raporunda otizm merkezinin kusurlu olduğuna kanaat getirildi. Şikayetten yaklaşık 7 sene sonra görülen duruşmanın ikinci celsesi 21 Aralık tarihine ertelendi.
T24’ün ulaştığı ‘Özel Eğitim Kurumu’ yöneticisine göre yasalardaki açıklar, özel eğitim kurumlarının denetlenmesini ‘kişinin inisiyatifine’ bırakıyor. Kaynaktan edinilen bilgiye göre herhangi bir bakanlığın denetlemesi olmadan açılan özel eğitim kurumları, vergi dairelerine bağlı. Otizmli bireylerin bakımından sorumlu eğitimcilerin diplomaları ve yeterlilikleri de sadece ilgili kurumun inisiyatifine kalmış durumda.
Yönetici; “Özel eğitim kurumlarında denetim olması gerekiyor, ama bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Tamamen kurumun kendi inisiyatifinde. Denetim ise muamma.” dedi.
T24 tarafından görüşleri alınmak üzere aranan kurumlar, denetim ve yönetmelik konusunda bilgi vermekten kaçındı.